Sahi Mumcu’yu kim öldürdü?

Abdurrahman Dilipak

Dün kaldığımız yerden devam edelim.

Konuşması gerekirken susan o kadar çok kişi var ki?
Devleti koruduklarını mı sanıyorlar. Neden susuyorlar.. Ya da neden korkuyorlar!..
Buyurun: Alpaslan Türkeş, Ağca’nın Kartal Askeri Cezaevi’nden kaçırılmasının “bir devlet operasyonu olduğunu” söyler.
Mehmet Altan daha dün şunları yazdı: “22 Temmuz 1990’da H. Fehmi Güneş Milliyet’e şunları söylüyor: “Hangi örgüt nereden destekleniyor, nereden korunuyor, nereden donatılıyor, nereden para alıyor, bunlar biliniyor artık. Bu bilgiler devletin elindedir.” Peki bu devlet nerede! Haberin devamı da var: Hasan Fehmi Güneş, “yani Çetin Emeç’i kimlerin öldürttüğü biliniyor mu” sorusuna cevapla, devam ediyor: “Tabii biliniyor. Abdi İpekçi cinayetinin arkasında kimin olduğunun da bilinmemesine imkân yoktur. O kadar çok bilgi vardır ki mesele onları değerlendirmektir. Telefon konuşmalarına kadar. Kimin kime emir verdiğini bazen emirlerin nakline kadar, elde bilgi vardır. Bunlar mazeret değil artık.”
Gene, Hasan Fehmi Güneş, sorgulamada sonuca yaklaşıldığı sırada, o zamanki İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın sorgulamayı keserek Ağca’yı devraldığını da açıklamıştı.
Şimdi söyler misiniz bana, Mumcu’yu kim öldürdü?..
Baykal gerçekten bu işleri bilmiyor mu, yoksa bilmezden mi geliyor.. O heyecanlı ve öfkeli demeçlerinin arkasında yatan derin gerçek nedir?
24 Ocak 1993’de yani bundan 17 yıl önce işlenen bir cinayetten söz ediyoruz.. Mumcu 23 Ocak 1993 günü, suikasttan bir gün önce hani şu olmayan örgüt JİTEM’den Albay Durmuş Coşkun Kıvrak’la görüşmüş..
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt: “Uğur öldürülmeseydi pazartesi buraya (Genelkurmay’a) gelecekti. (Demek ki, Mumcu daha önce Kozmik odaya girmiş. Yoksa Genelkurmay’ın arşivinde ne işi var. Sıradan bir bilgi ihtiyacı olsa sorar, onlar da söylerdi..) Arşivde çalışıyordu. (Demek ki, görmemesi, bilmemesi gereken başka şeyleri gördü) Öcalan’ın kayınpederi Ali Yıldırım’ın, MİT’e çalıştığını saptamıştı. Daha derin araştırmalar içindeydi” diyerek, devam ediyor açıklamalarına: “Mumcu benim arkadaşımdı, buraya çok sık geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı” (Genelkurmay arşivi) Konu bu kadarla da kalmamış. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa suikasttan önce “Uğur’a bir şey yapacaklar, aman iyi koruyun” diye Emniyeti uyarmış. Bu da yetmemiş, Mumcu öldürüldükten 2 saat sonra Doğan Güreş Paşa ile Büyükanıt Paşa, Mumcu’nun evine koşmuş.
Mumcu öldürüldü. Kimi İran’ı suçladı, kimi Şeriatçıları… Kimi de, “Mumcu’nun, MOSSAD ve Barzani başlıklı yazısının yayınlanmasından sonra suikasta uğradığını iddia ediyordu.”
Kimi, “Mumcu cinayetini yapan İran Gladyosudur” diyordu. Mustafa Balbay ise, “Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Mehmet Ali Kışlalı gibi Mumcu’yu da Şeriatçı Örgütlerin öldürdüğünü” söylüyordu. MİT ve kimileri, Mumcu cinayetinin uzantıları yurtdışı kaynaklıdır iddiasını savunuyordu.
Peki bana söyler misiniz, Mumcu’yu kim niçin öldürdü? Bunu çözersek, Sıvas’ı, Başbağlar’ı, Maraş’ı, Çorum’u da çözeceğiz.. Onun için bu bilgilere ihtiyacımız var..
Çalıştığı gazete hedef saptırıyor.. Mumcu’nun abisi, karısı susuyor. Neyse ki oğlu konuştu geçen gün.
Güreş Paşa Mumcu’ya bir şey yapılacağına dair bilgiyi kimden almış acaba? Sormadan da edemiyorum. Hakim Kadir Kayan’ın Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı arşivine girmesini engellemek için mahkemeye başvuran, kapısında polisi görünce vücut kimyası bozulan Genelkurmay, nasıl oluyor da askere hakaretten bir yıl hüküm giymiş, cezaevinde yatmış, sabıkalı Mumcu’ya Genelkurmay arşivini açabiliyor, Sınır karakolları basılıp onlarca Mehmetçiğimizin şehit edilmesine, Paşaların, Albayların suikastlara kurban gitmesine karşı istihbarat bilgisi toplayamayan, gerekli tedbirleri alamayan Genelkurmay, her ne hikmetse “Sakıncalı Piyade”nin (Mumcu) can güvenliğini korumak için seferber oluyor!
Mumcu askerle ne zaman, nasıl ilişki kurdu biliyor musunuz? Sakın 12 Mart’tan sonra Ecevit döneminde olmasın. Sağın kadrolarının sisteme alınması 1. MC döneminde olmasın sakın.. Bu kadrolar arası savaşın sonucu 12 Eylül gerçekleşmiş olmasın..
Tarihin yaşayan tanıklarının tanıklığına ihtiyacımız var bugün, çocuklarımız ölmesin ve bir daha darbe olmasın diye.. Yoksa kimseyi kızdırmak değil niyetim. Yaşadığı döneme tanıklık eden herkese teşekkür ediyorum. Süleyman Arif Emre’ye de Hasan Cemal’e de başkalarına da.. Keşke Ağca da yazsa bildiklerini, yaşıyorsa Yeşil de yazsa. Tıpkı Rıza Nur’un yazdığı gibi.. Apo da yazsa keşke anılarını..
TBMM araştırma komisyonu başka şeyler söylüyordu ama, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan dahil, Kemalistler Şeriatçı katillerin yakalandığını söylüyorlardı.. Sanıklar yakalanmışlardı bile. Daha sonra da suçları sabit görülüp ceza alacaklardı..
Yıldırım Beğler anlatıyor: “Uğur Mumcu’nun olayı biraz pis iştir. Üçgen… Asker… MİT… Polis… Mumcu’nun katili Türkmen - Kerküklü daha önce MİT’e çalışıyormuş. Adı Velit. Yakalanınca kimliğini sakladılar. Sınır dışı ettiler. Daha sonra getirerek zehirlediler. Aslında Mumcu listede yoktu sonradan çıktı.”
Yoksa kollektif bir cinayet planı ile mi karşı karşıyayız..
Bakalım Ağca konuşacak mı, yoksa başladığı oyunu sürdürecek mi?
Bakın aramızda bir sürü sır küpü var. Ben bir zamanlar Erbakan’ın korumalığını yapmış emekli bir başkomiser olan Mehmet Belen’den, birçok siyasiden öğrendiğimden daha fazla şey duydum öğrendim, devletin derinlikleri hakkında.. Bir başkomiser bunları biliyorsa, tepedekiler neyi bilmez ki.
O zaman aradığımız gerçek aslında, “herkesin bildiği bir sır” gibi sanki.
Korku dağları tutmuş olsa da ben içimizden vicdanının sesini dinleyerek konuşacak insanlar olduğunu düşünüyorum aramızda..
Evren bile daha fazla dayanamayabilir. Özkök de konuşabilir mesela, Güreş Paşa da.. Ya da aramızda, rütbeleri o seviyede olmasa da tarihin yaşayan tanıklarından daha birçok insan vardır diye düşünüyorum.. Bahtı kara maderiniz, kendine kastedenlere karşı, tanıklarını arıyor..
Allah, “adil şahidler olun” dedi. Ve Resul buyurdu ki: “Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.”
Selâm ve dua ile..

VAKİT