Şahinlerin dansı…

Ali Bayramoğlu

Altınova'da yaşananlar malum, sıradan bir kavga "etnik nitelikli gerginlik" haline dönüştü.

Aktütün saldırısından bir gün sonra bu kez Adana'da benzer bir görüntü ortaya çıktı. 3 kişi, motosikletini gasp etmeye çalıştıkları 18 yaşındaki genci bıçaklayarak öldürdü. Saldırganlardan birinin Şırnak doğumlu olduğunu öğrenen mahalle halkı Kürtlere yöneldi ve Türk bayraklarıyla yürüyüş yaptı.

Kimse kendisini kandırmamalı…

Güneydoğu'da olaylar ve şiddet arttıkça, şehit cenazeleri Anadolu'ya aktıkça bu "kötü karşılaşma, bu kötü kutuplaşma, artan güvensizlik" ortadan kalkmaz. Toplumun geleneklerinde etnik nefret, çatışma yoktur sözleri de işe yaramaz…

Terör, başka bir tür şiddete, tehlikeye çanak tutuyor…

Duygular ve tepkilerin ürettiği sokak hareketleri ne denli tehlikeliyse, "duygu ve tepki siyaseti" de o kadar tehlikelidir. Duygu ve tepkileri vesile kılan, bunları kendi eksikliklerini örtmek için kullanan ve şiddetten beslenen otoriterleşme politikaları da öyledir…

Türkiye son aylarda terör açısından iki vahim olay yaşadı.

Dağlıca ve Aktütün baskınları…

İki karakol, ilkinde 16, ikincisinde 17 şehit var…

Dağlıca baskınının asker tarafından daha önceden istihbar edildiğine dair belgeler basında yayınlandı: Askeri zaafiyetin altı kuvvetli bir biçimde çizildi…

Aktütün Baskını sonrası bizzat Genelkurmay 2. Başkanı bu karakolun korunaksız ve riskli bir konumda bulunduğu açıkladı: Zaafiyet ve sorumluluk bir tür ikrar edildi…

Ne var ki bir kaç gündür, sivilinden askerine zaaf yaşayanların sesleri kısılacağına daha kuvvetli çıkıyor, kuvvetle bağırarak, devletin gücünün altını çizerek, "çok sert önlemler alacağız" açıklamalarıyla başka sesleri, kendilerine yönelik eleştirileri bastırmaya çalışıyorlar.

Bu yıllardır böyle olur…

Ve ne yazık ki zaafiyetler bu yolla başka zaafiyetleri doğurur.

Nitekim ajanslar bir kaç gündür bu sert tedbirler çerçevesinde askerin yeni taleplerini dile getiriyorlar.

İşte ilgili bir haber, birlikte okuyalım:

"Genelkurmay Başkanlığı, 'olağanüstü hal yasasında olan bazı yetkilerin kullanılmasına izin verilsin, gözaltı süresi uzatılsın, sorguda avukat bulundurma hakkı kalksın, operasyon için validen izin alma zorunluluğu kaldırılsın' şeklindeki bir dizi taleple hükümetin kapısını çaldı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, 'Mücadelenin desteklenmesi açısından bu çok önemli bir konudur. Güvenlik ihtiyaçları ile insan hakları arasında bir dengenin oluşması gerektiğine inanıyoruz' dedi…"

Söyler misiniz, Dağlıca'da, Aktütün'de yaşanan felaketlerle bu taleplerin ne ilgisi var?

İnsan hakları rejiminin daraltılması karakol baskınlarını nasıl önleyecek?

Bu ülkede en büyük askeri zaaf, olanüstü hal döneminde yaşanmadı mı?

55.000 tutuklu, binlerce şehit, yüzlerce faili meçhul cinayet, azan ve derinleşen bir Kürt tepkisi, halk tarafından daha çok sahiplenilen bir PKK…

Bunlar ne çabuk unutuldu?

İnsan bağlantı kuruyor kaçınılmaz olarak, "her baskın bir sertleşme talebine yol açıyorsa, bu baskınlar sertlik yanlılarının işine mi yarıyor" diye?

"Şahinlerin dansı" her zaman tehlikelidir…

Bir tarafta bizim şahinler, diğer tarafta ötekiler…

Gülay Göktürk şöyle yazıyordu iki gün önce:

PKK bu saldırıyla DTP'yi güç duruma düşürmeyi, sıkıştırmayı hedefliyor. Anayasa Mahkemesi üyelerinin ve bütün toplumun DTP'ye karşı duyduğu kızgınlığı yeniden fitillemeyi hedefliyor. Mahkemeden kapatılma kararının çıkmasını, siyasetin yolunun kapatılmasını, kendi yolunun açılmasını hedefliyor. İkincisi, bu saldırı Altınova olaylarından hemen sonra yapılıyor. Çünkü Altınova olayları terör örgütüne yıllardır gerçekleştiremediğini gerçekleştirmek için bir umut ışığı gibi görünüyor…"

Katılıyoruz…

Şahinlerin dansı "çift yönlü"dür,

Bu dansa başta siyasi iktidar olmak üzere kimse izin vermemelidir.

Bu dans Türkiye'yi kana boğar, bölünmeye götürür…

YENİ ŞAFAK