Savaş Tamtamları

Ahmet Varol

Dünyada bir yandan global ekonomik kriz zihinleri meşgul etmeye devam ederken ve iki yüz bin insanın ölümüne yol açan Haiti depreminin yüreklerde sebep olduğu sarsıntı etkisini sürdürürken emperyalist güçler yine dünya kamuoyunu savaş tamtamlarıyla meşgul ediyorlar.

Bu yüzden son günlerde yine uluslararası gündemde saldırgan güçlerin bazı kurgu bahanelere dayandırdıkları savaş ve saldırı tehditleri var.

Uluslararası emperyalizmin ve işbirlikçilerinin savaş tamtamlarının hedefindeki ülkelerin başında İran var. Kullanılan gerekçe yine nükleer teknolojisini ve nükleer silah yapma imkânlarını geliştirme çabaları. Tehditlerin dayanaklarının artırılması amacıyla başka iddialardan da yararlanılıyor. Tehditler İran’a da karşıt psikolojik savaş taktiklerini devreye sokma ve “gelirseniz görürsünüz” mesajlarıyla silah ve savunma gücünün propagandasını yapma imkânı verdiğinden saldırıları ciddiye almayı, stratejisini “evet saldırabilirler” varsayımı üzerine oturtmayı tercih ediyor. “Yok arkadaş, şaka yapıyorlar, saldıramazlar. Bir ayağı Irak’ta diğeri Afganistan’da ve bir ayağı Güney Lübnan’da diğeri Gazze’de sakatlanmış iki topal dost kol kola verip de İran’a savaş açarak başlarına yeni bir bela almak istemez” demiyor. Bu tehditler aynı zamanda içerdeki siyasi muhalefetin sebep olduğu çalkantılarla başı dertte olan İran yönetimine, “şimdi ortalığı karıştırmanın zamanı değil; bakın ciddi bir saldırı tehdidiyle karşı karşıyayız ve bu tehdit hepimizi ilgilendiriyor; batarsak hep birlikte batacağız” deme imkânı verdiğinden saldırı tehditlerinin ciddiye alınmasını önemsiyor.

Savaş tamtamlarının İran’ın söz konusu stratejilerine yaradığının tehditte bulunanlar da farkında. Ama kendilerinin bölgeyle ilgili stratejilerinde de hâlâ İran’ı ciddi bir tehdit olarak gösterme ve bölgeye yönelik “silahlanma” teşviklerinin gerekçelerini bu tehdide dayandırma ihtiyacı duymaları sebebiyle bu tamtamlara ihtiyaç duyuyorlar.

Son dönemdeki savaş tamtamlarının hedefine yerleştirilenlerden biri de Suriye’dir. İşgalci Siyonist devlet yine kabadayılık yaparak “ya bizim barış formülümüzü kabul edersiniz ya da savaşla karşı karşıya kalırsınız” tehdidinde bulundu. Yani Suriye’ye işgal edilmiş topraklarının ve gasp edilmiş haklarının pazarlığını yapma imkânı olmadığı mesajı verdi.

Siyonist devletin savaş tamtamlarının ve tehditlerinin sürekli hedefinde olan Gazze’yi korkutma faaliyetleri son dönemlerde bayağı arttı. Fırsat buldukça bölgeye yönelik yeni bir saldırı planından söz ediyor.

Sürekli kayıp vermesine ve kukla yönetimle bazı ihtilaflar içine girmesine rağmen ABD Afganistan’daki işgalci asker sayısını artırma planından vazgeçmiyor. Obama önümüzdeki bahar mevsiminde yeni bir takviye güç göndermeyi planladığını açıkladı. Bu da günümüzdeki savaş tamtamlarının bir başka boyutu.

Siyonist işgal devletinin cinayet şebekesi, Hamas’ın askerî kanadının bir komutanını şehit etmenin verdiği cüretkârlıkla el altından, hizmetindeki bazı haber kaynaklarını kullanarak yeni cinayet listeleri gönderdiği haberleri yayınlatmak suretiyle tehditler savuruyor.

İşin gerçeğinde bütün savaş tamtamlarının arka planında, çağdaş emperyalizmin ve onun himayesi altındaki Siyonist devletin yıpranan askerî imajının düzeltilmesi amacıyla başvurulan psikolojik savaş stratejisi var. Tabii bu arada özellikle ABD yapay riskleri kullanarak, “dost ülke” diye tanımladığı ve uzaktan kumandalı kadroların yönettiği ülkeleri silahlanmaya teşvik politikasına gerekçe oluşturuyor. Böylece bir “dost ülke” sömürüsüyle ekonomik problemlerin giderilmesinde kullanılacak kaynak oluşturulmasına çalışılıyor. Bu yolla bir yandan global ekonomik krizin sebep olduğu problemlere çözüm planlarına “savaş sömürüsü” yoluyla kaynak oluşturulmaya çalışıldığı gibi bir yandan da savaş tamtamlarının öne çıkarılması suretiyle kriz sorununun biraz gölgede kalması sağlanıyor.

Biz, global ekonomik krizden dolayı ciddi şekilde başı dertte olan, aynı zamanda Afganistan’a yüklenebilmek için Irak cephesini kapatmak zorunda kalan, buna rağmen yine de Afganistan’da kan kaybetmeye devam eden ABD’nin yeni bir cephe açma cesareti gösteremeyeceği kanaatimizi muhafaza ediyoruz. Kesin başarıyla sonuçlanmayacak yeni bir Gazze saldırısının işgal devletinin belini kıracağını tahmin eden Netanyahu’nun da nasıl bir direnişle karşılaşacağı hakkında güçlü bilgiye sahip olmadan ve böyle bir saldırı gerçekleştirmesi durumunda Lübnan cihetinden saldırıya maruz kalmayacağından emin olmadan geniş çaplı bir Gazze veya Suriye saldırısında her zaman tereddütlü davranacağı kanaatindeyiz.

VAKİT