İlk olarak 30 Ekim 2015 tarihinde Gazeteci Yazar Selahaddin Eş Çakırgil ile Araştırmacı Yazar Hamza Türkmen’in katılımı ile gerçekleştirilen “Türkiye’de İslamcılık (Tanım ve Kökler)” başlıklı konferans yoğun bir katılım ile gerçekleştirilmişti. “Burada ana hatlarıyla İslamcılık kavramının tarihsel süreç içerisinde hangi temeller üzerinde oturduğu İslamcılığın tartışmalı bir kavram olduğu fakat İslamlaşmak olarak tarif edebileceğimiz tüm İslami çabaların bu kavramın kapsam alanına girdiği vurgulanarak neticede İslamcılık, kimliğin vahiyle inşası ve Kur'ân'la billurlaşması; akidevi, kültürel ve yaşantı itibarıyla vahyi esas alan bir hayat sürme ve İslam'ı hâkim kılma; küresel veya yerel despotizme, zulme, haksızlığa, şirke ve cahilliğe karşı "Lâ" deme gayreti ve sosyolojik bir tanımlama olarak hayatı İslamî değerlerle okuma ve dönüştürme çabasıdır” denmişti.
İkinci konferans "Selefilik ve İslamcılık" başlığı altında Araştırmacı Murat Aydoğdu tarafından verildi. Selefilik tarihsel kökenine ilişkin çarpıcı örneklerin verilen Aydoğdu : “Temel olarak Selefilik : Aklı nakle tabi tutar, Akli delillerle kıyası, akıl ve kelam ilmi ile teşbihlerin te’vilini, mecazların manalarını ortaya çıkarma çalışmalarına karşı çıkar. Rivayetleri rey, usül ve kıyasa bağlı kalmadan olduğu gibi kabul eder. İlk dönem İslam anlayışı ve yaşayışına dönmek arzusu güder.” dedi ve Selefiliği;
İlk selefi ekoller İslam’ın tedvin asrı denilen (Hicri 2.yy) 8-9. yüzyıllardaki dirayet, rey ya da usuli denilen akımlar karşısında İmam İbn Hanbel’in başını çektiği Hadis ve rivayet ekolü takipçileri. İkinci kuşak selefilik, (Hicri 5.yy) 13. yüzyıldaki İbnTeymiye fikirleri etrafında şekillenen, Eş’ar ve Maturidi çerçevedeki itikadi mezhepleri, tasaffuv ve Şii eksenli batıni değerlendirmeleri, iman ve amelde taklide dönüşen fıkıh anlayışına karşı çıkan. Müteşabih ayetleri, Allah’ın sıfatlarını Kur’an'ın ve rivayetlerin zahiri metinlerine bağlı kalarak te’vil etmeden inanmak. Üçüncü kuşak Selefilik, (Hicri 11.yy) 18. yüzyılda Arabistan Necd bölgesinde Muhammed Abdulvahap’ın faaliyetleri çerçevesinde oluşan vahhabilik. Teymiye çizgisine bağlı kalmak, dinde bidatlerde uzaklaşmak faaliyetleri. Siyasi alanda Suud ile oluşturulan ittifak ile devletleşme aşaması. Bedevi Araplar arasında kitabileşmek, eğitim faaliyetleri ve yerleşik hayata geçme süreci. Dördüncü kuşak Selefilik, 19-20 yüzyıldaki Tacdid faaliyetleri. Yer yer Afgani, Abduh, Seyyid Kutup fikirlerinden etkilenen, moderniteye karşı İslamın öz kaynaklarına atıflar yapan hareket. Son Kuşak Filistin kökenli akademik faaliyet sahasından Afganistan cihadına, teşkilatlanmaya ve direnişe ağırlık veren Abdullah Azzam liderliğindeki Cihadi Selefilik. Şeklinde bir sınıflandırmaya tabi tuttu.
