Doç. Dr. Nazlı Aytuna / Fikir Turu
Seçim, sosyal medyada kazanılır mı?
Dijital platformlarda geliştirilen ikna stratejileri siyasi aktörler için artık sadece bir alternatif olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir zorunluluk haline geliyor. Siyasilerin “görünür” olması, iktidara sahip olmanın değişmeyen koşullarından birini oluşturuyor.
Dijital platformlar ve sosyal medyanın etkisiyle, siyaset sahnesindeki görünürlük biçimleri ise hızla değişiyor. Özellikle Türkiye gibi genç ve dinamik bir nüfusa sahip ülkede, siyasi aktörlerin dijital platformları etkin bir şekilde kullanarak iletişim kurması ve görünürlüklerini inşa etmesi daha da önem kazanıyor.
Türkiye’de %85’e oranına ulaşan İnternet kullanımı1 aynı zamanda sosyal medya kullanımının artışını da gösteriyor. İnternet kullanıcılarının %94’ü YouTube’u; %91’i Facebook’u aktif olarak kullanıyor. We are social 2022 raporuna göre, dünya genelinde Instagram’da en uzun zamanı Türkiye’deki kullanıcılar geçiriyor. Gene aynı rapora göre, sosyal medyayı dünya genelinde en aktif kullanan ülkeler sıralamasında Türkiye 6. sırada yer alıyor.
Siyasi aktörler için bu yeni sürece uyum sağlamak çok da kolay olmuyor. Seçmene hangi platformda nasıl görünmeli sorusuna hızla ve biraz da panikle cevap aranıyor.
Bu yazıda sosyal psikoloji alanında geliştirilen ikna çalışmalarından ve enformasyon toplumu tartışmalarından hareketle “dijital siyasi ikna” olarak adlandırdığımız, seçmeni çevrimiçi ortamda ikna etmenin imkân ve zorluklarına değineceğiz.
Sosyal medyada görünmek seçmeni ikna etmek için yeterli mi?
Önce en temel soruyla başlayalım: Sosyal medyada görünmek seçmeni ikna etmek için yeterli mi? Bir siyasi aktör olarak sosyal medyada hesabınızın olması, aktif bir sosyal medya kullanıcısı olmanız, farklı sosyal medya platformlarında gözükmeniz, seçmeni ve özellikle dijital yetkinliği ve becerileri çok gelişmiş genç seçmeni ikna etmek için yeterli olmayabilir.
Enformasyon toplumunun temel dinamiklerinin ne kadar iyi anlaşıldığı, uyum gösterildiği, hatta yaratıcı bir perspektifle gelişimine ne kadar katkı sunulduğu günümüzün etkili iletişim stratejilerinin belirleyicisidir.
Genel bir değerlendirmeyle, Türkiye’de siyasilerin dijital dönüşüm perspektifinin gerekliliğini anladıklarını, analiz edebildiklerini ama uyum sağlama ve katkı sunma aşamalarında sorun yaşadıklarını söyleyebiliriz.
Sosyal medyanın dilini bilmek
Bir örnek ile açıklamaya çalışalım. Kullanıcılarının çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu, oyun, eğlence, spor, müzik gibi içeriklerin yer aldığı etkileşimli canlı yayın platformu Twitch’de siyasetçilerin ünlü yayıncılara konuk olduğunu görüyoruz.
Bu iletişim stratejisi, genç seçmenle iletişim kurmak, görünür olmak için doğru gözükse de genç seçmeni ikna etmek noktasında zorlanıyor. Platformun aktif kullanıcısı olmadan, buraya özgün alt kültür öğelerinin yabancısıyken, siyasilerin bu platformda etkili iletişim kurmakta zorlandıkları açıkça görülüyor.
Kullanılan medyanın diline yabancı bir dille iletişim kurmaya çalışmak ya da öğrenilen birkaç jest ya da ifadeyi alışılagelmiş siyasi söylemin aralarına serpiştirmeye çalışarak etki oluşturmak ne kadar mümkün olabilir.
