Karahasanoğlu aşırı politize olmuş, ajitasyon ve provokasyonu meslek edinmiş ulusolcu-Kemalist cephenin sergilediği gayri ahlaki ve gayrı meşru pozisyonu net bir biçimde teşhir ediyor. Karahasanoğlu'nun yazısı bütün usulsüz işlemleri, yolsuzluk ve ırkçı provokasyonları "özgürlük" maskesiyle savunan ve fakat resmi ideolojiye yönelik itiraz ve eleştirileri hem işten arttırmak yoluyla hem de hem de itibar suikastları yoluyla ortadan kaldırmaya çalışan CHP'nin çarpık mantığı ve duruşuna dair önemli örnekler içeriyor.
Ali Karahasanoğlu/Yeni Akit
Breh breh breh.. sahtekarlığı özgürlük diye yutturmak için sıraya girmişler
Sosyolog, sivil aktivist Kenan Alpay’a, CHP zulmünün son perdesini dün kısmen yazdık.
CHP’li Üsküdar Belediyesi , Ekrem İmamoğlu‘nun Üsküdar’a tayin ettiği Sinem Dedetaş’ın açtığı soruşturmayla, doktorasını bitirmek üzere olan bir bilim insanına reva görülen vicdansızlığı kısaca aktardık.
Biz bekliyoruz ki, CHP içindeki (var ise )aklı başında isimler, çıkıp açıklama yapsınlar: “arkadaşlar ayıp oluyor. Biz başkalarına küfür eden mahallemizdekileri savunurken, ‘o ceza ağır, daha düşüğünüAverin’ derken. Şimdi hayatında ağzından küfür çıkmamış bir bilim insanını, hem de ‘memuriyetten kesin ihraç’ talepli soruşturmaya tabi tutmak. Biri kapanmadan, diğer soruşturmayı açmaya kalkmak.. Bunlar utanç duyulacak işler. Böyle bir rezalete imza atmamalısınız.”
Nerdeee?
“Yatay geçiş müracaat dilekçesi”nde ilkokulu okuduğu yılları bile doğru yazamayan, ortaokula başlangıç ve bitiş tarihlerini yanlış yazan, lise giriş çıkışını yanlış yazan, sonra da kendisine referans olarak milletvekili hemşerisini yazan Ekrem İmamoğlu için; soldan çarklı-fetöden çarklı tüm istemezükçü profesörleri teyakkuza geçmişler.
İdare hukuku profesörlerinden Metin Günday, “akademi şerefini koruyacaksa, bu diplomayı iptal etmez” demiş.
Bodoslamadan gireyim.
“Ekrem İmamoğlu sıfıra yaklaştırdığı şerefini koruyacaksa üsküdara Belediye başkanı yaptırdığı Sinem Dedetaş’ı kınar.”
Öyle ya, piyasa akademi şerefiyle açıldığına göre, biz de doktorası bitmek üzere olan bir sosyolog üzerinden şeref çağrısı yapalım.
Düşünebiliyor musunuz idare hukuku profesörleri, “kazanılmış hak” kavramında en önemli Danıştay içtihadını bilmezden geliyor.
“Bireyin hile ile elde ettiği bir statü var ise, zamanaşımına tabi olmaksızın ve kazanılmış haktan yararlanmaksızın o statünün iptal edileceği”ni bilmiyormuş gibi, aptala yatıyor.
“Akademi” diyor, “şeref” diyor.
Ben de bunlara hatırlatıyorum: “Sizde şeref olsa, sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevden uzaklaştırılan bir bilim insanını duyar, önce ona sahip çıkardınız.
Sizde akademi ahlakı olsaydı, akademik çalışma yapan insanları susturmaya çalışan ve gazetecileri ‘dilini keseceğim’ diye tehdit eden rezilleri ve o rezillerin arkasına saklandıkları dokunulmazlık zırhını ifşa ederdiniz.”
Yıllarca Cumhuriyet’te hem sorumlu müdürlük hem avukatlık yapan Fikret İlkiz, Sözcü gazetesine, bir iş adamının şikayeti sonrasında açılan soruşturmayı eleştirip “basın özgürlüğü esastır” demiş.
Fikret İkiz’in bu demeci verdiği Sözcü gazetesi Kenan Alpay’ın, sanki çalışmadan maaş alıyormuş gibi, Üsküdar Belediyesi’nde memur olduğunu yazmıştı.
