Savaşın çerçevesi genişleyebilir mi?

Ahmet Varol, Lübnan'a yönelik Siyonist tehdidi ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Filistin meselesindeki tavrını inceliyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

Lübnan’a yönelen tehdit ve Kıbrıs Rum Yönetimi

Siyonist işgal güçleri Gazze’de katliama devam ediyor. Siyonist katillere Lübnan tarafından füze saldırıları düzenlenmesi ise onları zorluyor. 

Lübnan tarafından yapılan saldırılar sebebiyle işgal rejimi Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinin kuzey kesimini yani Lübnan sınırlarına yakın bölgeleri, özellikle de Yukarı El-Celil’den yukarısını tamamen boşaltmış durumda. Gazze’deki direnişin füze saldırılarının devam etmesi sebebiyle Gazze çevresindeki yahudi yerleşim merkezlerini de boşaltmak zorunda kaldı. Bu bölgelerden tahliye edilenler ise işgal rejimine ekonomik yönden ek bir külfet yüklüyor. Hem buralardan tahliye edilenlerin atıl duruma gelmesine üretime bir katkılarının olmamasına hem de şu an geçici olarak tutuldukları yerlerde masraflarının işgal hükümeti tarafından karşılanmasına neden oluyor. 

Lübnan tarafından saldırıların durdurulması için işgal rejimi sık sık tehditlerde bulunuyor. Ancak bu tehditlerden istediğini elde edemedi. Bölgedeki gerginlik ve işgal hükümetinin sıkıntısı sürüyor. 

Bu sebeple siyonist politikacılardan bazıları Lübnan’a çok geniş çaplı bir işgal saldırısı başlatılması yönünde çağrılarda bulundu. Ancak bu, çok da kolay olmayacaktır. Çünkü işgal rejimi Gazze’de amaçlarını gerçekleştiremediği gibi kayıp vermeye devam ediyor. Batı Yaka bölgesinde de, kamuoyuna çok fazla yansıtılmayan ama siyonist işgalcileri zorlayan bir direniş var ve bu direniş işgal rejimini askerlerinin önemli bir kısmını o bölgede tutmaya zorluyor. Dolayısıyla şimdilik Gazze ve Batı Yaka bölgesinde tuttuğu askerlerini çekip hepsini birden Lübnan cephesine sevk etme imkanı yok. 

Üstelik şu an önünde bitkin, yorgun ve can telaşı içinde bir askeri güç var. Bu askeri güçle Lübnan’a saldırı başlatması yeni bir bataklığa saplanması sonucu da doğurabilir. 

Ama anladığımız kadarıyla yine de göz korkutmak ve psikolojik savaş amacıyla istihbarat kanalıyla, Lübnan’a yönelik kapsamlı bir saldırı planladığına dair bilgiler sızdırıyor ki bunun bir taktik olduğunu ve siyonist işgal rejiminin bu taktiğe sıkça başvurduğunu belirtelim. 

Sızdırılan bilgilerde işgal rejiminin Lübnan’a yönelik hava saldırısında Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hava sahasını, askeri üslerini ve havaalanlarını kullanacağına dair notlara da yer verildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine Hizbullah lideri Hasan Nasrullah böyle bir durumda Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de savaşın bir parçası sayacaklarını ve onu da hedefe yerleştirmekten çekinmeyeceklerini vurgulayan açıklama yaptı. 

Buna karşılık Rum yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides bir açıklama yaparak, kendilerinin tarafsızlık politikası yürüttüklerini, savaşın değil çözümün bir parçası olmayı tercih ettiklerini söylerken bu arada Gazze’ye insani yardım için koridor açılması konusunda devreye girmelerini örnek gösterdi. 

Bütün bu açıklamalarla ilgili yapılan yorumlarda Kıbrıs’taki Rum Yönetimi’nin herhangi bir savaşın parçası olmayı göze alamayacağına, Hizbullah yönetiminin de bunun farkında olduğuna dikkat çekildi. Ama bazı yorumlarda da savaşın Kıbrıs’a doğru uzanması durumunda Avrupa Birliği ve NATO’nun gelişmelerin dışında kalmayacağına dikkat çekenler oldu. 

Biz şu aşamada siyonist işgal rejiminin Lübnan’a yönelik geniş çaplı bir operasyon başlatabilecek bir performansa sahip olduğunu sanmıyoruz. O yüzden bu konuda güya istihbarat kanalıyla sızdırdığı planların bir manipülasyon olması ihtimalinin yüksek olduğuna kanaat ediyoruz. Ancak Rum Yönetimi’nin tarafsızlık politikasını tercih ettiği ve savaşın değil çözümün bir parçası olmak istediği yönündeki açıklamalarını da samimi bulmuyoruz. 

İngiliz The Guardian gazetesi Rum Yönetimi’nin İran saldırısı senaryosu için gerçekleştirilen ve İsrail’in sınır dışında en fazla askerinin iştirak ettiği tatbikata hava sahasını açtığına dikkat çekti. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Avrupa Birliği’nin siyonist işgalcilere perde arkasından verdiği desteğin köprülerinden biri olduğu gerçeğini de kimse inkâr edemez. 

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?