Nesiller arasındaki uçurum ve iletişim zorluğu
Diğer bir deyişle, siyasiler, iknanın vazgeçilmezi samimiyeti genç seçmene geçirme noktasında büyük bir bariyerle karşılaşıyor. İşte tam bu noktada enformasyon toplumunun temel çatışma alanlarından biri olan nesiller arasındaki uçurumu ve iletişim zorluğunu gözlemleyebiliyoruz.
Yani, sadece dijital platformlarda görünen değil enformasyon toplumu dinamiklerini yaşamına uyarlayabilen, yeniliklere ve farklı iletişim biçimlerine açık siyasetçilerin genç seçmeni ikna etmede avantaj sağlayacağını söyleyebiliriz.
Bununla birlikte Türkiye’deki siyasi kültürün ve aktörlerin genel yapısına bakıldığında, özellikle de içinde bulunduğumuz seçim dönemi koşulları değerlendirildiğinde, bu beklentinin çok da gerçekçi olmayacağı söylenebilir.
İletişim sürdürülebilir stratejilere dayanmalı
Dijital platformların kullanımlarındaki zorluk sadece genç seçmenle kurulan iletişim ile sınırlı kalmıyor, iknanın sürdürülebilir iletişim stratejilerine dayandırılması noktasında da siyasilerin zorlandığı görülüyor.
Günümüzün her alanda kullanılmaya başlanan popüler kavramı sürdürülebilirlik, özellikle iletişim stratejilerinde kullanıldığında iknanın planlamaya dayalı, her aşaması birbirini tamamlayan, tutarlı bir süreç yönetimi olmasını ifade ediyor. Yani artık mitingde yapılan etkileyici konuşmayla, seçim afişiyle seçmeni etkileme dönemi geride kalıyor. Başarılı bir konuşmanın etkisi sosyal medyada kötü bir kriz yönetimiyle saniyeler içinde tersine dönebiliyor. Bu hızlı ve kaotik iletişim sürecini bütüncül bir yaklaşımla planlayan ve yöneten siyasetçilerin bir şansı olabilecek gibi duruyor.
Sürdürülebilir, planlamaya ve tutarlılığa dayalı iletişim stratejilerinin önemi, karşıt görüşteki seçmene ulaşma aşamasında da tek seçenek gibi gözüküyor.
Görüş farkını bir günde değiştirmek mümkün olmasa da seçmenin tutumunu ufak adımlarla hedeflenen yöne doğru yaklaştırmak ancak sürdürülebilir iletişim stratejileri ile mümkün gözüküyor.
Yani siyasetin iletişimine sadece seçim kampanyasında yapılan çalışmalarla sınırlayan anlayışın hızla terk edilmesi gerekiyor. İletişim sürecini seçim öncesi ve sonrası bir bütün olarak kabul etmek ve süreklilik içeren bir biçimde yönetmek büyük önem kazanıyor.
Sosyal medyanın gücü ve yeni eğlence kültürü
Siyasal iletişim biçimlerinin dijital kültürün yeni aktörleriyle nasıl bağlantı kurabileceği günümüzde önemli bir araştırma sahasını oluşturuyor.
Siyasi ikna stratejilerini sorgulamak için 2017-2018 yıllarında Türkiye’de 18-24 yaş aralığında gerçekleştirdiğimiz 64 yarı yapılandırılmış görüşmeye dayanan araştırmamızda, gençlerin siyasi katılımında ve iknasında eğlence kültürünün önemini vurguladık.2
Araştırma, gençlerin sosyal medya üzerinden iknasına yönelik önemli bir temel noktanın altını çiziyordu: Genç seçmene farklı siyasi mesajların ulaşabilmesi sosyal medya eğlence kültürü ile mümkün olabiliyor.
Araştırmamızda gençler sıkça “Eğer beni güldürüyorsa, eğlendiriyorsa karşıt görüş dahi olsa izlerim ve paylaşırım” ifadesini dile getirdiler. Yani, bu araştırmanın da vurguladığı gibi, özellikle dijital platformlar üzerinden gelişen yeni “eğlence kültürü”, siyasetçiler için genç seçmeni içinde bulunduğu yankı odalarından çıkarmak ve ret alanı bariyerini kaldırmanın en güçlü ve belki de tek yolu olarak beliriyor.
