“Sandıksa Onu da Biz Getiririz!”

İstanbul Üniversitesi rektörü Yunus Söylet’in geçtiğimiz haftalarda istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı’na sunulacak rektör adaylarını belirlemek için üniversite bünyesinde seçimler yapıldı.

Halit Aydın / Haksöz Haber 

İstanbul Üniversitesi rektörü Yunus Söylet’in geçtiğimiz haftalarda istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı’na sunulacak rektör adaylarını belirlemek için üniversite bünyesinde seçimler yapıldı. Oylama sonuçlarına göre Prof.Dr.Raşit Tükel (İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi) 1202 oy ile birinci, Prof.Dr. Mahmut Ak (İ.Ü. Rektör Vekili) 908 oy ile ikinci, Prof.Dr. Harun Cansız (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi) 382 oyla üçüncü oldu. 

Elitist Kibir Sınır Tanımıyor

Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sol-sosyalist medya ve öğrenci grupları bir kampanya başlattı. Buna göre üniversitenin rektörü, en çok oyu alan Raşit Tükel olmalı. “Sandıksa Sandık!” ve “1200 > 900” sloganlarıyla yürütülen kampanyada Raşit Tükel’in rektör olarak atanması için eylemler düzenleniyor, bildiriler dağıtılıyor, imzalar toplanıyor. İstanbul Tıp Fakültesi’nde tencereli tavalı, şarkılı türkülü bir eylem yapıldı bile.

Bir öğrenci grubu yemekhanede dağıttığı bildiride seçim sonuçlarını değerlendiriyor ve Cumhurbaşkanı’na şöyle sesleniyor:

“...Göreve geldiği ilk günden bu yana AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen İstanbul Üniversitesi eski rektörü Yunus Söylet’in AKP’den milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etmesinin ardından yerine vekil olarak bıraktığı Makmut Akise seçimi kaybetmiştir. İstanbul Üniversitesi’nde ilericilik gericiliği, bilim hurafeyi, kamuculuk piyasacılığı, özgürlük yandaşlığı yenmiştir... İstanbul Üniversitesi öğrencileri olarak adaylığını açıkladığı günden bu yana desteklediğimiz Raşit Tükel hocamızın bundan sonra da yanında olacağız. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin tavrı artık çok nettir; üniversitemizde AKP’yi de, onun yandaş rektörlerini de istemiyoruz. YÖK’ü ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı uyarıyoruz! Yaklaşık 300 oy farkla sandıkta birinci gelen Prof.Dr.Raşit Tükel dışında yapılacak herhangi bir rektör atamasını kabul etmiyor, meşru görmüyoruz!...”

 

İlk bakışta insana oldukça makul ve mantıklı gelen sözler bunlar. Sandığın iradesine saygı duyulmasını, birinci gelen hocalarının rektör olmasını istiyorlar. Ancak bu satırlarda dillendirilen taleplerde gözlerden kaç(ırıl)an birkaç küçük(!) ayrıntı var. Bahsedilen kampanyayı yürüten kesimlerin “sandık” sicilleri oldukça kabarık mesela. Milletvekili ve belediye seçimlerinde yüzde 45-50 oy alan hükümeti nasıl tahkir ettiklerini hepimiz hatırlarız. Kendilerinin binde bir dahi alamadıkları seçimlerde yüzde 45 oy alan partiyi destekleyen insanları nasıl küçümsediklerini, şaibe-hile sözleriyle durumu nasıl kurtarmaya çalıştıklarını, seçilen hükümeti asla meşru görmeyeceklerini söylemeleri hafızalarımızda tazeliğini koruyor. En komiği de “yüzde 55 AKP’yi istemiyor” söylemiydi. Yüzde 45 almak yetmezdi, yüzde 55’lik kesim istemediği için AKP meşru sayılamazdı.(!) Raşit Tükel 2596 oyun 1202’sini aldı. Şimdi biz kalkıp ‘1300 küsür kişi Raşit Tükel’i istemiyor, bu yüzden Raşit Tükel’in rektörlüğü meşru değildir’, diyebilir miyiz? Diyemeyiz, saçma ve mantıksız olur. Ama onlar aynı şeyi yapınca “bilimsel ve istatiksel hesap” yapmış oluyorlar.

Diğer bir nokta ahlâki tavır noktasında göze çarpıyor. Söz konusu bildiri ve yürütülen kampanyanın mahiyeti buram buram kibir kokuyor. “Eğer sandıkla iş başına gelecekse birileri, onu da biz getiririz!” mantalitesi, sol-sosyalist ve ulusalcı kesimlerin mütedeyyin kesimlere karşı yıllardır biriktirip büyüttükleri hıncın, öfkenin ve kibrin bir tezahürü olarak sırıtıyor. Cumhurbaşkanı çok rahat bir şekilde tehdit edilebiliyor. “Gericilik, hurafe, yandaşlık” gibi hakaretler/aşağılamalar hiçbir utanma arlanma hissedilmeksizin boca edilebiliyor. Bu denli rahatça konuşup arkasından “Bu ülkede diktatörlük var, kendimizi rahatça ifade edemiyoruz!” deyip akıllarımızla dalga geçebiliyorlar. Ne de olsa onlar aydınlanmacı ve devrimciler. Her şeyi söyleme ve yapma hakkına doğuştan sahip oluyorlar.(!)

 

Cumhurbaşkanı’nın rektör olarak kimi atayacağı bilinmez ama sol-sosyalis kesim bu mantık ve ahlâkla davrandığı sürece Türkiye toplumunun gönlünde bir yer edinemez. Bu toplum darbecilerin silahlarını kırdığı gibi elitist aydınların-akademisyenlerin kibrine ve tehditlerine kulak asmayacaktır.

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu