Yüzlerce kişinin ölümüne, yaralanmasına ve tutuklanmasına neden olan 12 Eylül 1980 askerî darbesi hakkındaki iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Darbenin baş mimarlarından dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarının istendiği 80 sayfalık iddianamede, 1 Mayıs Taksim, 16 Mart ile Maraş katliamları, Çorum, Sivas olayları, Abdi İpekçi suikastı gibi olaylar, askerî darbeye hazırlık süreci olarak değerlendirildi. Evren ile Şahinkaya’nın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Özel Yetkili Ankara Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan 12 Eylül askerî darbe iddianamesini dün kabul etti. İddianamenin kabul edilmesini Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen, basın sözcüsü sıfatıyla açıkladı. Mahkemenin sanıklar hakkındaki adlî kontrol talebini henüz karara bağlamadığını belirten Görüşen, duruşma gününün de tensiple birlikte belirleneceğini kaydetti.
Şahinkaya 1, Evren 2 numarada
İddianamenin bir numarasında “11 Ekim 1925 doğumlu Ali Tahsin Şahinkaya” iki numarasında ise “1 Ocak 1918 doğumlu Ahmet Kenan Evren” şeklinde yer aldı. Nusrettin Ersin, Mehmet Nejat Tümer, Osman Sedat Celasun hakkında ek takipsizlik kararı verilirken, Evren ile Şahinkaya, “Türkiye Cumhuriyeti anayasasının tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek’’ ile suçlandı. Suç tarihinin 2 Ocak 1980 ile 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arası, suç yerinin Ankara olduğunun hatırlatıldığı iddianamede, şüpheliler hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘‘Devlet kuvvetleri aleyhinde cürümler’’e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Bir yıl önce karar vermişler
İddianamenin değerlendirme bölümünde askerî darbe öncesinde yaşanan olaylara geniş yer verildi. Olayların terör olarak nitelendirildiği iddianamede, Evren ile Şahinkaya’nın denetimindeki askerî yönetimin, ülkenin kaosa sürüklenerek darbe şartlarının oluşmasını bekledikleri vurgulandı. Güvenlik güçlerinin olaylarda kullanıldığına, bu kadar organize ve geniş çaplı olayların devlet içinde örgütlenmiş illegal güçlerin planlaması ve iştiraki olmadan yapılamayacağına dikkat çekilen iddianamede, “Şüphelilerin darbe yapmaya yaklaşık bir yıl önceden karar verdikleri, her halükarda ülke yönetimini cebren ele geçirmek niyetinde oldukları, yapılacak askerî darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör olaylarının üzerine bilerek gitmedikleri, müdahale etmedikleri veya tertiplenen olay amacına ulaştıktan sonra müdahale ettikleri, şüphelilerin darbe yapmak için bir yıl şartların olgunlaşmasını bekledikleri, darbe için fırsat kolladıkları anlaşılmıştır” dendi.
Özgürlükleri kısıtlamak yanlış...
Bir takım eksiklikleri olmasına rağmen demokrasinin en iyi yönetim biçimi olarak kabul edildiğinin dile getirildiği iddianamede, şunlar kaydedildi: “Demokrasi tarihimize bakıldığında, devletin kutsal ve dokunulmaz kabul edildiği tarihi geleneğimiz içerisinde devlet toplumdan soyutlanarak, adeta sanal varlık olarak görülüp güvenlik, kamu düzeni gibi gerekçeler ileri sürülüp özgürlüklerin ve hakların heba edildiği anlayışlar dayatılmaya devam edilegelmiştir. Güvenlik ve kamu düzeni, devletin bekası tabii ki önemli ve vazgeçilmez hususlardır. Yanlış olan, bunlar yönünden bir tehlike yokken bilerek ya da bilmeyerek sanal bir tehlike paranoyası içerisinde özgürlükleri kısıtlamak ve ortadan kaldırmaktır. Bireylerin özgürlükleri, en temel ve vazgeçilmez hakları sanal ve dokunulmaz bir devlet anlayışına feda edilmiştir.’’
İddianamedeki deliller
» Müşteki beyanları, Mehmet Demir adlı kişinin gönderdiği bir adet DVD.
» TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı’nın 29 Kasım 2011, Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün 27 Aralık 2011 tarihli yazıları ve ekleri.
» Kahramanmaraş eski Belediye Başkanı Ahmet Uncu ve Çorum eski Valisi tanık Rafet Üçelli’nin ifade tutanakları.
» 201552 sayılı, 1980 tarihli ‘Bayrak Harekat Direktifi’ başlıklı 21 sayfadan ibaret ‘Çok Gizli’ ibareli belge.
» Sacit Kayasu’nun Adana savcısıyken Evren hakkında hazırlandığı iddianame.
» Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü’nün 1 Haziran 2011 tarihli ve 5897 sayılı ekinde 13 Kasım 1979’da göreve başlayan Bakanlar Kurulu listesi ile kabinedeki değişikliklerin yer aldığı Resmî Gazete nüshalarının ilgili bölümleri.
