“Savaş Bitti, Esed Kazandı” Palavrası!

Yazısında bazılarının dillendirdiği “Suriye’deki savaş bitti, Esed kazandı.” propagandasını analiz eden Salih Kallab, “Bu söz sadece yalancı bir kuruntudur ve gerçeklikten yer ile gök arası kadar uzaktır.” diyor.

 

Eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı olan Ürdünlü yazar Salih Kallab’ın Şarkul Avsat’taki köşesinde yayınlanan yazısındaki bazı tespitleri tartışmalı bulduğumuzu belirtmekle birlikte temel vurguları açısından nitelikli bir analiz özelliğini yansıttığını düşünüyor ve aşağıda ilginize sunuyoruz:

Esed’in İşi Zor ve İktidarda Kalması 2. Afganistan Anlamına Gelir!

Bazılarının kendi arzu ve isteklerini gerçekmiş gibi kabul etmesi kadar kötü ve tehlikeli bir şey olamaz. Sözgelimi şu söz gibi; “Suriye’deki savaş bitti, işler 2011’den önceki duruma geri döndü, bu rejim kazandı ve “İlelebet Esed” sloganı gerçekleşti.” Bu söz sadece yalancı bir kuruntudur ve gerçeklikten yer ile gök arası kadar uzaktır.

Eşyanın hakikatini olduğu gibi görmekten aciz kimselerin bakış açıları olarak da tanımlanabilir. Zira bu ülkenin şu anki durumu İntifada kıvılcımlarının ateşlendiği sekiz yıl öncesinden çok daha kötüdür.

Başlangıç ile kıyas yaparak Suriye İntifadası sona erdi demek için vakit çok erken.

Esed rejiminin kazandığına, savaşın sona erdiğine ve Suriye’deki işlerin önceki durumuna geri döndüğüne inanmak nasıl mümkün olabilir? Zira, DEAŞ önceden yaptığı şeyleri şimdi de yapıyor. Başkent Şam’a bir taş atma mesafesi kadar yakın bir yerde karargahı var. Daha da önemlisi, ülke hâlâ parçalanmış durumda, ABD güçleri kilit bölgeleri kontrol ediyor. “Demokratik Suriye” olarak adlandırılan unsurlar belli bölgeleri idare ediyor. Ilımlısı ve radikaliyle muhalif “Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)” Hama ve İdlib kırsalındaki kilit alanları kontrol ediyor.

Bölünmüş bu Suriye şu anda Rusya’nın boyunduruğuna girmiş durumda. 21. Yüzyılın bitimine kadar Suriye’de kalması için de bir “anlaşmanın” olduğu görünüyor. Bu, devlet başkanı Vladimir Putin’in de dahil olduğu bir dizi üst düzey yetkili tarafından dile getirilmiştir. Beşşar Esed’in de aynı gerçeği teyit ettiğini görüyoruz. Despotizmin korkularının birçoğunu onunla sınır dışı edebileceğini düşünerek, utanmadan sıkılmadan ve bir de övünerek Rus birliklerinin “ülkesinde” uzun süre –bu yüzyılın sonuna kadar- kalacağını söyledi.

Ayrıca Suriye “Arap Cumhuriyeti” İran işgali altındadır. Söylenenlere bakmamak gerekir, İran Suriye’de gücünün de zirvesindedir. Filistin’deki (Batı Şeria) ve Golan’daki İsrail yerleşimlerine benzeyen İran ve Afganistan yerleşim faaliyetleri vardır. Bunlardan biri de aynı zamanda Emevilerin başkenti olan Şam’dadır. Lübnan sınırına bitişik alanlarda bile bu yerleşimler ihdas edilmiş ve oranın kendi halkı yerinden edilmiştir. Beşşar Esed bu durumu Suriye’nin yararına olarak nitelemişti. Bu yerinden edilen kesim ise Suriye nüfusunun yüzde 70’ni oluşturan Sünni Müslümanlardır.