İslamcılık Sohbetlerinin üçüncüsü "Tasavvuf Tarikatlar ve İslamcılık" konusu ile Araştırmacı Rıdvan Çeliköz tarafından sunuldu. “Tasavvufu aslında südur yani taşma nazariyesinden kalkışla görürsek İslamcılık ile olan ilgisini daha iyi anlayabiliriz.” diyerek sunumuna başlayan Çeliköz; madde olarak görülen yer insanın daha doğrusu ruhun düştüğü yerdir ve buradan kurtarılmalıdır. Bunun içinde yapılması gereken tüm şey ruhu düştüğü bu madde çukurundan kurtarmaktır. Oysa yeryüzünde ve daha da çok tek tanrılı dinlerin yaşadıkları coğrafyalarda yaşananlar bu kadar basit değildi. Şöyle ki süreç içerisinde şunlar oldu: (Felsefe, Metafizik) Skolastik Çözüldü/(Kozmoloji) Evren Anlayışı Değişti-Batlamyus-Kopernik/Geleneksel yapılar aşındı/Ekonominin Seyri Değişti (Sanayi Devrimi)/Üretim Araçları-Üretim İlişkileri/Tıp/Askeriye/Fransız Devrimi (1789-1799)/Kilise’nin Otoritesi sarsıldı/Matbuat/Kriz Teolojisi diyerek sürdürdüğü konferansın sonunda :
“Bizler Müslümanlar yaklaşık bir bir buçuk asırdır hep şu kavramları konuşuyoruz: Terakki, Meşveret,Tecdid, Islah ve İhya. Neden bunları konuşuyoruz çünkü sıkıntı var, çünkü tüm topraklarımızı önce işgal ettiler sonra topraklarımızı cetvellerle parçalara böldüler bu böldükleri yerlere kendi işbirlikçi diktatörlerini yerleştirdiler. Müslüman halklar ise yeni bir uyanışı başlattılar ve bu uyanış şimdilerde bir bilince dönüşüyor ve bunun sonucunda da okullaşma kurumsallaşma gelecektir inşallah” diyerek konferansını sonlandırmış idi.
2016 yılının ilk ayı Ocak ayında İslamcılık Sohbetlerinin konuğu Haksöz Dergisi ve Yeni Akit Gazetesi Yazarı Kenan Alpay idi. "Nurettin Topçu ve Hareket Dergisi"ni incelediği konferansında Kenan Alpay: Nurettin Topçu Fransa’da doktora çalışması için kaldığı dönemde Massignon, Blondel ve Bergson’la birlikte Remzi Oğuz Arık gibi isimlerden fazlasıyla etkilenmiştir. Topçu 1939’a gelindiğinde Hareket dergisini çıkartmaya başlar. Dergiyi bir idrak, bir yöntem ve hedef olarak Fransa’da takip ettiği mistik Hristiyan düşünürlerden almış ve onu Anadolu-Tasavvuf kültürünün kavramlarıyla sentezlemiştir. Dönemsel tartışmalarda ön almak, yerli bir İslamcı model sunma görüntüsü altında milliyetçi ve devletçi siyasete alan hâkimiyeti açmak veya “illa da İslamcılık yapılacaksa Topçu ve Hareket ekolü üzerinden ayakları Anadolu’ya basan, bin yıllık tarihe yaslanan ve Türk unsurunu önceleyen geleneksel-mistik dindarlık fikriyatı model alınsın” kaygısını güdenler Topçu ve Hareket dergisini bu şekilde lanse etmişlerdir.” vurgularını öne çıkarmıştı.
İslamcılık Sohbetlerinin Şubat ayı konukları "İslami Dergiciliğin İslamcılığa Katkıları" başlığı ile Gazeteci Yazar Selahattin Eş Çakırgil ve Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmenidi. Konferansta; “Urvetül Vüska Sıratı Müstakim Sebilürreşad çizgisinin ardından uzun bir dönem kopukluk yaşandığı bunun sebebinin baskıcı Kemalist dayatmalar olduğu fakat sonrasında tercüme faaliyetlerinin bir sonucu olarak altmışlı yıllarda başlayan kıpırdanmaların yetmişli yıllarda bereketlendiği ve 1985 ile 1995 arasında okuyan tahkik eden tartışan öncü bir neslin oluştuğu ve bugün de hala o birikimden faydalanıldığı” vurgulandı.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya İslamcılık Sohbetlerinin altıncısında "İki Darbe Arası İslamcılık 12 Eylül-28 Şubat" konusunu ele aldı. Kaya sohbetinde; “İki darbe arasında müslümanlar en yoğun en hareketli dönemlerinden birini yaşadılar fakat bu kendiliğinden oluşan bir durum değildi kökleri en başta 60'lı ve 70'li yıllardaki çabalara dayanan bir bereketlilik idi. Bu dönemin belli başlı olayları ve müslmanların bu olaylar karşısında aldıkları tavırlar önemlidir. Birincisi ABD’nin Körfez Krizi bahanesiyle Irak’a müdahalesine karşı alınan tavır. İkincisi başörtüsü yasaklarına karşı geliştirilen pratikler, Üçüncüsü Kürt sorununa karşı duyarlılık ve bunun bilince dönüşmesi ve son olarak da Filistin intifadasının sahiplenme olaylarıdır. Ayrıca Refah partisi hareketinin iktidara alternatif hale gelmesi de yine siyasal İslamın gelişmesi açısından önemli gelişmelerdendir.” dedi
Ve İslamcılık Sohbetleri "Partisel Mücadele ve İslamcılık" başlığı ile sona eriyor. Adapazarı Ofis Sanat Merkezinde gerçekleştirilecek olan ve Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen’in sunacağı konferansın güncel gelişmeler ve gerek yerel gerek ulusal ve gerekse uluslararası dayatmalar ve baskılar karşısında izlenmesi gereken yol ve tutumun nasıl olması noktasında yoğunlaşması bekleniyor.