Rıza Sarraf davasının ABD-FETÖ ortaklığının en somut göstergelerinden birini teşkil ettiğini söyleyen Halime Kökçe, Türkiye’de iktidarı yıpratmaya yönelik bir Amerikan dayatması olduğu açık olan konuyu yolsuzluk davası şeklinde resmeden muhaliflerin Amerikan siyasetine hizmet ettiklerini vurguluyor.
“Sarraf Davası ABD-FETÖ İlişkisine Delil” başlığıyla bugün Star gazetesinde yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Cumhurbaşkanı Erdoğan “17-25 Aralık tezgahını götürüp Amerika’da kurdular” dedi.
İran asıllı Türk vatandaşı iş adamı Rıza Sarraf ve Halk Bank Genel Müdür Yardımcısı M. Hakan Atilla’nın tutuklanması ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı çıkartılması çok açık ki hukuki değil siyasi bir davadır. Siyasi dava olmasının ötesinde ABD-FETÖ ilişkisine dair de çok net bir kanıt niteliğindedir.
Türkiye malum, 15 Temmuz’dan önce de Fethullah Gülen’in iadesini istiyordu. Darbe girişiminden sonra bu talep çok daha üst perdeden ve defalarca, sadece Gülen için değil ABD’yi “ana vatanı” bellemiş suçlu konumdaki tüm FETÖ’cüler için yinelendi. ABD’nin cevabı ise hep aynı oldu. “Bizde hukuk var, delil görelim” şeklinde adam oyalamaca cevaplarla konuyu geçiştirdiler.
Darbenin FETÖ ile ilişkisini, darbe gecesi Akıncı Üssü’nde yakalanan sivil imamların yakın tarihli Pensilvanya ziyaretleri bile tek başına ortaya seriyorken örgüt liderini himayeye devam ettiler. İade bir yana soruşturma dahi açmadılar.
İncirlik Üssü’nden kalkan tanker uçaklarının F16’lara yakıt ikmali yaptırmasından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının rotasının paylaşılmasına kadar darbe sırasında ve sonrasındaki tutumları teşvik ve destek içerikliydi. “Bizim çocuklar başaramadı” diyemedikleri için “Birlikte iş yaptığımız askerleri tutukluyorlar” dediler.
17-25 Aralık’tan sonraki süreç ABD için tam bir hayal kırıklığıdır. 15 Temmuz ise adeta çöküntü...
Ellerini yakmadan iş yapmalarına yarayan maşalarından oldular, daha ne olsun. ABD’nin Türkiye’ye karşı hasmane tutumunun sebebini sorup duranlar hala bu gerçeği tam olarak idrak edememiş durumdalar.
Bugün FETÖ’cü sosyal medya hesaplarındaki kıpırdanmaya da, “Darbenin arkasında FETÖ var diyemem” şeklindeki beyanlara da sebep olan Sarraf davası.
15 Temmuz’da sonuç alamadılar ama yıpratma savaşına devam etmekte kararlılar. Sarraf tezgahı, NATO küstahlığı, PKK-PYD’ye destek aymazlığı hep aynı şey...
Amerikan yargısıyla “teknik nakavt”
Sarraf meselesini hala akıl almaz biçimde “Dört bakanı yüce divana gönderseydik bugün ABD’ye karşı elimiz rahat olurdu” diye ele alanlar ise FETÖ’nün ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Davanın açılma gerekçesinin temelini oluşturan Sarraf’ın İran ile ticaret ambargosunu deldiği iddiasını bile gizleyerek yazıyorlar. Sanki olay burada engellenen bir yargılamanın ABD’ye taşınmasıymış gibi bir hava estiriyorlar.
FETÖ elebaşı “teknik nakavt”ın her türlüsünü denedi. Türkiye’deki emniyet ve yargı yapılanmasına “teknik nakavt yapacaksınız” diyordu. Anlaşılan o ki şimdi de ABD yargısı “teknik nakavt” deniyor. FETÖ beceriksizlerinin ürettiği sözde delilleri ya da doğrudan CIA ve FBI’ın yaptığı dinlemeleri mahkeme edecekse şayet ABD, bu zaten seyirlik bir hukuk katliamıdır.
CHP’nin adayı diyorlardı, şiddetle tavsiye diyorum
15 Temmuz’un Türkiye için ne anlama geldiğini dahi anlayamayan ABD, Türkiye’yi kaybetmek pahasına PKK ve FETÖ ile ilişkisini açığa vurdu.
Türkiye’nin bu konudaki ısrarı, FETÖ elebaşını himaye ediyor oluşlarını yüzlerine vurması, PYD-PKK ilişkisini bıkmadan anlatması, PYD’ye verilen silahların hesabını sorması, ABD’nin foyasını meydana çıkardı, çalımını bozdu, gerçek yüzünün ortaya çıkmasını sağladı.
ABD ve FETÖ ilişkisinden aklı başında kimsenin şüphesi yok artık. Gerçeği eğip bükmeye ayarlı kalemler de işlerini yapıyor zaten.
Tabii bir de darbenin arkasında FETÖ olduğu gerçeğini ağzında yuvarlayarak kendisini ve partisini ıskartaya çıkaran CHP’li İlhan Kesici var.
Analizi bile imansız bir tuhaf şey... FETÖ elebaşının hipnoz seanslarının tesirinde kalmış gibi...
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı diyorlardı adam için, şiddetle tavsiye diyorum!