Aynı şekilde ülkenin şehirleri ve köyleri yerle bir edilmişken, yeniden inşası için milyarlarca dolara ihtiyaç duyulurken ve elde tek bir dolar dahi yokken nasıl olur da “savaş bitti” diyebiliriz. Yine 7 milyondan fazla insan -hepsi de Sünni- uzak ve yakın ülkelerde mülteci konumunda bulunuyorlar. Tamamı olmasa da büyük bir çoğunluğu geri dönmek için bu despot ve zalim rejime güvenmiyorlar. Zira bu rejim daha önce de uzun iktidarı döneminde Suriye halkının öz evlatlarına acımasızca ve korkunç soykırımlar uygulamıştır. Hama kentinde yapılanlar bunun en büyük şahididir.

Burada şuna dikkat çekmek gerekir, Rus “Svabodina Prasa” gazetesi birkaç gün önce ilgi çekici bir haber yayınladı ve uluslararası Arap gazetesi “Şarku’l-Avsat” tarafından da yeniden neşredildi. Haberde; “Suriye, daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde kötü durumda ve farklı tarafların kontrolü altında üç parça haline geldi, bu da onun bölünmeye gideceği anlamına geliyor. Başkan Beşşar Esed kendi konumunu koruma hususunda ısrarcı olması durumunda bu ülke yeni bir Afganistan’a dönüşebilir!”

Gazete; “Rus gazetelerinin Kremlin tarafından ilan edilen siyasi çizgiyle uyumlu çeşitli dosyaları ele alması, alışılmışın dışında olmasına rağmen, Esed, Suriye topraklarının büyük bir kısmının kontrolünü ele geçirirdi, Kürt Halkını Koruma Birlikleri ikinci büyük bölümü kontrol ediyorlar, Halep ve Hama’nın bazı bölgeleri, Suriye’deki müttefiklerinin yardımı ile Türkiye’nin kontrolü altındadır… Bunlar arasında ÖSO da vardır.”

Svabodina Prasa bahsetmemiş olsa da son zamanlarda 70 binden fazla asker temin ettiği söylenen ve “Fetih Ordusu” adı altında konsolide edilen, aynı zamanda ağır silahlar ve füzelere de sahip olan bir ordu kurulmuş durumda. Bu birliklerin bazı tank, zırhlı araç ve ağır makinelere sahip olduğu söyleniyor.

Gazete ayrıca Esed’in kendisini çok zor bir seçenekle karşı karşıya bulduğunu da ekledi; Suriye meselelerine iyice dalmış olan yabancı tarafları kovma zarureti…

Zira kendisinin bunlarla mücadele etmekten vazgeçmesi, dik duramadığının ve Suriye’yi krizin dışına çıkarıp istikrarı sağlamakta başarısız olduğunun itirafı anlamına gelecektir. Ancak bu gazete, şayet Suriye devlet başkanı durumu kabullenmez ve bu ülkenin yönetimini ve başkanlığını sürdürme şansının ne kadar zor olduğunun farkına varmaz ise bölgesel birliği tehdit edeceğine işaret etmiştir. Özellikle Kürtler, Suriye petrol kaynaklarının büyük bir kısmını kontrol etmeye devam ettiği sürece kendisi ancak zayıf ve yoksul bir devleti yönetebilecektir.

Svabodina Prasa yine, Esed’in bu savaşı sürdürmesinin ve iktidardan vazgeçmemesinin Suriye’yi ikinci bir Afganistan’a dönüştüreceğini iddia etti. Gazete, bu savaşın mevcut koşullar altında devam etmesi halinde ise Esed’in yenilgiyle karşılaşabileceğini, sahip olduğu ana gücün zaten Rusya’dan kaynaklandığını, Rus danışmanlarının askeri ve diplomatik alanda rehberlik etmesi ile ayakta kaldığını vurguladı.

Kremlin yetkililerine yakınlığıyla tanınan gazetede şu ifadeler de yer aldı: “Rusya sonu belli olmayan bu savaştan çekilebilir. Türkiye ise Suriye ile komşu ülke olması ve güvenlik gerekçesiyle burada varlığını devam ettirmek zorunda kalabilir, zira burada meydana gelen her olay bu ülkeyi de etkilemektedir. Ancak bu durum Türkiye’nin bu ülkede uzun yıllar kalmasını gerektirebilir.”