Hem ahlaksızlar, hem de minnacık akılları yok. Çalışmadan maaş alıyorsa, sosyal medya paylaşımından niye soruşturma açıyorsun ki. “İşe gelmiyor” dersin olur biter.
Ama domuz gibi biliyorsunuz ki, sizden önce işine geliyor, sizden sonra işinden ayrılıyor.
Domuz gibi biliyorsunuz ki; hak etmediği paraya el uzatmaz, hak ettiği paranın da mümkün olan kısmını zor durumda olan insanlara harcar.
Peki Kenan Alpay’a soruşturma açan Üsküdar Belediyesi ne yapar?
Ramazan günü, kadınlara vücutlarını nasıl teşhir edeceklerini öğretecek, yurt dışından insanlar getirtir.
Sözcü gazetesi de bu ahlaksızlığa imza atan Üsküdar Belediyesini memnun etmek için, gazeteci kimliği de bulunan bir meslektaşını iftiraya maruz bırakır.
İstanbul barosu eski başkanı avukat Filiz Saraç da Sözcü’yü iş adamının şikayeti sebebiyle açılan soruşturmada savunmak için “yargı sopaya çevriliyor” demiş.
Hiç güleceğim yoktu.
Be riyakarlar, Kenan Alpay’ın sosyal medya paylaşımı sebebiyle görevden el çektirilip kesin ihraç talebiyle savunmasının istendiği günde bari, bu açıklamayı yapmasaydınız. Olayı unuttursaydınız, ne bileyim birkaç hafta sonra, birkaç ay sonra “yargı sopaya çevriliyor” deseydiniz. Yargıyı sopaya çeviren de sizsiniz, idareyi kendi militanlarınıza, terör örgütlerinize peşkeş çeken de sizsiniz.. Kendi görüşünüzden olmayanları memuriyetten ihraç etmek için çırpınanlar da sizsiniz.
Cumhuriyet gazetesi de, internet sitesinden, üsküdar Belediyesi’nin despot uygulamasını savunarak Kenan Alpay’a iftira içerikli saldırılarda bulunmuştu.
Dün “gazeteciye saldırı protesto edildi” diye bir başlık atmış.
Merak ettim, “internet sitelerinde bir gün önce attıkları iftiranın özürünü mü diliyorlar” diye.
“Kenan Alpay’ın düşünce hürriyetinden yanayız, düşündüklerini açıkladığı için görevden el çektirilmesini, kesin ihraç talebinde bulunulmasını tasvip etmiyoruz” içerikli bir haber mi yapmışlar diye merak ettim.
Arjantin’in başkenti Buenos Aires‘te hükümet karşıtı eylemde polisin attığı biber gazi kapsülü ile ağır yaralanan foto muhabiri Pablo Grillo‘nun tedavisi sürüyormuş, gazeteciler ve kitle örgütleri Grillo‘ya yönelik saldırıyı protesto etmiş.
Hay Allah sizin müstahakınızı versin.
Arjantin nire, Buenos Aires nire, Grillo kim.
Siz Arjantin’de yaşanılanların Buenos Aires’te yapılanların, Grillo’ya reva görülenlerin çok daha fazlasını fırsat elinize geçerse yapacağınızı, iki kelime etti diye, 15 yıllık memuru ihraç etme girişiminizden ispatlıyorsunuz.
Hodri meydan.
Ekrem İmamoğlu valiye “it” dedi, kendisini savunuyor. Yandaşları ölümüne destek veriyor.
Ekrem İmamoğlu YSK üyelerine “ahmak” dedi, “ düşünce özgürlüğü” gerekçesiyle kendisini savunuyor, yandaşları bir zarar gelmesin diye kendilerini ona siper ediyor.
Ekrem İmamoğlu ihaleye fesat karıştırdı, ceza hukuku profesörleri bile utanmadan kendisine destek çıkıyor.
Ama aynı adamlar, alnının teriyle kazandığı üniversiteyi okumuş, şimdi özel hayatından fedakarlık yapıp doktora çalışmasını sürdüren bir sosyologa “sana hayat hakkı yok” diyebiliyorlar.
PKK’ya destek verdiği için kayyum atanan belediyelere destek için Diyarbakırlara, Mardinlere giden Ekrem İmamoğlu, zülüm dedikleri fiili hem de suçsuz insanlara kendileri reva görüyorlar.
Hak, hukuk, adalet.
Cart, curt, zulüm!