HAKSÖZ HABER
Osmaniye'de bir Cumhuriyet Savcısının, kendisini muayene etmeyen doktoru "ifadeye çağırdığı ve ters kelepçe taktırdığı" iddiası dünden beridir Türkiye’deki savcılara, askerlere, yargıçlara “gücü elinde kim bulunduruyorsa” onlara karşı içten içe duyulan öfkeyi açığa çıkarmaya başladı.
Türkiye’nin merkezden biraz uzak olan tüm yerleşim birimlerinde devlete sırtını dayamış kim varsa, “Ben devletin ta kendisiyim” diyerek halka karşı tavırlar sergilediği biliniyor. Bir yandan da devlet erkanının tabiri caizse halka; Ben senin üstünüm, senin de bana saygı duyarak davranman gerekiyor diyen hal ve söylemlerinin bir bütünü düşünüldüğünde Türkiye’deki ‘devlet memuru sorunları’ meydana çıkıyor.
Dün doktor ile tartıştı diye; doktor kendisine, “Sıranı bekle!” dediği için doktora ters kelepçe taktırdığı iddia edilen bir savcı “kendini devlet sananlardan” biri olarak afişe oldu.
Osmaniye Devlet Hastanesi Ortopedi Servisi'nde yaşanan olayda hastaneye giden Cumhuriyet Savcısı Mehmet B. iddiaya göre, doktor Gökhan Günel'in odasına girip muayene olmak istedi. Ancak Günel, başka hastasının olduğunu söyleyince “tartışma çıktı.”
Kayıtlara tartışma diye girilen olayın ben üstün bir insanım bana özel muamelede bulunacaksın demekle başlandığı düşünülürse "tartışma" denen şeyin bir devlet memurunun diğer bir devlet çalışanına uygulamak istediği baskın olma halinin topluma yansıması olarak görülmesi daha olasıdır.
Devlet ile alakası olmayan sıradan vatandaşa karşı kolluk kuvvetleri, devlet memurları vd. her zaman için bir üstünlük yarışındaymış gibi davranmaktalar.
Devletin “üstün ve ilk olma gibi” bir örfü var da toplum mu bunu bilmiyor yoksa devlet memurları kendilerini devletin sahibi olarak gördükleri ve güçlü olduklarını bildikleri için mi böyle davranıyorlar?
Halı sahada öğretmenler kendi hakları olan süre dolmadan çıkmak istemedikleri için “savcıların futbol takımı” tarafından adliyeye çağrılmış haklarında kovuşturma başlatılmıştı. Bu olay medyaya yansımıştı çünkü mağdur olanlar yine bir başka devlet memuru kesimiydi. Sıradan vatandaşın sırasını savcılar da alır hakimler de askerler de. Medyanın bundan haberi dahi olmaz çoğu zaman!
Bu söylemler ve olaylar Türkiye’nin genel “devlet memuru problemlerinden” sadece birisi olarak dün yaşandı. Her gün yüzlerce benzeri ise yaşanmaya devam ediyor.
Sokakta babasını banka önünde bekleyen çocuğa, “Babana söyle 900 lira fazla çeksin” diyen polisin/memurun gücünü kullanma biçimi toplumun her gün karşılaştığı problemlerden bir diğeri. Ya da GBT kontrolü sırasında “ellerini cebinden çıkar” emri ve devamında gelen o naif söz “Hoş görünmüyor” tüm bunlar kolluk kuvvetlerinin ve devlet memurlarının vatandaşlara karşı kullandıkları argümanlar iken; polisinden askerine, yargıcından savcısına, öğretmeninden müdürüne tüm devlet memurlarının genel bir kaide olan insan onuru ve şahsiyetini hiçe sayarken ‘kendisini devletin yerine koyarak hakkı çiğnemesi’ ise sorunun asıl kaynağını bizlere yeniden hatırlatıyor!
Herhangi bir sırada iken aniden bir polis memurunun gelip en öne geçmesi kimileri için problem olmayabilir ancak temel de hak ve hukuku koruduğunu iddia eden bir zümrenin eylemi de olamaz!
Savcılar, polisler, askerler ve diğer devlet erkanı hakkında sosyal medyada on binlerce iddia dolanmakta. İnsanlar Osmaniye’deki doktor ile savcı arasında yaşanan “tartışma”nın getirdiği durumdan istifade ederek daha önce devlet erkanının kendilerine uyguladığı “zulüm, baskı ve şiddet” sorunlarını yazmaya ya da anlatmaya başladı.
Osmaniye’de yaşanan olayın akıbeti henüz netleşmemişken savcılığın kaleme aldığı basın açıklamasında da olayın savcının gözüyle anlatılması ise hukuka duyulan güveni yeniden sarsmaktan öteye geçmedi.
Bakanlığın HSK’ya savcı hakkında soruşturma izni vermesi ise olayın soruşturulması açısından olumlu bir adım olarak görüldü.