Savaşımımıza nitelik kazandırmak!

“Musa Aleyhisselam’ın müstezaf pozisyona düşürülmüş kavmini kurtarmak çabası ne ise bizim de ümmet bakiyesini yaşatmak için hak, adalet ve özgürlük arayışımız benzer kaygıları taşımalıdır.”

HAMZA TÜRKMEN / HAKSÖZ-HABER

Fikri ve akidevi planda da; ameli yani siyasi, kültürel, ekonomik vd. planlarda da koyu bir cahili kuşatma ile karşı karşıyayız. Adalet arayışındaki insanlar veya mü’min kalmaya çalışan müslümanlar olarak küresel cahiliyyenin tuğyanından arınmak, hicret etmek; küresel ve yerli tağuti otoritelere boyun eğmemekle, onların zincirlerini kırmak, kötülüklerini aşmakla sorumluyuz. Ancak felaha erinceye, tevhid ve adalet ortamına ulaşıncaya kadar da tutsak olduğumuz onların sisteminde, onların pazarında, onların maddi ve manevi hapishanelerinde zorunlu ve tabii ihtiyaçlarımızı karşılamak mecburiyetindeyiz.

Tüm kuşatılmışlığa, korku ve açlıkla imtihan olmamıza; hatta ekinlerden, mallardan ve başımıza geldiğinde veya gerektiğinde canlardan eksilmemize rağmen Allah’a kul olma bilincimizi, insani ve vicdani adalet arayışımızı yitirmemeliyiz. Bu kararlılıkla Musa Aleyhisselam’ın müstezaf pozisyona düşürülmüş kavmini kurtarmak çabası ne ise bizim de ümmet bakiyesini yaşatmak için hak, adalet ve özgürlük arayışımız benzer kaygıları taşımalıdır. Bugün güçleri dağılmış, bağımsız ve özgün yönetim değerlerini yani hilafetlerini kaybetmiş olan müslümanlar ya Gazze, Filistin müslümanları gibi fiili direniş halindeler; ya Suriye ve Doğu Türkistan müslümanları gibi direniş veya hicret şartlarında yaşıyorlar; ya da Türkiye ve Pakistan müslümanları gibi yerel ve küresel vesayet sistemlerini aşmaya çalışıyorlar; veyahut Suudi, Mısır, Tunus müslümanları gibi açık bir çıkış kapısı yakalayabilmek için toplumsal kimlik ve etkinliklerini gizleyerek var kalmaya çalışıyorlar.

İslami endişe ve gayretleri içeren bütün bu tür şıkları bir var kalış mücadelesi olarak deneme imkânını yitirenler ise Musa (a)’ın felah ve adalet arayışına katılmayıp Firavun’un zulmüne ve sahte vaadlerine boyun eğip Mısır’dan ayrılmayan Yahudiler gibi, Yahudileşme temayülünü yaşıyorlar.

Zaten dün de bugün de asıl mücadele “cipt, tağut, şeytan” ya da “nefs-i emmare” istikametinde sapanlar ile kulluk bilinci içinde Müslim olup “hak ve adalet” uğrunda yaşamaya çalışanlar arasında gerçekleşmektedir. (…)


Yazının devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!