’Son hakim-savcı kararnamesi üzerine, YARSAV Yönetim Kurulu bir basın açıklaması yapmış.
Sanki ilk defa kararname çıkıyor!..
Sanki Türkiye’de ilk defa, hakim ve savcıların görev yerleri değiştiriliyor!..
Konuya vakıf olanlar bilirler; her sene yaz aylarında, bir de daha küçük çaplı olmak üzere kış ortasında kararname çıkartılır.
Küçük ilçelerde göreve başlayan hakim ve savcıların büyük illere gelmeleri, emekli olanların yerlerinin doldurulması için, bu değişiklikler zaten zorunludur.
YARSAV yönetimindekiler bilmez mi bu gerçeği?
Bilirler tabii ki.
Ama işlerine gelmez.
Bugüne kadar, hep kendi lehlerine çıkıyordu, o kararnameler.
Şimdi birazcık düzeltme olunca (ki o düzeltmenin de tam değil kısmi olduğunu söylemek zorundayız), hemen itiraza soyundular.
Ne deniyor YARSAV açıklamasında, birlikte okuyalım: “Yargıç ve savcıların ilk sivil örgütü YARSAV tam bir kıyıma tabi tutulmuştur. YARSAV’ın başta kurucu başkanı olmak üzere kurucu üyeleri ve ilk yürütme organında yer alan yöneticileri talepleri dahi olmadan atanmışlardır. Bu kapsamda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görev yapan Ömer Faruk Eminağaoğlu, Hasan Ali Atay, Zekeriya Sevimli, Ahmet Taşyurt, Ruşen Gültekin, Aysel Sevcan ve bir önceki dönem YARSAV Yönetim Kurulu üyesi Remzi Özdemir de, talepleri olmaksızın atanmışlardır (sürgün edilmişlerdir).”
Açıklamanın satır satır irdelemesini yapmaya gerek yok.
İtirazın ne kadar desteksiz olduğunu izah için, tek bir örnek vermek yeterli..
Vereceğim örnek, YARSAV açıklamasında ismi ilk sırada geçen Yargıtay Savcısı Faruk Eminağaoğlu ile ilgili..
Diğerleri gibi, Faruk beyin de, isteği olmadan başka yere gönderildiği, bunun kıyım olduğu ileri sürülüyor.
Acaba öyle mi?
Önce, Faruk beyin düne kadar bulunduğu Ankara’ya, nasıl geldiğini görelim..
Adli yargıda görev yapan hakim ve savcılar bilirler.. Yıllarca doğu hizmeti yapılır. Hakkari’den/Şırnak’tan başlarsınız, Kars, Erzurum, sonra Trabzon, Ordu, sonra Muğla, Antalya.. Böyle böyle.. Mesleğinizin 15 yılından sonra üç büyük ilden birine gelebilirsiniz..
Bunun tek istisnası vardır..
Sadece Ankara’da bulunan Yargıtay’a kapağı atmak.
Daha hakimliğin başında Yargıtay’a üye olacak haliniz yok. (Eski HSYK biraz daha devam etseydi, belki bunu da başarabilirlerdi..) Yargıtay Tetkik hakimliği veya Yargıtay savcılığı görevlerine atanırsınız. Daha mesleğin başında iken, tepeden Ankara’ya geliverirsiniz.
Tabii o görevler de, öyle binlerce kişilik kadrolar değildir.
10 kişilik, 20 kişilik kadrolardır..
Bu kadar az kadro, artık kimin şansına düşerse(!)..
Şans mı diyelim, başka şey mi, sonra tartışırız.
Ama Faruk beyin tüm meslek hayatında görev yaptığı yerleri sayalım, bakalım son kararname kıyım mıymış, siz karar verin.
Bandırma ve Delice.. Sonra da Ankara..
“Hepsi bu mu?” demeyin..
Maalesef, hepsi bu..
Faruk beyin, doğu illerinde hizmet görmesini engelleyen bir raporu var mıdır-yok mudur bilemem ama..
Mesleğin başında, paraşütle Ankara’ya indiği apaçık belli.
Şimdi paraşütle indiği Ankara’dan, Hakkari’ye değil, İstanbul’a gönderiliyor... Ama buna da itiraz ediyorlar: “Kendilerinin talebi olmadan atanmışlar” diye!
Affedersiniz sayın YARSAV yöneticileri.. Düne kadar HSYK yönetiminde, sizin üyeleriniz bulunuyordu. O dönemlerde, Hakkari’ye, Tunceli’ye, Şırnak’a gönderdiğiniz her hakim ve savcının, kendi taleplerini mi alıyordunuz siz?
Onlar talep etmezlerse, kesinlikle kimseyi o illere göndermiyor muydunuz?
Ki, böyle bir itirazda bulunuyorsunuz?
Topu topu, Ankara’dan, İstanbul’a gönderilmişler..
“Arada ne fark var?” desek, yanlış mı olur?.
Zaten her hakim-savcı, en az 7-8 il dolaşırken, Faruk bey kardeşimiz, topu topu iki ilçede çalışınca, hemen Ankara’ya gelmiş. “Bırakalım da, mesleğin ilk yıllarında il il dolaşmadan, tepeden Ankara’ya getirilmesindeki eski borcunu ödesin” diyeceğinize bir de itiraz ediyorsunuz..
Faruk beyin durumu bu..
Büyük ihtimalle, diğerlerinin de durumu benzerdir..
O halde, buna “kıyım” değil, “adaletin yıllar sonra tecellisi” denir..
YENİ AKİT