“Şah-Mat” Diyenler Lozan’a Baksın!

10 Dönüm Değil Bütün Suriye’yi Verdiler

Bahadır Kurbanoğlu/ HAKSÖZ-HABER

Mısak-ı Milli’yi koruma adına girilen savaşın sonucu, Lozan’da mezkur sınırların önemli bir kısmının kaybedilmesi olmuştu. Lozan’a zafer diyenler, bütün bu kayıpların zamanın şartları gereği içinde bulunulan hale hamletmişlerdi. Gerçekler ise tam olarak öyle değildi.

Dr.Rıza Nur anılarında İngilizlerin kendisine “Musul’dan vazgeçme karşılığında Fransızlardan Suriye’yi alıp size verelim” dediklerini aktarır. Onun cevabı ise Arap belasından yeni kurtulmuş olan Türklerin yeniden bu yükü bir daha sırtlanamayacakları mealinde olur.

O dönem sırf hükümette olmadığı için Lozan’a gidemeyen ama aslında İngiliz siyasetini o masanın başındakilerden çok daha iyi takip eden Ali Şükrü Bey ise Meclis’te İngiliz siyasetinin zaaf noktalarından bahsetmesinin yanında, Musul’un hiç pazarlıksız ve karşılıksız İngilizlere bırakılmasını şiddetle eleştirir. Evet belki savaşacak güç yoktur ama pazarlık gücü de mi yoktur? mealinde.     

Oysa Mustafa Kemal Meclis kürsüsünden “Hudud-u Millîmiz, İskenderun’un cenubundan (güneyinden) geçer, şarka doğru uzanarak Musul'u, Süleymaniye'yi, Kerkük'ü ihtiva eder. İşte Hudud-u Millîmiz budur!” dememiş miydi?

Lozan’da görüşmelerin çıkmaza girdiği bir dönemde dahi Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, El Cezire cephe komutanlığına Musul’a yapılacak muhtemel bir taarruz için hazırlıkların yapılması emri vermemiş miydi?

1923’ün Ocak’ında Mustafa Kemal TBMM’de şunları söylüyordu: “…Musul vilayetinin hudud-ı millimize dahil araziden olduğunu biddefaat ilan ettik. Lozan’da elyevm (bugünkü günde) karşımızda ahz-ı mevki etmiş olanlar bunu pekala bilirler. Vatanımızın hudutlarını tayin ettiğimiz zaman büyük fedakârlıklara katlandık. Menafiimize mugayir (menfaatlerimize aykırı) olmakla beraber müsalemet perverane (barıştan yana) hareket ettik. Artık milli arazimizden en ufak bir parçasını bizden koparmaya çalışmak pek haksız bir hareket olur. Buna kat’iyen muvafakat etmeyiz”.  Mustafa Kemal'in bu açıklamalarının benzerleri milletvekilleri tarafından da ifade edildi. Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni Bey, TBMM’de yaptığı heyecanlı bir konuşmada; “Paşa, ordunun başına otur, başka işin yoktur. Başkumandanlık vazifesini ifa et ve hudutlara bayrağımızı rekzet, bayrağını süngünü İngiliz’in gırtlağına daya!” diyordu. Türkiye İngiltere ile savaş noktasına bile gelmişti

Kesilen Lozan görüşmelerinin ardından ne olduysa oldu ve görüşmelerin başlamasıyla birlikte Musul’un geleceği Türkiye ve İngiltere arasında yapılacak görüşmelere, sonuç çıkmaz ise bir yıl içinde Cemiyet-i Akvam’da karara varılmasına bağlandı. Yani top taca atıldı. Hatta sonucu önceden belli bir maçın tehirine gidildi. Cemiyet-i Akvam’ın İngilizlerin elinde oyuncak olduğunu bilmeyen yoktu. Nihayetinde Türkiye 1926 yılında Ankara Antlaşması ile Musul üzerindeki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı. Bu noktaya varabilmek için Lozan’ın en şiddetli muhalefetinin başını çeken Ali Şükrü bey öldürüldü. Meclis feshedildi. Darbe meclisi kuruldu. Bilahare Hilafet kaldırıldı ve birkaç gün sonra Lozan’ın altına imza atıldı. Batı’dan doğuya Batı Trakya’dan Batum’a Adalardan Musul’a kadar şimdiki “Misak-ı Milli’ye gerilemiş olduk!” 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye