‘Sahte Kutsal’lara Karşı...

‘Bayraktaki kırmızı rengin şehid kanından geldiği’ söylemi, çocukça bir yakıştırmadan ibarettir ve illâ da kan rengi denilecek olursa, dünyadaki 200’ü aşkın devletin bayraklarında kırmızı rengin bulunmadığı ülke sayısı, 30’u geçmez.

Selahaddin E. Çakırgil

Kutsal’ın En Büyük Düşmanı Olan ‘Sahte Kutsal’lara Karşı..

Önceleri, gerekli-gereksiz hemen her yerde, bütün resmî kurum ve kuruluşların kapısındaki tabelalarda veya resmî yazışmalarındaki antentli kağıtlarda, (Türkiye Cumhuriyeti)’nin kısaltması olarak ‘T.C.’ vardı ve kimsecik de, bundan rahatsız olmuyordu. Çünkü, günümüz dünyasında, , bir çok devletlerin ya da kuruluşların isimlerinin başharfleriyle anılması, meram da anlaşılıyorsa, sadece bir gelenek değil, bir zarûret olarak da görülüyor.

Meselâ, uluslararası planda, bir Birleşik Amerika için, USA (veya ABD), bir Avrupa Birliği için EU (ya da, AB), bir North Atlantic Treaty Organisation (NATO), (geçmişte, SSCB / Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) gibi isimler vs. için de bu gibi kısaltmaların kullanımı gerekli idi, bugün de daha bir gerekli..

Hele de bunlar, günlük hayatta sık sık tekrarlanan isimlerin kısaltması olursa..

Günlük hayatımızda, etrafımızda, TBMM, TCDD ve PTT’den tutunuz da, AYM, HKSY, EGO; İETT’ye ve SGK’ya varıncaya kadar yığınla kamu kurum ve kuruluşlarını görürüz.

Günlük hayatımızdaki bu gibi yığınla kısaltmalara, başta siyasî partilerin ve ülke çapında bilinen kamu veya özel kurumlarının ya da ideolojik gruplaşmaların, derneklerin isimlerini de ekleyebilirsiniz. Ki, bu kısaltmaların açılımlarının ne olduğunu da çoğumuz bilmeyiz bile.. Mesela, PKK’nin de, gerçekte, ‘Partiye Kargeriye Kurdistan (Kürdistan İşçi Partisi)’nden geldiği de genelde bilinmez.

Bunları tekrar hatırlamak ihtiyacı niçin mi duyuldu?

Gün oldu, PKK de, Türkiye Cumhuriyeti yerine ‘TC’ kısaltmasını kullanmaya başlayınca bu kez, bazıları,; T.C. kısaltması yapılmasından rahatsız olmaya ve bu kısaltmadan istifade edenleri, ‘Nasıl olur da T.C. dersiniz? PKK ağzıyla konuşmaktasınız..’ diye suçladılar.

*

Ve daha sonra ise..

Sağlık Bakanlığı’nın yazışma kağıtlarında veya bazı hastanelerin tabelâlarında, ‘T.C.’ kısaltmalarına yer verilmediği görülünce, ortalığa bir velvele verilmeye kalkışıldı, belli çevrelerce.. Halbuki, daha düne kadar T.C. kısaltmasından istifade edenler, ‘PKK ağzıyla konuşmak’la itham ediliyorlardı.

Yeni Sağlık Bakanı da, koparılan bu gürültü karşısında, paniklercesine, ‘Benden önceki Bakan zamanına aid bir tasarrufmuş..’ gibi tuhaf ma’zeretlere sığınmak ihtiyacını duydu.

İncir çekirdeğini doldurmayacak mes’elelerin bir toplumun gündemine nasıl getirilebildiğinin, bir kamuoyunun ve bir toplumun nasıl şekillendirilip güdülebildiğinin ilginç bir örneği..

*

Bir diğer konu..

Bayrak mes’elesi..

Toplumda öyle bir bayrak fetişizmi geliştirilmiş ki, bayraklar, âdetâ kutsal bir sembol/ nesne imiş gibi addediliyor.