Siyasetin yeni sahnesi TikTok mu?
Hızla artan Tik Tok kullanım grafiğinde bakıldığında Türkiye’de 18 yaş ve üzeri TikTok kullanıcısı sayısının 26,56 milyona ulaştığı görülüyor.3
Tüm popülerliğine karşın, siyasi iletişimde TikTok kullanımı tartışma oluşturuyor. Muharrem İnce’nin hızla viral olan TikTok dansı da bu tartışmalardan biri. Bir yandan, “siyaset toplumun sorunlarına çözüm üretmelidir, eğlence kültürüne dayalı bir iletişim siyasi liderin ciddiyetini ve saygınlığını azaltabilir, güveni sarsabilir” görüşleri savunulurken bir yandan da, siyasi aktörlerin seçmenlerle daha yakın ve samimi görünmesi sempati ve etkileşim unsurlarını aktive ederek özellikle genç seçmenin iknasını kolaylaştırır görüşü tartışılıyor. Türkiye’deki seçim kampanyası döneminin tarihin en büyük deprem felaketlerinin hemen ardından bir yas döneminde gerçekleştiriliyor olması ise ayrı bir sorgulama gerektiriyor.
Aslında siyasette eğlence kültürü ve özellikle de dans ederek sempati yaratma stratejisi TikTok’dan çok önce de yaygın bir şekilde kullanılıyordu: Örneğin, Barack Obama, 2008 Başkanlık kampanyasında Ellen DeGeneres Show’a konuk olarak Beyonce’nin Crazy in Love şarkısı eşliğinde etkileyici bir dans performansı sergiledi. Sosyal medyaya düşen görüntüler hızla Obama’nın genç seçmenler arasında sempati ve popülerlik kazanmasına yardımcı oldu. Bill Clinton’ın, 1992 Başkanlık kampanyasında Arsenio Hall Show’ da saksafon çalması da oldukça çok tartışılmıştı.
Çarpıcı örnekler ABD kampanyaları ile de sınırlı değil, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 2019 seçim kampanyası sırasında birçok kez dans etti. Özellikle, Toronto Pride Yürüyüşü’nde dans etmesi büyük ilgi gördü. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u da 2017 seçim kampanyası sırasında birçok kez dans ederken ve halka açık alanlarda konuşmalarını müzik eşliğinde yaparken gördük.
TikTok’ta oluşan dans, mizah, komik ses efektleri, filtreler ve popüler müzikler gibi eğlence kültürü unsurları sempati etkisini ve etkileşimi daha da güçlendirme ve hızla kitlelere yayma potansiyeli taşıyor. Güçlü bir yapay zekaya sahip olan Tik Tok, mikro hedef odaklı strateji oluşturma ve hızlı yayılım imkanları ile siyasi ikna için büyük bir potansiyel barındırıyor.
Dijital platformlar siyasi iletişimi nasıl dönüştürüyor?
Dijital platformların siyasi iletişimi nasıl dönüştürdüğünü sorgulayan araştırmacıların başında gelen Andrew Chadwick,4 dijital medyanın siyasi iletişimi değiştirdiğini ve ciddi bir krizin yaşandığını vurguluyor.
Dijital medya, siyasi iletişimde daha katılımcı ve demokratik bir ortam yaratırken, aynı zamanda sahte haberlerin ve manipülatif kampanyaların yayılmasına neden oluyor.
Siyasilerin seçmeni ikna etmesi için dijital dönüşüm sürecine uyum sağlamaları bir zorunluluk haline geliyor.
Çok yakın gelecekte kullanımı yaygınlaşacak olan yapay zeka uygulamalarının, siyasi iletişimde de kullanılacağı düşünülürse, siyasilerin ikna stratejilerinde köklü değişimlere hazırlıklı olmaları gerekir.