Bülent Orakoğlu’nun Yeni Şafak’taki köşesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısı (30 Eylül 2019) şöyle:
Terörle Mücadelede Şam ile İşbirliği Kurulmalı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin düzenlediği Uluslararası Suriye Konferansı’nda yaptığı açılış konuşmasında ‘Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu iddia ederek ‘Terörle mücadelede Şam ile ilişki kurulmalı’ önerisini! gündeme getirmiş.
Türkiye’nin terörle mücadelesinde sınır dışı operasyonlarını haklı ve meşru görerek desteklerken, Türkiye’nin 90 yıllık dış politikasının perişan edildiğini ve iktidarın Ortadoğu’ya mezhep eksenli baktığını iddia ederek eleştirmiş. Kılıçdaroğlu aslında CHP için klasik sayılabilecek bir strateji uygulayarak Esad Suriye’sine destek verme politikasını bu kez de sürdürmüş görünüyor. Ancak açılış konuşmasında USK’daki amaçlarının ‘bölgemizde akan kanı durdurmak ve bölge halkının geleceğe umutla bakmalarını sağlamak ‘ ifadesi gerçeklerle pek uyuşmuyor. Zira kendi halkını on binleri mezhep ve iktidarda kalma kaygılarıyla işkence, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla katleden eli kanlı bir liderden söz ediyoruz. Üstelik Ankara ile Şam arasında terörle mücadelede nasıl ve hangi terör örgütüne karşı işbirliği yapılacak. Herhalde öncelikle PKK/YPG-SDG ve DEAŞ terör örgütlerinden söz ediyoruz sanırım. Oysa Terör örgütü YPG/PKK/PYD ile Esed rejimi arasındaki kirli ilişkiler ve ittifak çok eskilere 40 yıl öncesine dayanıyor. Baba Hafız’dan oğul Beşer Esed’e uzanan kirli bir çarktan alçakça oynanan bir oyundan bahsediyoruz. Batı’lı kolonyalist güçler PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye terörist diyemiyor, teröre adeta çanak tutuyor. ABD adını SDG olarak değiştirdiği PYD terör örgütüne binlerce TIR silah mühimmat ve eğitim desteği vermeye devam ederek bölgede terör devleti kurmaya çalışıyor.
PKK’nın Suriye’deki varlığı 1979’da terörist başı Öcalan ve bazı örgüt militanlarının 12 Eylül darbesinden kısa bir süre önce Suriye’ye derin yapılar içindeki bazı görevliler tarafından illegal olarak geçirilmesiyle başladı. Öcalan 19 yıl boyunca PKK’yı Suriye’den yönetti. Hafız Esad, PKK’nın Irak’ın kuzeyine yerleşmesi ve İran’ın terör örgütünü desteklemesi süreçlerinde aracılık yaptı. Şam yönetiminin PKK’ya katılan Kürt’leri askerlikten muaf tutması ve 1990’lardaysa PKK içindeki Suriyelilerin en büyük grup haline gelmesi desteğin boyutunu gözler önüne serdi. Adana Mutabakatının Ekim 1998 yılında imzalanmasıyla Öcalan Suriye’den sınır dışı edildi.
PYD/PKK’NIN OLUŞUMUNDA BEŞER ESAD DESTEĞİ
Ancak Hafız Esad’ın 2000 yılında hayatını kaybetmesiyle sonrasında yerine oğlu Beşer Esad’ın geçmesiyle PKK Suriye ilişkisi yeniden Türkiye aleyhine şekillenmeye başladı. PKK/KCK’nın Türkiye’ye karşı beslenmesi teröristlerin Suriye’deki kamplarda eğitilmesi, Örgütün güvenli bölgesinin Suriye olması karşılığında terör örgütünün Suriye’de tehdit olmaktan çıkarılmasını hedefleyen Esad rejiminin bu amaç doğrultusunda terör unsurlarını Türkiye’ye ihraç ettiği ortaya çıktı. Esad rejimi bir yandan PKK/KCK’yı ülkesi içinde güçlendirip beslerken bir yandan da terör örgütü ile anlaşarak Kürt’lere karşı baskıcı ve ayrımcı bir politika izledi. Ve uzun bir süre sınır boyunda yaşayan Kürt’lere nüfus kağıdı dahi verilmedi.
Suriye’de başlayan iç savaşın ilk aşamalarında çeşitli Kürt gruplar Rejime karşı Suriyeli muhaliflere destek verdi. Ancak kısa bir süre sonra Esad aleyhtarı Kürt grupların tasfiyeleri hızlanarak dengeler değişmeye başladı. Buna karşılık Esad rejimi ise PKK/PYD’nin Suriye Kürtleri arasında örgütlenmesini kolaylaştırdı. Suriye’de rejim değişikliğini savunan Kürt siyasi parti ve grupların ayrı bir örgütlenmeye gitmesi üzerine Ekim 2011 de Erbil’de toplanan Kürt muhalif hareketleri Kürt Ulusal Konseyini oluşturdu. Ancak PYD/PKK KUK üyelerini tutuklayarak muhalif gruplarla birlikte hareket etme kararı alan Kürt hareketlerini sindirmeyi başardı. Esad rejimi ile ilişkileri iyi tutan PYD/PKK ön plana çıktı. Artık Rejim ile YPG/PKK arasında örtülü bir anlaşma vardı. 2011 yılında başlayan Suriye’deki iç savaşın yol açtığı KAOS ve otorite boşluğunda Esad rejimin desteği PKK/KCK terör örgütünün Suriye’nin kuzeyinde PYD adı altında hızla örgütlenmesine, silahlı militan sayısının artırılmasına ve idari yapılar teşkil edilmesine zemin hazırladı. Merkezi Kamışlı olan PYD/ PKK 2011 yılında Afrin, Ayn el Arap ve Haseki bölgelerinde etkili bir şekilde örgütlendi. Bu süreçte Esad rejimi tarafından Salih Müslim Suriye’ye davet edilerek ilk etapta tutuklu 700 PKK’lıyı serbest bırakıldı. Salih Müslim’le yapılan görüşmelerde örgütün Suriye’deki yapılanması desteklenerek ülkedeki siyasi ve silahlı faaliyetleri serbest bırakıldı. Rejim ve PKK/PYD işbirliği bağlamında 900 PKK’lı Suriye’nin Kuzeyine gelerek YPG’nin ana omurgası oluşturuldu. Suriye’nin Kuzeyini bölgeyi muhaliflerden temizleme şartıyla YPG/PKK’nın ellerine bırakan Esad rejimi Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Afrin, Ayn el Arap ve Kamışlı bölgelerinden güçlerini çekerek bu bölgeleri YPG’ye bıraktı.
Üstelik Suriye İnsan Hakları Ağı raporuna göre terör örgütü YPG/PKK’nın çıkardığı ham petrol ve doğalgazı rejime ait şirketler ve kaçakçılar vasıtasıyla rejim bölgesine transfer ederek milyonlarca dolarlık vurgun yapılması işbirliğinin devam ettiğinin açık bir göstergesi sanırım. Ayrıca Suriye’nin kısa bir süre önce DSG’yi ayrılıkçı terör örgütü milisler olarak yaptığı açıklamada bu durumda inandırıcı değil. YPG/PKK’nın oluşturulmasında neredeyse öncü rol oynayan Esad rejimi ile terörle mücadelede işbirliği mi? Zırvalamayın.