Saflar netleşirken

Çakma tarihçi Ergenekoncunun manipülasyon görevini ifa ettiği sitesinde şöyle diyor bir yorumcu: "Belge sahte değil. Elbette TSK'nın görevidir bu iktidarı da, Fethullah Hoca'yı da bitirmek..." Görevlerini yerine getiriyorlar.

Ergenekon yandaşı ve yoldaşı medyanın 'seyreltmeden' sorumlu kalemleri ise bin teknolojiden su getirerek durumu kurtarma peşinde: 'Bakın işte ıslak imza makinesi bile varmış, ya gördünüz mü?'

Diyorsunuz ki: "Bey amca sen vazifen gereği bunları söyleyip, bol bol atıp tutuyorsan ama bak Genelkurmay da soruşturma yapıyor, 'belgeyi kim sızdırdı?' diye... Olmayan belge nasıl sızdırılır a gözüm?" Bir anda kulaklarını etkiliyor bu itiraz ve duymazdan geliyor yandaş yazar.

Hani az buçuk utanılmasa, belgenin içeriğinden hiç söz etmeyecekler, 'A canım bu kadar da olur mu, ne diye sızıyor ki bu belgeler?' şeklinde yayın yapacaklar.

Aynı gün birbiriyle kanlı bıçaklı olan iki yayın organının nasıl aynı manşeti attığını merak ediyorsunuz, cevap yine enteresan oluyor: 'İyi de, niye şimdi ortaya çıktı? Daha önce çıksaydı ya?'

'Tamam da, salt sizin bu perişan halinizi görmek için bile şimdi ortaya çıkması enteresan değil mi?' diye soracak oluyorsunuz, 'iliştirilmiş' olan bir diğer kalemleri ise; 'TSK yasalardan aldığı yetkiyle bu tür belgeler hazırlar. Mühim olan yürürlüğe sokup sokmadığıdır' deyiveriyor.

Oysa bizzat o yazı bile, bir şeylerin yürürlüğe girdiğinin kanıtı!

Siz yine kalkıp 28 Şubat'ı hatırlatıyorsunuz; darbe planlarını, Lahika'ları, bilmem neleri söylüyorsunuz, yine duymazdan gelip, 'TSK yıpratılıyor' diye bağırıveriyor yandaş medyacılar.

Zekâsı vasat, vicdanı rahat üç tane Afrika vatandaşı bile getirip sorsanız tabloyu, şunu diyecektir oysa: 'TSK'yı kimin yıprattığı ortada!'

Vatandaşın evine silah koyup silahlı terörist diye göstermeye kalkışanlar, 'rahat etmesinler, bomba filan atın' diye karanlık salonlarda karar alanlar, 'bunlar bizi dinlemiyor, başka türlü entrika yaparak sindirelim' diyerek aba altından sopa gösterenler mi TSK düşmanlığı yapıyor, yoksa ordusunun kışlasında vatanını, milletini savunup, siyasete bulaşmamasını isteyenler mi?

Söyler misiniz kimdir yıpratan güzel ordumuzu?

Günlükleri okuyanlar bilecektir. Allah aşkına o günlüğü kim tutmuş ya da yazmışsa, siyasetten ve darbeden başka bir şey düşünmüşler mi görevleri boyunca?

Hani ne bileyim, bu orduyu nasıl modernize ederiz, etkin silah gücünü minimum asker ile nasıl birleştiririz diye kafa yormuş mu günlükleri yazanlar ve günlüğün kahramanları?

Okudukça görüyorsunuz ki, işi gücü bırakmış, gece gündüz 'iktidarı nasıl yıkarız'ın hesabını kitabını yapmakla geçirmişler. Elbette mümtaz Ergenekon medyasının bunları görmesi bir yana, bugün olduğu gibi kendilerini maskara durumuna düşürmeyi göze alarak durumu sulandırma yoluna gittiler hep. Bir dostumun vaktiyle dediği gibi; "Bu medyayı gören insan darbe yapmak istemese bile gaza gelir" sanırım.

Zekâ vasat olunca, savunulan şey uğruna gülünç duruma düşmek de göze alınıyor. Hani biri çıkıp 'İmza gerçek olabilir de, ya üstünde yazılanlar sahteyse!' de demiyor.

İşin bir de CHP boyutu var. Başından beri 'avukat' kadrosundan bu davaya taraf olduğunu açıklayan CHP Genel Başkanı, önceki gün Maltepe Belediyesi'nde bol bol ödül dağıttı. Bir önceki başkanın yaptırdığı tesisi partilerinin malıymış gibi sunan CHP kimlere ödül verdi biliyor musunuz?

Söyleyeyim; Mehmet Haberal, İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Sabih Kanadoğlu vs... Ki liste eksikti bence. Veli Paşa'nın, Tolon Paşa'nın, Tekin komutanın ne gibi kabahati var ki, onları dışladılar?

İmza sahte mi değil mi, artık belli oldu; lakin saflar da netleşiyor bence...

ZAMAN