ABD ve İsrail kendileri için “tehdit” ilan ettikleri ve kendi saldırganlıklarını uluslararası arenada “haklı” çıkarmak amacıyla gerekçe gösterdikleri tarafların askerî gücünü kamuoyuna çok büyük göstererek bir taktiğe başvuruyorlarsa da gerçekte onların güçlerini bilmiyorlar.
Büyük ölçüde ezberden konuşuyorlar. Onların bugünkü askerî güçleri ve imkânları elbette dünkünden iyidir. Ama saldırganların amacı hem kendi tehditçi tutumlarına hem de korkaklıklarına bahane oluşturmak olduğundan iddialarını ciddiye almamak gerekir.
Hedef gösterilenler de iddiaların savaş ve tehdit bahanesi oluşturma amacı taşıdığına dikkat çekerken kendilerinin böyle bir güce sahip olmadıklarını söylemekten de kaçınıyorlar. Çünkü ellerindeki askerî imkânların arttığının bilinmesi onların da işine yarıyor. O yüzden şimdilik ellerindeki imkânlarla ilgili açıklama yapmazken söylenenleri yalanlamadan, iddiaların amacıyla ilgili bilgi vermekle yetinmeyi tercih ediyorlar. Fakat psikolojik savaşta amaç ve hesaplar tamamen farklıdır.
**
Savaş tamtamcılarının amaçlarından biri de yahudileştirmenin gölgede kalmasını sağlamaktır. İşgalci siyonist ABD’nin ekonomik çöküşünün kendi geleceğini etkileyeceğini bildiği için özellikle Kudüs ve Batı Yaka’da kazık çaktığı alanları genişletmek, 1948’de işgal edilmiş bölgelere de tamamen “yahudi” damgası vurmak için İsrail’in yahudiliğini resmileştirmek için zamanla yarışmak istiyor. İsrail’in yahudiliği ile kastedilen ona bir “din devleti” sıfatı vermek değildir. Bunun arkasında çok sinsi oyunlar ve planlar var. Onların ayrıca ele alınması gerekiyor.
İşgal devleti bugünlerde özellikle Kudüs’te yıkım faaliyetlerinin dikkatlerden uzak tutulmasını sağlamak amacıyla kendine yönelen tehlikelerin büyüdüğünden sıkça söz etme ve kendisini tehdit edenlerin elindeki askerî imkânların tahmin edildiğinden fazla büyüdüğünü dile getirme ihtiyacı duyuyor.
İşgal devletinin Gazze’ye zaman zaman karadan ve havadan saldırılar düzenlemesi de hem savaş tehdidini canlı tutmak hem de dünya kamuoyunun özellikle İslam âleminin yeni bir savaş hazırlığına tepkisini ölçmek içindir. Dolayısıyla bu saldırılar karşısında tepkisizlik işgalciyi ve ona destek veren ABD’yi cesaretlendiriyor. İslâm âleminin ve insanî değerlere saygılı herkesin işgalci saldırganın niyet ve amaçlarını iyi görmesi, tepki göstermesi gerekir. Bugün sistematik bir şekilde sürdürülen saldırılara sessiz kalınmasından dolayı işgalcinin cesaretlenmesi ve yeni bir kapsamlı saldırı başlatılması durumunda gösterilecek tepkinin faydası fazla olmayacaktır. Çünkü o zamanki tepki yangın sonrası tepki olacaktır.
İşgal devleti bir yandan kendini tehdit eden gücü abartan açıklamalar yaparken bir yandan da savaş tehditleri yapıyor. Doğal olarak savaş tehditleri de aynı boyutta büyük oluyor. Bu tehditler şimdilik psikolojik savaş niteliğindedir. Ama savaş ve saldırı ihtimali de sıfır derecesinde değildir. Çünkü siyonist katillerin 2006’da Güney Lübnan’a, 2008 sonunda Gazze’ye ve 2010’da Mavi Marmara’ya saldırıları sonucun aleyhlerine olması ihtimalini göz önünde bulundurarak üstelik hızlı karar vererek başlattıkları saldırılardır. Son günlerde, dediğimiz gibi kamuoyunun tepkisini ölçme amacıyla Gazze’ye yönelik saldırı periyodunu artırmaları da bu açıdan düşündürücüdür. Onun için sivil toplum kuruluşlarının siyonistlere karşı harekete geçmeleri, saldırılar ve savaş tehditleri karşısında seslerini yükseltmeleri gerekir.
Bu arada şunu da ifade edelim ki siyonist işgalciler yeni bir savaş başlatmaları durumunda kendi temellerini dinamitlemiş olacaklardır. 2000 yılından bu yana savaşlar sürekli işgalci siyonistlerin aleyhine işliyor. En son Mavi Marmara katliamında dokuz insanımızı şehit etmelerine, 54 insanımızı yaralamalarına ve tüm gemilerimize el koymalarına rağmen saldırı tamamen aleyhlerine işledi. Bugün her ne kadar karşılarındaki güçler hakkındaki açıklamalarında taktik amaçlı ve ezbere konuşuyor olsalar da, onların bugünkü savaş tecrübelerinin ve geliştirdikleri imkânların dünkünden çok daha iyi olduğu da bir gerçektir. Üstelik kendilerinin de itiraf ettikleri üzere bu kez bir savaşı ateşlemeleri durumunda bütün cephelerde savaşmak zorunda kalacaklar.
YENİ AKİT