» 12 Eylül 1980 tarihli 17103 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan darbe ile ilgili bildirilere ilişkin Resmi Gazete çıktısı (Ülke yönetimine el konulduğuna ilişkin ilk bildiri olan 1 numaralı bildiri ile 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 numaralı bildiriler ve Evren’in basına açıklamasına ilişkin belgeler.
Bombalar askerî darbeye hazırlıktı
İddianameye göre, 1 Mayıs 1977’deki Taksim, 16 Mart Beyazıt Katliamı, bazı kişilere gönderilen bombalı paketler, Sivas, Maraş ve Çorum’daki olaylar, Fatsa operasyonu, Abdi İpekçi suikastı, MSP’nin 6 Eylül 1980’de Konya’da düzenlediği Kudüs mitingi ve atılan bombalar gibi olaylar, ülkeyi kaosa sürükleyerek, askerî darbeye zemin hazırlamak isteyen, ülke yönetiminin askerî otoritenin eline geçmesini isteyen güçler tarafından çıkarıldı. İddianamenin “Darbe öncesi meydana gelen önemli terör olayları’’ başlığı altında, olaylar tek tek anlatıldı. İddianamede, darbe öncesi yaşanan olaylarda herkes tarafından görülen asıl faillerin olaylardan sonra bir türlü yakalanamadığı belirtildi.
Fatsa ve Kudüs mitingi
İddianamede, Ordu’nun Fatsa İlçesi’nde, 14 Ekim’de 1979 ara seçimlerinde, “arkasında Devrimci Yol Örgütü”nün desteği olan Terzi Fikri adıyla üne kavuşan Fikri Sönmez’in belediye başkanı seçilmesi üzerine 8 Temmuz 1980’de Samsun’dan gelen askerî birliklerle operasyon düzenlenmesi emrini Kenan Evren’in verdiği belirtildi. Darbeye giden süreçteki önemli olayların birinin de MSP’nin 6 Eylül 1980’de Konya’da düzenlediği Kudüs mitingi olduğunun ifade edildiği iddianamede, darbenin bir diğer işaretinin de Genelkurmay Başkanı Evren’in 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle verdiği mesajlar olduğu ifade edildi.
"İrtica Tehlikesi Görülmüştür!"
Askeri darbenin lideri şüpheli Kenan Evren 16 Eylül'de yaptığı ilk basın toplantısında mitingden şu şekilde bahsediyordu: "Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını göstermiştir. Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış, tehlikeyi bütün boyutlarıyla görmüştür." Darbenin planlayıcılarından Haydar Saltık'ın "Konya mitingi 12 Eylül'e gelinmesinde bardağı taşıran son damla olmuştur" ifadesine yer verilerek, "Mitingde MSP'nin Genel Başkanı olan Erbakan'ın komutuyla söylettiği İstiklal Marşı sırasında bazı şahısların ayağa kalkmamaları, olaydan sonra Erbakan ve Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler tarafından yapılan şikayetlerden bir sonuç alınmaması ve bu kişilerin irtica görüntüleri veren abartılı kıyafetleri dikkate alındığında MSP'li olmadığı, benzer provakatif eylemler için hazırlanmış, yapılacak darbede gerekçe kullanılacak kişiler olduğu sonucuna varılmaktadır" değerlendirmesinde bulunuldu.
Fatsa'ya Müdahale
Ordu'nun Fatsa ilçesinde 14 Ekimde 1979 ara seçimlerinde arkasında Devrimci Yol örgütünün desteği olan Terzi Fikri adıyla üne kavuşan Fikri Sönmez'in belediye başkanı seçildiği belirtildi. Sönmez'in "Ben tek başıma değil Türkiye Devrimci Hareketin göstermiş olduğu bir adayım" ifadeleri sonrasında 8 Temmuz 1980'de Samsun'dan gelen askeri birliklerle Fatsa'ya operasyon düzenlendiği aktarıldı. Operasyon emrini Genelkurmay Başkanı şüpheli Kenan Evren'in verdiği vurgulanarak Sönmez ile birlikte 300 kişinin gözaltına alındığı aktarıldı. O tarihte sıkıyönetim ilan edilen iller arasında Ordu'nun olmadığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sıkıyönetim olmayan bir bölgede olaylara müdahale ettiği belirtildi. Şüpheli Kenan Evren'in, Kahramanmaraş olaylarına asker olarak neden müdahale edilmediği sorulduğunda, sıkıyönetim ilan edilmediği için yetkilerinin olmadığını belirttiği açıklamasına vurgu yapılarak, "Esasen her gün onlarca insanımızın terör olaylarından öldüğü bir ortamda, Başbakan, hükümet ve diğer siyasi parti liderlerine doğrudan, Cumhurbaşkanına ise doğrudan olmasa bile dolaylı olarak müdahalede bulunabileceğine ilişkin uyarı mektubu verebilecek kadar kendisini güçlü gören askeri yönetimin, terör olaylarına müdahale ederek suçluları adli merciler önüne çıkarması, toplum ve siyasi iktidar tarafından ancak takdir edilebilirdi. Fatsa operasyonu bu yönüyle dikkate değerdir" denildi.
