Hele de Haleb’in, 4 seneden fazla zamandır kontrolünden çıktığı Suriye Baas rejiminin ve Esed güçlerinin eline, Rusya ve İran’ın da yardımıyla yeniden düşmesi ihtimali karşısında yaşanacak bir felâketten kurtulmak için; yüzbinlerce insanın sığınacak yer olarak Türkiye’ye doğru yollara düşmesinin ortaya çıkardığı çetin ve trajik şartların göğüsleneceğini söylemek yerine; bir Başbakan Yardımcısı’nın, Y. A’ın, 8 Şubat günü yaptığı konuşmada, ’Türkiye enayi mi?’ gibi cümleler kurmasını elemle izledim.
Elbette o, Türkiye’den, ‘Avrupa’ya doğru yeni bir göç dalgasına izin vermeyin..’ diye zâlimce taleblerde bulunan AB ülkelerine karşılık verirken söylüyordu bu sözleri; ama, o sözleri, sanırım, maksadı aşan bir durumdu.
Elbette, o, bir siyasetçi olarak, dilediği gibi konuşabilir, ama, Tayyîb Erdoğan’ın ‘Kapılarımızı asla kapatmıyacağız.’ şeklindeki açık beyanları ortadayken; çaresiz insanların perişanlıklarının, bir insanlık faciasından öteye, devletlerarası bir güç yarıştırması olarak ele alınması, evet, hiç de vicdanî değildir.