Başbakan Erdoğan dün Suriye’ye gitti. Şam’da Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşecek. Bir hafta önce de İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 10 bakanla birlikte Suriye çıkarması yapmıştı. Suriye Devlet Başkanı Esad ise ramazan ayında Türkiye’ye gelmişti. İki ülke arasındaki görüşme trafiği son aylarda dikkate değer bir artış gösterdi.
Bu ziyaretlerin başlıca gündemini ise PKK konusu oluşturuyor. PKK meselesi üzerinde iki ülkenin bu kadar yoğun mesai harcaması değerlendirmeye değer bir konu. Zira Abdullah Öcalan’ın Suriye’de üslendiği dönemlerde bile iki ülke arasında bu kadar yoğun bir diplomatik trafik yoktu. Öcalan’ın Şam’ı terk etmesinden sonra örgütün Suriye’deki varlığı da zaman içerisinde eridi. Örgütün, Lübnan’daki kampları tek tek boşaltıldı. Suriye topraklarından Türkiye’ye sızmaların önüne geçildi. PKK’nın Suriyeli Kürtlerden aldığı yardımlar da gittikçe azalıyor.
Bu koşullar da Türkiye’nin hâlâ Şam yönetiminden ne beklediği merak konusu... Burada örgüt içinde hâlâ önemli sayıda bulunan Suriyeli PKK’lıların varlığı öne çıkıyor. Başbakan Erdoğan da Suriye’ye hareketinden önce havalimanında basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, Beşar Esad ile Suriyeli PKK’lıların “eve dönüşü”nü konuşacağını ifade etti. “Eve dönüş” konusu, Suriye ile Türkiye arasında uzun bir zamandır görüşülen konuların başında geliyor. Şam yönetimi, sayıları bin 500 kadar olduğu tahmin edilen Suriyeli PKK’lılara “genel af” çıkaracağına dair Ankara’ya söz vermişti. Erdoğan, Esad’ın bu sözü tutmasını bekliyor elbet. Ancak Erdoğan’ın aylar önce üzerinde mutabık kalınan bir konunun karara bağlanması için kalkıp Şam’a gittiğini sanmıyorum. Bu ziyaretin daha önemli boyutları olmalı.
Türk tarafının Şam yönetiminden “Suriyeli PKK’lılara af çıkarmak”tan çok daha fazlasını beklediğini düşünüyorum. Ama bu beklentiler güvenlik ve askerî konuların da ötesinde olmalı. Zira Suriye’nin güvenlik konularında Türkiye’ye yapacağı katkı çok sınırlı, askerî alanda ise yok denecek kadar az. Türkiye de bunun farkında. Hükümetin Suriye yönetiminden beklentisi, uzun yıllar topraklarında barındırdığı, kamp verdiği, bugünkü lider kadrosuyla birebir, yakından temas kurma fırsatı bulduğu örgütü, yani Kandil’i son düzlükte silahsızlandırmaya teşvik ve ikna etmesi yönündedir. Suriye yönetiminden başka hiçbir komşu devlet PKK’yla bu kadar içli dışlı olma şansını yakalamamıştır. Ne İran ne ırak ve ne de Barzani bu kadar örgüte yakındır. Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesiyle sonuçlanan bir sürece rağmen ne örgüt ne de Öcalan Suriye’ye tavır almıştır. Suriye’nin de örgüte karşı çok dikkatli bir politika izlediği sanırım konuyu yakından takip edenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Suriyeli PKK’lıların örgüt içindeki varlığı ve ağırlığı da Şam yönetimine önemli bir avantaj sağlıyor.
Suriye ile diplomatik trafiğin son aylarda bu kadar artmasının nedeni PKK konusunda sona gelindiğini de gösteriyor. Son nokta konulmasa da örgütün şiddetten vazgeçerek silahsızlanmaya ve demokratik siyasete yöneltilmesinde bu ziyaretlerin önemli bir etkisi olacağını düşünüyorum.
TARAF