Abdi İpekçi suikastı
Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi’nin, 1 Şubat 1979’da Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülmesi olayının anlatıldığı iddianamede, “Ağca’nın, kendisine eylemi yaptıranları açıklayacağına dair açıklamasından sonra Maltepe Askerî Cezaevi’nden asker elbisesi giydirilerek kaçırılmasının, ülkenin kaos ve çatışmaya sürüklenerek yönetilemez hale getirilmesini isteyen güçler tarafından planlandığını gösterdiği’’ kaydedildi.
Maraş ve Çorum olayları
İddianamede, Maraş’ta 19-26 Aralık 1978 arasında yaşanan “Maraş katliamı”nın 12 Eylül sürecine giden yolda, önemli dönüm noktalarından biri olduğu belirtilerek “Kahramanmaraş olayları, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin nedenlerinden biri olarak görülmektedir’’ dendi. İddianamede 1980’de yaşanan Çorum ve Sivas olayların da aynı güçler tarafından çıkarıldığı anımsatıldı.
İddianamede, “Üç adet bombanın, aynı ilden bir gün arayla farklı siyasi görüşteki kişilere gönderilmesinin, olayın toplumda kaos oluşturmak ve darbeye zemin hazırlamak isteyen gizli güçler tarafından tertiplendiğini gösterdiği’’ belirtildi. İddianamede bu olaylara hiç müdahale edilmediği bazı olaylarda bizzat güvenlik güçlerinin kullanıldığı hatırlatıldı.
Daha önce Kahramanmaraş ve Malatya'da ortaya konulan kaos senaryosunun 1980'in Temmuz ayında Çorum'da sahnelendiği belirtildi. Camiye bomba atıldığı ve suların zehirlendiği gibi söylentilerle başlatılan olaylar sonucunda tanık beyanlarına göre 57 kişi hayatını kaybetti ve çok sayıda vatandaş yaralandı. Değerlendirme kısmında olaya müdahale için gelen Amasya Tugay komutanın olaylar yatışmadan birliklerini geri çekmesi belirtildi. Olayı bizzat yaşayan Adnan Baran'ın polis ve askerin olaylara müdahale etmediği, kendisiyle birlikte firari sanıkların kentte rahatça gezmelerine izin verildiği, bazı subayların sağ ve sol gruplara silah ve patlayıcı verdikleri itiraflarına yer verildi. Camiye bomba atılmadığını yine aynı camide anlatmaya çalışan Kazım Aras isimli şahsın gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyen kişilerce sopa darbeleriyle etkisiz hale getirildiği belirtilerek olayın kaos çıkararak darbeye zemin için çıkartıldığı vurgulandı.
16 MART VE 1 MAYIS KATLİAMI
İddianamede, 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nden çıkan sol görüşlü öğrencilere açılan ateş ve atılan bomba sonucu yedi öğrencinin öldüğü 50’den fazla kişinin yaralanması olayından uzun süre sonra bombayı atan Zülküf İsot’un, katliamı itiraf etmesinden kısa süre sonra kendisi gibi ülkücü olan Latif Aktı tarafından öldürüldüğü hatırlatıldı.
İddianamede, İstanbul Taksim’de 1977’de kutlanan “1 Mayıs İşçi Bayramı” kutlamaları esnasında 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliam da yer aldı. İddianamede katliam, “Taksim’deki 1 Mayıs 1977 olayı devlet içinde yönetimi ele geçirmek isteyenlerin yönlendirmesi ve kurgulamasıyla çıkarılmış bir provokasyon” olarak nitelendirildi.
ASIL AMAÇ DARBE
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresinin 6 Nisan 1980'de dolması üzerine CHP adayı Muhsin Batur'un 303 oy alması iddianameye yansıdı. Bu sırada Güneydoğu'da bulunan TSK komuta heyetinin Cumhurbaşkanının seçilme ihtimalinden rahatsız olduğu belirtilerek, İçişleri Bakanı Orhan Eren'nin anlatımlarına yer verildi: "Bir ara komuta heyeti dışarı çıktı. Sonra Org. Sedat Celasun'un gelerek 1 gün sonra Ankara'ya gitmek istediklerini söyledi. Orhan Eren'in endişeyi sezerek ne olduğunu sorması üzerine, Celasun Paşa "baksanıza adamlar
Cumhurbaşkanını seçiyorlar," demesi üzerine Orhan Eren'in "endişe etmeyin paşam seçemezler, 303'te olsa seçemezler." Bu konuşmalardan dönemin TSK komuta kademesinin yapmış olduğu darbe planının akamete uğramaması için, Cumhurbaşkanının seçilmesini istemediği ve siyasi istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğü vurgulandı. Asıl amacın ise her halükarda darbe yapmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
(Taraf ve Bugün gazeteleri)