Salih Tuna’dan 28 Şubat’ın Sivil Ayağına Tebrikler

28 Şubat Amerika’dan önce TSK’daki Kemalist kadroların eseridir. İyi ama Salih Tuna’nın bu Kemalizm aşkına ve hassaten Perinçek çetesine duymuş olduğu bu aşkı hiç bıkmaksızın Sabah Gazetesi’nde ilan etmesinin anlamı ve hedefi nedir?

HAKSÖZ HABER

Türkiye’de darbeleri kimin yaptığına, hangi ideoloji ve motivasyonla cuntaların harekete geçtiğine dair sistematik, bilinçli bir karartma uygulanır. Özellikle sol ve Kemalist kesimler geçmiş darbelerin Amerika’da planlandığını ve uygulandığını o kadar kesin bir dille ve ısrarla iddia ederler ki muhafazakâr ve dindar çevrelerde bile buna inananların oranı epeyce yüksektir.

Nitekim 28 Şubat Darbesini ABD’nin planlayıp yaptığına ilişkin sayısız tezvirat yayınlanmakta. Kemalist cunta geleneği ve Türkiye’nin ağır sancılarla geçen Kemalist vesayet tarihi bilinmese bu yalanlar tartışmasız hakikatler olarak tedavüle sokulacak. Bunun tipik örneklerinden birini temsil eden Salih Tuna da bilinçli olarak Kemalist-ulusolcu tezleri doğru imiş gibi yansıtmaya çalışanlardan. Sanki TSK’dan TÜSİAD’a, Anayasa Mahkemesi’nden DİSK’e, ÇYDD’nden İşçi Partisi’ne değin Kemalist oligarşinin bileşenleri Refah Partisi lideri merhum Necmettin Erbakan’a ve onun şahsında İslami değerlere düşman değilmiş gibi ABD’nin Bakanlık katlarından düşmanlar icat ettirip temel belirleyici yapmaya çalışıyor. Aynı propaganda ve psikolojik savaş yöntemini İran da kullanmakta. İran ısrarla,28 Şubat darbesinin ideolojik dayanağı ve kadrolarına ilişkin ABD ve İsrail’i işaretledi bugüne kadar. Bu işaretlemede inatla Kemalist cuntacıları görmezden gelme, saklama hatta aklama çabaları belirgindi her zaman. Salih Tuna da askeri darbelere ilişkin aklama saklama misyonunun bir neferi olarak aynı çabayı sürdürmekte.

Tuna’nın hakikat derdi olmadığı için apaçık gerçekleri çarpıtma gibi bir sorunu da bulunmuyor. Örneğin tebrik ettiği Perinçek’in Öncü Gençlik’i ABD’yi ilk defa protesto etmedi ki? Perinçek ve ekibi 28 Şubat’ta meydanlarda darbenin psikolojik ve sokak hazırlıklarını tamamlama babında “Devrim Kanunları Uygulansın!” eylemleri yaparken de ABD’yi protesto ediyordu. Anti-Amerikancılık Türkiye’de sol ve Kemalist çevrelerin başından beri kullandıkları birer maske zaten.

Kaldı ki, Doğu Perinçek ideolojisine bağlılık içerisinde her daim “28 Şubat’ı bin yıl sürdürme kararlılığını” vurgulamış, onun arkasında durmuş bir örgütün lideridir. 28 Şubat’ı Salih Tuna illa öğrenmek istiyorsa o çok övdüğü, öykündüğü, yerli ve milli Atatürkçülüğüne hayran olduğu Doğu Perinçek’in Kaynak Yayınlarından çıkan “28 Şubat ve Ordu” kitabını okuyup köşesinde değerlendirsin.

Güya 28 Şubat darbesiyle hesaplaşma ve 28 Şubat darbecilerini pişmanlıklarını izhara davet etme görüntüsü altında kurnazca 28 Şubat’ın ideolojik söylemlerini sokaklara hakim kılmaya girişen Perinçek’in Öncü Gençlik’ini överek bir model gibi takdim ediyor.

28 Şubat Amerika’dan önce TSK’ya ve bürokratik oligarşiye hakim olan Kemalist kadroların eseridir. İyi ama Salih Tuna’nın bu Kemalizm aşkına ve hassaten Perinçek çetesine duymuş olduğu bu aşkı hiç bıkmaksızın Sabah Gazetesi’nde ilan etmesinin anlamı ve hedefi nedir? Yoksa Salih Tuna 28 Şubat davasından herhangi bir generalin ceza almadan kurtulabilmesi için bir lobicilik faaliyeti mi yürütüyor? Salih Tuna yoksa Çevik Bir, Çetin Doğan, İsmail Hakkı Karadayı gibi halka karşı silah çekmiş, halkın üzerine tank sürmüş cuntacı kadroların medyadaki avukatlığını mı üstlenmiş? Özür dilesinler evet ama özürle kaybolan hakların, gasp edilen hukukun, zayi olan değerlerin telafisi nasıl mümkün olacak?

