“Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın..."

Süleyman Gülek, dünya hayatının insanı içine çeken tehlikeler barındırdığını Müslümanlarınsa dünyevileşmeye karşı her daim dikkatli olması gerektiğini ifade ediyor.

Süleyman Gülek / Yeni Akit

Dünya hayatına aldanmamak

Dünya, insanı ahireti için çalışmaktan auzaklaştırıyorsa, bir aldanma nedeni olur. Ahireti kazanmak için sermaye oluyorsa, kazanma sebebi olur. Rabbimiz Allah, dünya hayatının insanları aldatmaması, şeytanın insanları kandırmaması için bizleri birçok âyette uyarmaktadır: “Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman, 31/33) Dünya hayatının câzibeli görülen yaşantısının bizleri aldatmaması; câiz olmayan, helâl olmayan şeylerden sakınmamız, uzak durmamız, tenezzül etmememiz gerektiğini anlamalıyız. ‘Nasıl olsa işlediğimiz günahları Allah affeder’ düşüncesiyle, günah olan, haram olan işlere tevessül etmemeliyiz.

Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun. (emirlerini) dinleyin, itaat edin.” (Teğâbün, 64/16); “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına (âhiret için) ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Haşr, 59/18) Demek ki, nasıl olsa Allah affeder diyerek günah işlemenin, ibadetleri ve  doğru olan işlerin terk edilmesinin yanlış bir düşünce olduğunu bilmeliyiz.

Tabiî ki, bir mü’min olarak günah olan bir iş yapıldığı zaman yapılacak şey, ondan dolayı hemen tevbe etmektir. “Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar hâriç, zira Ben onları bağışlarım.” (Bakara, 2/160)

Burada anlamamız gereken şey, elimizden geldiği kadar günah olan hususlardan uzak durmalıyız. Buna rağmen günah işlendiğinde hemen tevbe ederek, ne için tevbe ettiysek bir daha onu yapmamaya çalışmalıyız. Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor: “Hayır, siz çarçabuk geçmekte olan (dünyayı) seviyorsunuz ve âhireti terk edip bırakıyorsunuz.” (Kıyâmet, 75/20-21)

Dünya hayatı çarçabuk geçiyor; günler, aylar, seneler geçerek insanın dünyada kalma süresi gittikçe azalıyor. Hz. Ali’nin (r.a.) buyurduğu gibi“Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise (bize) yönelip gelmektedir.” (Buhârî, Rikak 4) Her an dünyadan ayrılmamız mümkün. Çünkü ölümün ne zaman, nerede geleceğini bilmiyoruz; her an ölüm gelebilir. Öldüğümüzde âhiret hayatı başlamış olacak, âhiret hayatı bize çok uzak değil; aksine çok yakın. Fakat bazı insanlara âhiret hayatı çok uzakmış gibi geliyor.

Âhirete inanmak insana sorumluluk duygusu kazandırır. Sorumluluk duygusu taşıyan bir insan söz ve davranışlarına dikkat eder. Allah’ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınma çabasında olur. Âhiret gününe inanmak, insanı bu dünyada karşılaştığı musibet ve belalar karşısında teselli eder, üzüntüsünü azaltır, aşırı strese ve bunalıma girmez. Âhirete inanmak insan için umut ve huzur kaynağıdır.

Dünya hayatına bu kadar çok bağlanmanın ve mutlu olunacak tek yer dünya hayatıymış, bize huzur, mutluluk verecek başka bir hayat yokmuş gibi bütün düşüncesini ve gayretini dünya zevklerine ayırmak çok yanlıştır. Bu yanlışlığı Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de bizlere şöyle bildirmeketdir“Ama siz şu dünya hayatını tercih ediyorsunuz; oysa âhiret daha iyi ve daha kalıcıdır (devamlıdır).” (A’lâ, 87/16-17) Dünya hayatını ahiret hayatına tercih ederek doğru yoldan ayrılıp yanlış yollara saptığımızda ise ahirette müthiş bir pişmanlık ve sıkıntı bizi bekliyor olacaktır.

 Yüce Allah bizleri şöyle uyarıyor: “Sakın kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne (malına, mülküne, servetine, makam ve mevkiye) gözlerini dikme (imrenme). Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.” (Tâhâ, 20/131); “İnkâr edenlerin (refah içerisinde) diyar diyar gezip dolaşması sakın seni aldatmasın. (Âl-i İmrân, 3/196)

Âyetin devamı da şöyledir: “Bu az bir geçimdir. Sonra gidecekleri yer cehennemdir, ne kötü bir yerdir orası! Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için Allah tarafından bir ikram olarak zemininden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır. (Âl-i İmrân, 3/197-198)

Mü’min kişinin zenginlik, fakirlik olayına bakış açısı âyet-i kerimede geçtiği gibi olmalıdır. Zengin, varlıklı insanların refah içinde yaşamalarının mü’min kişileri aldatmaması gerekir. Çünkü dünya yaşamı geçici bir imtihan yerinden ibarettir. Tabiî ki, mü’minler meşrû ve helâl yoldan imkânlarını artırabilirler, zengin olabilirler; fakat gayr-i İslâmî yaşantısı olanlarınki gibi ‘mal, mülk, servet, para gelsin de nereden gelirse gelsin, helâl, haram fark etmez’ diyenler gibi değil.

Sonuç olarak, dünya hayatına aldanmak istemiyorsak, hayatın imtihan hayatı olduğunu bilmeli ve ona uygun davranış segilemeliyiz. Çünkü dünya hayatına aldanmamak gerekir. Mü’minlerin ölçüsü İslâm’dır. Bir şey câiz ise yapmalı, değilse terk etmelidir. Yani para kazanma adına bir Müslüman başkasının parasını, malını gasp edemez, kumar oynayamaz, hırsızlık, yolsuzluk yapamaz, rüşvet alamaz. Zira haksız kazanç dinimizde haramdır, yasaktır. Müslüman kişi Allah’ın rızasını kazanmak, dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olmak istiyorsa kazancı helal olmalı ve İslâm’a uygun yaşamaya özen göstermelidir.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?