Sahur Ramazan gecesinde, oruç tutmak niyetiyle kalkıp yenilen ve içilen şeylerdir; bu maksatla kalkmaya, yiyip içmeye de sahur denilmektedir. Hadîs'te "Sahura kalkın, çünkü onda bereket vardır" buyurulmuştur. İmsak ise yiyip içmeye son vermek, oruca fiilen başlamaktır.
Sahurun başlangıcı, iftar yemeğinden sonra kişinin yeniden yiyip içecek hale gelmesi ile gerçekleşir, bunun için belli bir saat yoktur; ancak tutulacak oruca medar olsun, oruçlunun açlık ve susuzluk çekeceği zaman asgarîye insin diye sahurun mümkün olduğu kadar geciktirilmesi, iftarın ise vakit girer girmez yapılması tavsiye edilmiştir. Sahurun son vakti tan yerinin ağarmaya başlamasıdır ki buna eski dilimizde "fecr-i sâdık" denilmektedir. Sahur bitince başlayan zaman imsaktır, şu halde sahurun bittiği zaman aynı zamanda imsakın gerçekleştiği, devreye girdiği zaman olmaktadır.
Allah Teâlâ kitabında, "Tan yeri ağarması sebebiyle tarafınızdan siyah ip beyaz ipten iyice ayırt edilinceye kadar yiyin ve için..." (Bakara: 2/187) buyurmaktadır. Burada geçen siyah ipten gecenin karanlığı, beyaz ipten de, doğu ufku boyunca önce beyaz bir ip gibi başlayan, sonra kalınlaşarak yayılan tan ışığı kastedilmiştir. Günümüzde tan olayının başlaması; yani sahurun sona erme ve imsakın başlama vakti hesapla daha önceden belirlenmekte, takvimlere yazılmaktadır. Eskiden ise bu da gözlenerek, doğu ufkuna bakılarak tesbit edilirdi. İlgili âyet "iyice ayırt edilinceye kadar" diyor; bu da ya şüphesiz olarak tan olayının başlamasını veya siyahın beyazdan şüphesiz olarak ayırt edilmesini ifade eder. Hesaplamada imsaki dakika olarak ifade etmek mümkündür, fakat asırlarca süren gözle tesbitte belli bir dakika değil, doğu ufkunda ağarmanın açıkça görülmesi esas alınmıştır. Buradan hareketle şunu söylemek mümkündür: Normal hallerde takvimde yazılı saat ve dakikaya uyulmalıdır. Geç uyanma gibi hallerde ise daha beş on dakika yemek ve içmek mümkündür. Sabah namazını kılmak için de on dakika civarında beklemek uygun olur.
YENİ ŞAFAK