Türkiye’de Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil’in yargılanıp, milyon dolarlık iki dairesine el konulması, bir ilkti!
Bu karar ile, fail kim olursa olsun, artık her türlü yolsuzluk iddiasının üzerine kararlı şekilde gidileceği ümidine kapılmıştık..
Düşünsenize, karşınızdaki bir kuvvet komutanı..
Ama hiçbir şey dinlemediler, “İki tane dairen var. Bu dairelerin değerleri milyon dolarlarla ifade ediliyor. Buyrun, nereden kazandığınızı anlatın” denildi.
Dikkatinizi çekerim, bu sorunun yöneltildiği kişi, bir astsubay değil.
Bir binbaşı, bir albay değil..
Deniz Kuvvetleri Komutanı!
Soruldu ve açıklaması istendi.
İlhami Erdil ise, amca çocuğundan alınan borç para vesair açıklamaları ile konuyu izaha çalıştı ama, askeri savcılık da, askeri mahkeme de “Yemezler” dedi ve mahkumiyet kararını verdi..
Sadece mahkumiyet mi, ayrıca haksız edinildiği anlaşılan, daha doğrusu; nasıl kazanıldığı izah edilemeyen iki dairenin müsaderesine karar verildi.
Hem bir kuvvet komutanının mahkum edilmesi açısından, hem de milyon dolarlık iki dairenin müsadere edilmesi açısından, bu karar, Türkiye Cumhuriyeti’nde bir ilkti.
“İlk” idi ama, “son” olmaması gerekir..
Son olmaması için de, önümüzde somut bir örnek var: GüvenErkaya örneği.
Bir, iki derken, üç tane milyon dolarlık dairesi çıktı.. Hatta yapılan ihbarlara bakarsak, devamı da gelecek bunun.. Dördüncü, beşinci.. Kimbilir daha kaç tane?
Peki tüm bu bilgilere rağmen, konu savcılıklar tarafından niçin soruşturulmuyor?
Yapılacak iş basit. Getirtecekler GüvenErkaya’nın, görevde olduğu süre içinde verdiği mal beyanı listelerini..
Bakacaklar, Vakit gazetesinin deşifre ettiği lüks daireler kayıtlı mı, değil mi?
Bunlar kayıtlı değilse, bunları alacak başka bir malvarlığı var mı, yok mu?
Olur ya, bir bankada yüklü parası vardır, o para ile almıştır daireleri.
Veya bir başka yerde dairesi/arsası vardır. Onu satıp almıştır, Alkent’teki,Kibele’deki milyon dolarlık daireleri..
Hiç kimse hakkında, önyargı ile hareket edip, “Mutlaka usulsüz edinilmiştir” diye kesin bir suçlama yapma imkanımız, tabii ki yok. Ama, “mutlaka izah edilmesi gereken bir durum olduğu”ndan da, kimse şüphe etmemelidir..
İzah edilip, kamuoyu mutlaka tatmin edilmeli.. Bunun için de, askeri savcılığın, gerekirse ayrıca sivil savcılığın harekete geçmesi gerekir.
Ankara’da Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Halkbankası’nı dolandırmaktan tutun, İstanbul’da ağır ceza mahkemelerinde Türkbank ihalesine fesat karıştırmaya, Bankekspres’in içini boşaltmaya kadar birçok suçtan yargılanan bir kişiye, “güvenilir” bilgisi veren bir kuvvet komutanından bahsediyoruz.
“Canım; paşamız ‘güvenilir’ dediğinde, Korkmaz Yiğit yargılanmıyormuş ki!” demesin kimse..
Zaten paşa, “güvenilir” dediği için, o ihaleler, o krediler Korkmaz Yiğit’e verilmiş ya. O banka, paşanın referans vermesi sebebi ile Korkmaz Yiğit’e verilmiş ya.. Sonrasında da, halkın sırtına, milyonlarca dolarlık yük binmiş!
Niçin?
Paşamız, “güvenilir adamdır” dediği için!
Öyle ise, “güvenilir adam” referansını vererek, halkın sırtına milyonlarca dolarlık yük bindiren paşanın, malvarlığının da, şöyle masaya yatırılması, artık zorunlu olsa gerek!
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMIL ÇIÇEK’TEN AÇIKLAMA
Önceki gün, CNNTurk aleyhine kesinleşmiş tekzip kararlarının, avukatlarının müracaatları üzerine, Adalet Bakanı CemilÇiçek bey tarafından uygun görülüp Yargıtay’a başvurularak bozma kararı alındığını belirtmiştim. O yazımla ilgili olarak, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek bey bir açıklama yaptı. AdaletBakanı olarak görev yaptığı dönemde, herkese eşit mesafede durduğunu hatırlatan Cemil bey, yazımdaki CNN ve Kanal D’nin “yazılı bozma” talepleri hakkındaki değerlendirmemin yanlış olduğunu söyledi..
Cemil bey, AdaletBakanlığı’nın istatistiki rakamlarını da vererek; “bakanlığa gelen toplam müracaat sayısı” ile “bakanlığın uygun görüp Yargıtay’a başvurduğu dosya sayısı” oranının, “bahsi geçen iki kanalın müracaatı/kabul gören dosya sayısı oranı” ile kıyaslandığında CNNve Kanal D için ayrıcalıklı bir muamele yapılmadığının anlaşılacağını belirtti. Cemil bey, bakanlığa yapılan müracaatlar üzerine Yargıtay’ın ilgili dairelerine gönderilen dosyalardaki kabul/red oranının da, bu iki televizyon kanalı için bakanlığın yaptığı başvurularda bozulmadığını, bu istatistiki gerçeğin de iki kanala toleranslı davranılmadığını isbatladığını söyledi.
VAKİT