Allah adına cihat ettiğini sanıp insan katledenler için, iman ettiğim dinim olan İslam’ın bana öğrettikleri ışığında –naçizane- birkaç not.
Kendilerini Müslüman olarak görenler ve kendilerine Müslüman’ım diyenler; savaş ile cihadın farkına varabilmeliler artık. Bilsinler ki Müslümanlar, asla ama asla savaşın çocukları değildirler. Onlar cihadın çocuklarıdırlar!
“Size karşı savaş açanlarla siz de Allah yolunda cihat edin, fakat saldırganlık yapmayın! Allah saldırganlık yapanları sevmez.” 2:190.
Ve yine onlar cihadın farz kılındığı zaman ve mekânlarda ekini ve nesli ifsad etmezler, edemezler. Havralara, kiliselere, mescitlere ve Allah’ın adının anıldığı mabetlere ilişmez, ilişemezler!
(…) Orada nasrânîlerin kiliselerinde, halktan ayrılmış kendilerini ibâdete vermiş, bir takım kimseler bulacaksınız, sakın onlara dokunmayınız! Siz, ne bir kadını, ne süt emen bir çocuğu, ne yaşlanmış bir pîr-i fâni’yi öldürecek, ne bir ağaç yakacak veya kesecek, ne de bir ev yıkacaksınız.” (Nakil:A. Revaha-Hadis)
Hatta oraları ve oraların ehlini korurlar.
(…) Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescitler elbette yıkılırdı (…) / 22:40
Yaşlılara, çocuklara ve kadınlara dokunmaz, dokunamazlar.
“Allah’ın adıyla yola koyulun, Allah yolunda mücadele verin, savaştığınız insanlarla aranızda bir anlaşma var ise ona riayet edin, haddi aşmayın, meşru savaş esnasında öldürdüğünüz insanlara müsle (cesetlerine saygısızlık edip burnunu kulağını kesme) yapmayın, çocukları, yaşlıları, kadınları, ibadethanelerdeki insanları öldürmeyin… ” (Müsned, 1/300; Ebu Davud, Cihad 82; Sünen-i Kübra, 9/90)
Savaşçı ile cihatçı arasındaki fark işte bu kadar açıktır. Savaşçı, Allah dışında olan her ne ki onun ilahıdır/kutsalıdır; (nefis, para, kadın, toprak, ırk) onun adına savaşır. Uğruna savaştıklarının ilkesi ne ise savaş esnasında da söz konusu olacaklar yine o ilke/ler’dir. Cihad edenlerin ilahı/kutsalı ise Allah’tır. Ve Allah’da şöyle buyurur: “Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.” / 60:8
Allah yolunda cihat etmek, mücahit olmak işte böyledir.
“Siz ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman son derece sorumlu davranın ve size barış teklif edene bu dünya hayatının geçici zevkine göz dikerek "Sen mü'min değilsin (tekfir etmeyin)!" demeyin! Çünkü asıl ganimet Allah katındadır. Siz de daha önce onların durumundaydınız, fakat Allah'ın lutfuna nail oldunuz. Artık çok dikkatli davranın: zira Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır.” 4:94
Bilinmelidir ki böyle çirkinliklere tevessül edenler Müslüman değillerdir. Yaptıkları da bir cihad değildir. Bu bağlamda mücahit ise hiç değillerdir. Rabbin hududu dışında bir metot belirleyenlerin metotları savaşın çocuklarına ait özelliklerdir. Çünkü savaş’ın çocuklarıdır; ekini ve nesli ifsad edenler. Çünkü savaş’ın çocuklarıdır; çocukları, yaşlıları, kadınları katledenler. Çünkü savaş’ın çocuklarıdır; kilise, havra ve Allah’ın adının anıldığı mescitleri yıkanlar, yakanlar, yağmalayanlar.
Ve yine onlardır; kendilerini her şeyden ve herkesten müstekbir, muktedir ve mütekebbir görenler. Bu yüzdendir ki kendilerinden yüce bir varlığın ya olduğunu bilmez ya da olmasını istemezler! Dolayısıyla kendilerinden başkasının adının anıldığı yerleri çok rahat bir şekilde bozarlar. Talan ederler. Güçleri yetmez ise eğer fitne ve fesada başvurup tuğyana sebep olurlar.
“Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.” 8:39
Şu hakikat de hiçbir zaman unutulmamalıdır. İnsanlık tarihinde ilk savaşı başlatan ve ilk taşı atan savaşın çocuğu olan Kabil olmuştur. Akabinde ilk kılıcı kuşananlar, ilk oku fırlatanlar, ilk filleri kullananlar, ilk barutu patlatanlar, ilk bombayı atanlar, ilk savaş uçağını uçuranlar, ilk atom bombasını bulanlar savaşın çocuğu Kabil’in zihniyetine sahip haddi aşanlar olmuştur.
Bir diğer hakikat ise; insanlık tarihinde -ki insanlık tarihi peygamberlik tarihiyle başlar- meydana gelen ilk cihad anında, ilk barışın sesi olan selamı yaymaya çalışan ise Habil olmuştur. Akabinde savaşın çocukları tarafından ölmemek için hicret edenler… Güçlü olduklarında öldürmemek için cizye isteyenler… Zulümlerin olduğu topraklara adaleti, iyiliği, barışı getirmek isteyenler… Zalimlerin kol gezdiği yerlerde zalimi alaşağı etmek için koşturanlar… Rengi, ırkı, dili ne olursa olsun haktan, hukuktan ayrı bırakılmış halkı, halkları tağutlardan, firavunlardan, nemrutlardan, belamlardan, despotlardan, krallardan kurtarmak isteyenler ise hep cihadın çocukları Müslümanlar olmuştur!
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” 4:76
En nihayetinde İslam adına insan katlettiğini sananlar için son söz; Halid B. Velid’in bir gazve sırasında taarruzu meşru kılacak adımları (barış/selam/teslim çağrısı) yapmadan saldırması ve bu sırada da savaşın tarafı olmadıkları ortaya çıkanların ölmesi sonucu Efendimiz (sav)’in Halid B. Velid hakkında söyledikleri olsun.
"Allah'ım! Ben Halid'in yaptığından beriyim!" Allah'ım! Ben Halid'in yaptığından beriyim!"
Not: Yüzyıllardır ümmetimizin en bitimsiz ve hoyrat bir meselesi olan bu konu hakkında ilmim ve bilgim sınırlı olduğunu itiraf etmek istiyorum. Bu konu hakkında binlerce makale, konuşma hatta kitaplar yazıldı, yazılıyor ve yazılacak da. Böylesine bir köşe yazısı ile bitecek bir mesele olmadığının da farkındayım. Bu yazıyı kaleme alış sebebim en son olarak Pakistan’da bir parkta kendisini gösteren ve İslam adına insan katleden bu zihniyetten beri olduğuma Rabbimi ve sizi şahit tutmak istememdir.