Son dönemde Irak ve Suriye'de gelişen olaylar, bölgeyi olduğu kadar Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Uzmanlar Kobani bahanesiyle çok sayıda şehirde meydana gelen ve vandalizme varan saldırıların, Türkiye'de devam eden Çözüm Süreci'ni hedef aldığını belirtiyor.
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Şahin, son günlerde Kobani'deki gelişmelerin gerekçe gösterilerek çıkarılan sokak olaylarını AA'ya değerlendirdi.
Türkiye'nin Kobani'den kaçan 130 bin Kürt'e bir günde kapılarını açtığını anımsatan Şahin, "Buradaki insanların sığındığı tek ülke Türkiye iken, nasıl Türkiye Kobani'ye yardım etmemekle suçlanabilir? Çıkartılan sokak olayları, vandallık, şiddet ile PYD ve PKK başarısızlığının üzerini Türkiye'deki olaylarla örtmeye çalışıyor. Bu olayların en büyük sorumlusu HDP'dir" değerlendirmesinde bulundu.
Şiddet olaylarıyla Türkiye üzerinde siyasi baskı kurulmaya çalışıldığını vurgulayan Şahin, Türkiye'nin IŞİD'e karşı en ön cephede savaştırılmak istendiğini kaydetti. Şahin, şunları söyledi:
"Türkiye Telafer'de IŞİD'e karşı askeri müdahalede bulunmaya kalksaydı şu an Kobani'yi bahane ederek vandalizm yapan grupların tepkisi ne olurdu? Suriye'de yaşayan Arapların Türkiye'de akrabaları var. Bu insanlar da Halep'e askeri müdahale isteseydi, nasıl tepki gösterilirdi? Evet, buralardan kaçan insanları Türkiye kabul ediyor ama Türkiye, Ortadoğu'nun jandarması değil. Türkiye'deki her grubun hassas noktaları olabilir ama uluslararası hukuk diye de bir şey var."
Esed ve PKK'nın meşrulaşma çabası
Batı'nın şu an bölgedeki en büyük tehdit olarak IŞİD'i gösterdiğini ve bu yönde strateji geliştirdiğini kaydeden SDE Başkanı Şahin, bu ortamdan faydalanmak isteyen Beşşar Esed ve PKK'nın, IŞİD'i kullanarak kendilerini meşrulaştırma çabası içine girdiklerini vurguladı.
TBMM'den geçen Irak ve Suriye tezkerelerine de değinen Şahin, "Yaşanan şiddet olaylarının en büyük sorumlusu HDP'dir. Hem IŞİD'e karşı Türkiye'nin harekete geçmesini isteyeceksiniz, hem de tezkereye 'hayır' diyeceksiniz. Bu, siyasi hırsızlıktır" ifadelerini kullandı.
Şahin, ayrıca Irak'taki istikrarsızlık ve Suriye'deki katliam nedeniyle doğan ortamdan en fazla Türkiye'nin etkilendiğini belirterek, "2 milyona yakın mülteci Türkiye'ye sığındı. Bu olaylar nedeniyle en fazla maliyeti Türkiye ödüyor" dedi.
Olayların "çözüm süreciyle" bağlantısı
Siyaset bilimci ve tarihçi Ömer Turan ise Kobani'de yaşananların bahane edilerek çıkartılan şiddet olaylarında Çözüm Süreci'nin baltalanmak istendiğini vurguladı. Turan, son günlerde şiddete başvurarak çıkartılan sokak olaylarını değerlendirerek, "Asıl hedef: Çözüm Süreci'dir ancak son olaylarla birlikte sağduyulu Kürtler, neyin ne olduğunu anlamaya başladı" dedi.
Türkiye'nin IŞİD'e destek verdiği ve Kobani'ye yardım etmediği yönündeki iddiaların asılsız olduğunu belirten Turan, bu noktada HDP'nin de tıpkı CHP gibi sadece muhalefet yapmak için hükümetin karşısında tavır aldığını ve tezkereye "hayır" oyu verdiğini kaydetti. Turan, şunları söyledi:
"Yaklaşık 10 gün önce sınırdaydım. Kobani'den gelen yaralıları tedavi etmek için ambulanslar kapıda bekliyordu. Halka gıda yardımında bulunmak amacıyla da Kızılay tırları sınır kapısındaydı. Eğer Türkiye kapıyı kapatsa Kobani çoktan düşmüştü. Kobani'ye yapılan yardımların yüzlerce delili var ama IŞİD'e yardım edildiği iddialarının bir tane bile delili yok" değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm Süreci'nde kritik eşik
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Doç. Dr. Şaban Kardaş, IŞİD'in Suriye'de PYD ve PKK'yı zorlamasıyla adeta bir hırçınlığın ortaya çıktığını belirterek, "Kobani üzerine büyük bir mit ürettiler. Oluşturulan ve 'kanton' dedikleri yapılarla kendi kendilerini yönetebileceklerini düşündüler. Şu an yaratılan balon, adeta söndü" değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm sürecinde kritik bir eşiğe gelindiğine dikkati çeken Kardaş, şiddet olayları yaratılarak, "Çözüm sürecinde beklediğimizi alamıyoruz, çekiliriz, çekilirsek Türkiye'de de bu şiddet sarmalı oluşur" şeklinde bir mesaj verilmek istendiğini kaydetti.
Kardaş, son olaylarda HDP'nin de bir kez daha "arada sıkışmış" olarak kaldığını belirterek, "Şiddete çağrı yapmakla Kürt siyasetinin aktörlüğünü ele alamadığını gösterdi" dedi.
"Yoğun dezenformasyon var"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETAV) uzmanı Yunus Akbaba ise son bir aydır PKK tandanslı medya organlarında çok yoğun şekilde, "Türkiye'nin IŞİD'e yardım yaptığının" vurgulandığını ve bu şekilde kendi tabanını da bir dezenformasyona tabi tuttuğunu belirtti.
Bu yoğun denezformasyonun bir nevi "akıl tutulmasını" beraberinde getirdiğini kaydeden Akbaba, "Bir günde 6 ilde sokağa çıkma yasağı gibi radikal bir noktaya varan gelişmeler dizisini başka bir ruh haliyle anlatabilmek mümkün değil. Bu yüzden, bu tür medya kaynaklarından beslenen halk için ambulanslar da Suriyeli mültecilere yardım eden AFAD personeli de IŞİD'e hizmetin bir parçası olarak kodlanabiliyor. Bu noktada HDP'nin ivedilikle halkı sakinleştirecek açıklamalar yapması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Akbaba, Suriye krizini Çözüm Süreci için bir pazarlık unsuruna dönüştürme çabasının "ne süreci başlatan ne de devamını sağlayan dinamiklerle örtüşmediğini" kaydederek, "Bütün dinamikleri Suriye'nin içinde bulunduğu açmazdan ve Suriye Kürdistan bölgesinin meselesini, Türkiye merkezli bir sorun olarak kodlamanın rasyonel hiçbir açıklaması bulunmuyor" dedi.