Binaenaleyh, Mart 2011’de Dera’dan başlatılan ve halen de devam eden intifadanın fitili ateşlendiği zaman Esed kendini hem askeri hem de güvenlik açısından tamamen yeterli görüyordu. Komşusu Lübnan’daki nüfuzunu yeniden kazanmayı başarmıştı ki eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin 2005 yılındaki suikastının ardından bu nüfuzu kaybetmiş ve birkaç gün içinde, başta ABD olmak üzere uluslararası baskı altında askeri varlığını sona erdirmişti. Rusya o dönemde askeri ve ekonomik anlamda oldukça kötü bir durumdaydı. Öyle ki Suriye’ye en küçük bir yardımda bulunamadığı gibi siyasi tavsiye niteliğinde dahi olsa söyleyebilecek bir sözü yoktu.

Fakat bu intifadanın başlamasından yaklaşık sekiz yıl sonra işler çok değişti. Soruna birçok taraf müdahil oldu. Güçlü gibi görünen taraflar perişan oldu, zira böyle olmasında bazılarının çıkarı vardı. Beşşar Esed artık sekiz yıl önce sahip olduğu öz güce sahip değil, Rus ve İranlı müttefikleri bitkin bir hale geldi. Özellikle İranlılar, Amerika’nın desteğiyle İsrail’in baskısı altındalar ve bu ülkeden çekilmek için Rusya’nın onayını bekliyorlar. Bu ülke artık birçok ülkenin mücadelesinin kesiştiği bir alana dönüştü.

Görünen o ki her şeyin bittiğini, bu savaşın sona erdiğini iddia edenler, “İlelebet Esed” diyenler, kendi arzu ve isteklerini gerçek olarak kabul etme eğiliminde olanlar yanılmaktadır. Bunların ve diğerlerinin göz önünde bulundurması gereken şey, bu krizin külleri altında hala yoğun ve parlak bir kütlenin var olduğudur. Bu meseleye müdahil olan çok fazla taraf vardır. Parçalanmış, yok edilmiş ve işgal edilmiş bu ülkenin sükunete ve istikrara kavuşması sadece “Cenevre 1” çözümünün uygulanması ve geçiş dönemini düzenleyen 2254 sayılı kararın yürürlüğe konması ile gerçekleşebilir. Demokratik bir rejime geçmek için uluslararası denetimin olduğu adil ve temiz bir seçim yapılmalıdır. Ancak bu şekilde bu despot rejimden kurtulmuş oluruz.

Ruslar, bu ülkeyi bu yüzyılın sonuna kadar esir almak için kararlar almış olsalar dahi, Mart 2011 öncesi koşulların geri dönüşünün kesinlikle mümkün olmadığını biliyorlar. Ve burada meydana gelecek değişiklik uluslararası olarak kabul gören kriterler temelinde yapılmalıdır. Beşşar Esed mevcut döneminin sonuna kadar devam ettirilebilir. Ancak, tüm bu gelişmeler ve gerçekler dikkate alındığında böyle bitkin bir idarenin sürekli kalması mümkün değildir. Suriye’nin birliğini muhafaza etmek bu rejim gitmeden imkansızdır. Modern bir sistemle demokratik seçimler yapılmalıdır. Yeni kurulacak rejimde Suriye halkının tüm sınıfları, ırkları, mezhepleri adil bir şekilde söz sahibi olmalıdır.

 

Yorum Analiz Haberleri

Gerçek bir lider, ‘övgü, yergi ve tehdit'lerle aslî hedefinden sapmaz!
CHP'nin ideolojik körlüğü Suriye meselesinde ayyuka çıktı!
“Suriyelilerin genelinde zalim bir diktatörü devirmenin onuru var”
Suriye'de yaşananları insani pencereden değerlendirebilmek...
Ezher'in tarihinden neler öğrenebiliriz?