Halbuki, bayrakların, devletin hâkimiyetini sembolize etmekten başka bir mânâ ve değeri yoktur. Kendisini devletin yanında veya devleti kendi yanında göstermek isteyenlerin bütün bir topluma bir laik-kutsal olarak kabul ettirilmiş olması tuhaf değil mi? Öyle ki, o bayrakların en karanlık ve en ahlâksız işlerin yapıldığı yerlerde, M. Kemal fotoğraflarıyla birlikte bulundurulması bir ayrı traji-komik durum..

Birileri bu hassasiyete karşı çıktı mı, hemen, ‘O türk bayrağıdır, o kutsal bir bayraktır! Onun kırmızılığı, şehidlerin kanındandır!’ gibi itirazlar sökün eder..

Kaldı ki, türk kavminin/ kavimlerinin kendilerine özgü bir bayrağı yoktur. Bugünkü TC. bayrağı, sadece TC. devletinin bayrağıdır. Vatandaşlarının çoğunluğu türk kavminden olan Kazakistan ve Kırgızistan gibi ülkelerin bayrakları, TC. bayrağına hiç benzemez ve hilâl işareti taşımadıkları görülür.

Ama, Malezya’dan, Pakistan, Tunus, Libya ve Moritanya’ya kadar, halkları türk kavminden olmayan müslümanların ülkelerindeki bayraklarında da, hilâl vardır.

Demek oluyor ki, hilâlli bayraklar, müslümanların ortak sembollerinden birisi olarak, özellikle Haçlı Seferleri’nden, yani 900 yıla yakın bir geçmişten bu yana, karşımızdaki düşmanların HAÇ işaretine mukabil müslümanları temsil ettiği kabul olunan bir semboldür ve bunun da bir kudsiyeti yine yoktur. Osmanlı döneminde de değişik renklerde hilâlli bayraklar vardı. Bu semboller elbette ki, tarihî sembollerdir; ama, tarihî olmak, kutsal sayılmak için bir gerekçe sayılamaz..

Kaldı ki, Hz. Peygamber (S) ve Khulefâ-y’ı Râşidîyn döneminde, müslümanların değişik renklerde ve üzerinde ‘Lailaheillallah’ yazılı bayraklarının olduğuna dair bilgiler vardır, bazı kaynaklarda..

Mevcud T.C. bayrağının da elbette bir geçmişi vardır. Bugünkü bayrak, 1936 yılında bir kanunla kabul edilmiştir ve türk bayrağı demekle türklerin bayrağı olmaz. Bu bayrağa, türk bayrağı demekle, türk bayrağı sayılması; latin harflerine türk harfleri demekle, o alfabenin türk alfabesi sayılması gibi komik bir durum çıkarır ortaya..

Bu bayrak da, nihayetinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı olup, bu devletin hâkimiyetini ifade eden bir tarihî ve resmî semboldür. Ama, illâ da türk(lerin) bayrağı diye tutturulursa, türk kavminden olmayanların da başka bayraklar icad edip kutsamalarının yolu açılmaz mı, o zaman.. Ki, açılmıştır da esasen..

Maksadımız, bayrağı önemsizleştirmek değildir ve elbette ki önemlidir; ama, onun kutsallaştırılmasının, fetiş haline getirilmesinin yanlışlığına dikkat çekmektir.

Bu gibi konular konuşulmaya başlanınca, birileri de, ‘Bu, İslam bayrağıdır. Geçmiş yüzyıllarda da böyleydi..’ deyip, şiir okumaya bile başlıyor: ‘Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır; Toprak, eğer uğrunda ölen varsa, vatandır..’ diye..

Hele bu, ‘Bayraktaki kırmızı rengin şehid kanından geldiği’ söylemi, çocukça bir yakıştırmadan ibarettir ve illâ da kan rengi denilecek olursa, dünyadaki 200’ü aşkın devletin bayraklarında kırmızı rengin bulunmadığı ülke sayısı, 30’u geçmez. Demek ki, hemen bütün halkların orduları da, savaşlarda, bayraklarının, sembollerinin altında savaşırlar ve onlar da bayraklarına kanlarıyla renk verdiklerini düşünebilirler.

Yazının Devamı…

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!