"Seçim Sonuçları Hakkında Siyasal ve Sosyolojik Zırvalar"

Mehmet Barlas bugünkü yazısında seçim sonrası ortaya atılan soyut önermeleri irdeliyor.

Barlas, seçim sonrası sosyal/siyasal tahlil adı altında yapılan yorumların halk bazında karşılık bulmadığını ve bu incelemelerin zırva olduğunu ifade ediyor.

***

"Seçim Sonuçları Hakkında Siyasal ve Sosyolojik Zırvalar"
Mehmet Barlas/Sabah

Aslında bu toprakların kültürünü solumuş insanlar olarak "Sosyolojik tahlil" veya "Siyasal yorum" denilerek seslendirilen zırvalara gülüp geçmeyi öğrenmiş olmamız gerekir.
Örneğin "Bu seçim zaferinden sonra Tayyip Erdoğan'ın ülkeyi yönetmesi zorlaştı" benzeri yorumları veya "Bu seçimin kazananı yok" şeklindeki değerlendirmeleri ciddiye aldığınız takdirde, Yunus Emre'den de, Kaygusuz Abdal'dan da haberiniz yok demektir...
Şunun şurasında 2-3 yüz yıllık Amerika'nın sığ folklorunda bile "Zırva"ya "Hayvan pisliği" anlamına gelen "Bullshit" denilmiş ve "Zırva duyduğunuz zaman kulağınızı değil burnunuzu devreye sokun" benzeri özdeyişler üretilmiştir.
Bizim derin halk kültürümüz ise "Zırva"yı şiirlerle, türkülerle somutlaştırmış, zırva örneklerini kuşaktan kuşağa aktarmıştır.

Edebi zenginliğimiz 
Bırakalım yüzyıllar öncesine uzanmayı... Saz ustası Şemsi Yastıman'ın (1923-94) "Meslekler Destanı"na kulak verirseniz, siyasete zırvalarla müdahale eden sözde din adamlarına da gülerek bakmaz mısınız?
"Üfürükçü oldum önce kendim çıldırdım/ Müezzin oldum cemaati yıldırdım/ İmam oldum yanlış namaz kıldırdım/ İşten el çektirdiler vaaz ile"
Dün sabah seçim sonuçlarının yorumlandığı zırvalardan bazılarını makale olarak, bazılarını da sosyal medyadaki mesajlardan izlerken, kendi kendime güldüm... Mesela bir zırva üreticisi "Erdoğan Yüce Divan'dan kaçmak için mi Cumhurbaşkanı olmak istiyor" çizgisinde yazarak, mesleğinin zirvesine çıkmıştı. Tayyip Erdoğan takıntılı zırva üreticilerinin "Demokratik meşruiyet" üzerindeki çeşitlemeleri, Kastamonu'nun Tosya'sından derlenen türküyü hatırlattı bana...

Söğüt dalındaki manda
"Manda yuva yapmış söğüt dalına/ Yavrusunu sinek kapmış gördün mü/ Amanın yandım/ Tiridine tiridine tiridine bandım/ Bedava mı sandın para verdim aldım/ Sabahleyin erken çifte giderken/ Öküzüm torbadan düştü gördün mü/ Amanın yandım/ Sabah ezanını okurken/ Müezzin minareden uçtu gördün mü/ Amanın yandım..."
Bu zırvaların özünde Brecht'in "Bu halk bu demokrasiye layık değil, bu halkı feshedelim" şeklinde tanımladığı düşünce sapkınlığının bulunduğunu hepimiz biliyoruz...
Gerçekleri çarpıtarak aktarmayı meslek edinen zırva zanaatkârları Yunus Emre'yi kendilerine örnek alabilselerdi, daha kendileri kadar "Seçkin" örnekler üretebilirlerdi.

Beyinsel kuraklık 
Evet... Düşünce hayatımızın bitmez tükenmez zırvalarına, Yunus Emre'den örneklerle katkıda bulunalım:
"Bir sinek bir kartalı/ Kaldırdı vurdu yere/ Yalan değil gerçektir/ Ben de gördüm tozunu/ Bir serçenin kanadın/ Kırk kağnıya yüklediler/ Kırk çift dahi çekemedi/ Şöyle kaldı koşulu/ Yunus bir söz söyledi/ Hiçbir söze benzemez/ Cahiller kazamazlar/ Hiçbir ilmin kuyusun"
Kendilerini kültürlü, seçkin ve halkın üzerinde gören bu zırva üreticileri 30 Mart seçim sonuçlarını da acaba "Bir sinek bir kartalı kaldırdı vurdu yere" şeklinde mi görüyorlar? Bunların beyinlerindeki kuraklığı ancak Kaygusuz Abdal anlatabilir:
"Ergene'nin köprüsü susuzluktan bunalmış/ Edirne minaresi eğilmiş su içmeğe"

Sabah

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!