Salih Tuna bu hususta nasıl bir yargılama öngörüyor acaba? İşgüzarlık mıdır, sinsice planlanan ideolojik bir ittifak izharı mıdır tam olarak bilemeyiz. Ancak Salih Tuna’nın pek yakın bir zamana kadar Fethullah Gülen’e ve örgütüne nasıl övgüler düzüp hayranlıklar belirttiğini unutmadı kimse. Fethullah’ın vaazlarını dinleyip dinleyip beraber ağlaştığını anlattığı yazıların henüz mürekkebi bile kurumuş değil. Ancak serde bir tabasbus aşkı olunca, o tabasbus aşkı sahibini kimi zaman Fethullah’ın çetesine kimi zaman da Perinçek’in çetesine yılışıp sırnaşmak üzere fırsatlar kollatıyor. Hayır, normal olamıyor bu karakter, tutarlı ve ahlaklı davranamıyor bu kişilik yapısı.


SALİH TUNA’nın söz konusu yazısı:

Öncü Gençlik, 28 Şubat ve yılanın başı

Her şey, Washington'da Dışişleri Bakanı Albright'ın çağrısıyla bakanlığın yedinci katında, B. Lewis, P. Wolfowitz, R. Perle'nin de hazır bulunduğu toplantıda alınan karar doğrultusunda gelişti.

Bu kararı Cengiz Çandar şöyle faş etmişti: "Doğrudan askerî bir darbe olmadan bu hükümet gitmeli..."

Aynen öyle oldu.

Doğrudan askeri darbe yerine, 28 Şubatçı bir paşanın ifadesiyle, "postmodern" darbe gerçekleşti.

Bu darbe süreci içinde...

Dönemin başbakanı merhum Erbakan'a bir tuğgeneralin "pezevenk" diye hakaret ettiğini, "düşük rütbeli" bir subayın omuz attığını gördük.

Her şey gözlerimizin önünde oldu.

İstiklal Marşımızda yer alan "Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- / Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli" mısraından bir paşanın rahatsızlık duyduğunu...

Bazı gazetelerin görüntü alamadığı için tankların Sincan'da tekrar arzı endam ettiğini...

"28 Şubat sürecinde ordunun baskısı sonucu istifaya zorlanan Erbakan hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi" diyen Aydın Doğan'ın enerji ihaleleriyle nasıl ödüllendirildiğini...

Hırsızlığı, talanı...

Büyük soygunu...

İhaneti gördük.

Erbakan'ın (müstevlilerin malum global örgütlenmelerine karşı) komşularımız ve İslam ülkeleriyle D-8'i kurduğu için hedefe oturtulduğu...

Graham Fuller'in "İslam'ın gülen yüzü" dediği Fetullah Gülen Aydın Doğan'ın organlarında parlatılırken, Erbakan'ın şeytanlaştırıldığını gördük.

İmdi...

Hem ABD emperyalizmine karşı çıkıp hem de "Erbakan şikâyetçi olmamıştı" diyerek 28 Şubat'ı aklamaya /arkalamaya çalışmanın anlamı var mı?

***

Erbakan, 28 Şubat'ın ABDİsrail kurgusu olduğunu görmüştü.

Fakat 28 Şubat'ı yaptıranların, 28 Şubat'la hesaplaşmanın üzerinden yeni bir tezgâh hazırladığını da görmüştü.

Mahir Kaynak bir defasında, "Bir gün bahçenizde yılanın başının ezildiğini görürseniz teşekkür etmekle yetinmeyin, bugün yılanın başını ezen yarın sizin başınızı ezer..." demişti.

Tezgâh...

Çocuklarımızın yaz aylarında Kur'an öğrenmelerini yasaklayan, sırf başörtülü olduğu için öğrencileri üniversitelerden kovan, dine ilişkin her şeyi "irtica" diye aşağılayan 28 Şubat'ın sosyolojide açtığı derin yaralar üzerinden kuruldu.
Fetullah'ın Abant Aydınları bu zulümlere karşı çıkıyor görünmekle hem kendilerini "dindar / muhafazakâr" kesimlere kabul ettirdiler, hem de FETÖ'ye kamuflaj oldular.

Sonuç itibariyle, 28 Şubat tastamam FETÖ'ye çalışmıştır.

Şayet 28 Şubat olmasaydı, halka rağmen hiçbir güç Türk ordusuna "kumpas" kurmaya cesaret bile edemezdi.

***

Neden hiçbir 28 Şubatçı çıkıp da kullanıldık, kandırıldık demiyor. Neden bir kuru özrü bu millete çok görüyor?!

İtiraf etmek çok mu zor?

Hangi projede kullanıldıklarının hâlâ farkında değiller mi yoksa?

Bunun lamı cimi yok; ABD emperyalizmine karşıysan, 28 Şubat'a da karşı çıkmak zorundasın.

Bu vesileyle...

Yılanın başını gören, ABD'yi ve ABD'nin dışişleri bakanı Tillerson'u protesto eden Öncü Gençlik'i tebrik ediyorum.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm