Sadece Vakit’in davası 700’dür, Kemal Bey!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Önce CHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Birgün Gazetesi yazarlarından Doğan Tılıç’a gönderdiği yazılı mesajdan bir bölüm aktaralım:

“Meslek kuruluşlarının raporlarına göre 45 gazetecinin cezaevinde bulunduğu ve gazeteciler hakkında 700 davanın açıldığı ülkemizde, halkın haber alma, gerçekleri öğrenme hakkından da, iletişim özgürlüğünden de bahsetmek inandırıcı olamaz.”

Biz bu ifadenin neresini düzeltelim.

Deve misali..

45 gazeteci cezaevinde imiş!

O bahsettiğin gazeteciler, Ergenekon sanıkları olmasın sakın!

Hani şu darbe hazırlığı yapmakla suçlanan bazı generallerle özel görüşmeler yaptığı için tutuklanan Mustafa Balbay.

Hani şu, “Atatürk belgeseli yaptım” palavrası ile CHP’den 3.5 milyon dolar götüren Tuncay Özkan!..

Bunları gazeteci sayıyorsun ve tutuklu olmalarını; basın hürriyetine aykırı olarak görüyorsun, öyle mi Kemal Bey?

Vakit Gazetesi’ni televizyon ekranından yere atan, 1.5 saatlik program boyunca bir gazeteyi, televizyon ekranında yerde gösteren Tuncay Özkan gazeteci mi, sayın Kılıçdaroğlu?..

Böyle mi olur gazeteci?

Ve onlar mı, gazeteci olduğu için cezaevinde olanlar?

Güldürmeyin insanı..

Şu kesin ki; Kemal Bey’in cezaevinde olduğunu ileri sürdüğü 45 gazeteci açıklaması yanlış!

O kişilerin büyük çoğunluğu, gazetecilikten değil, diğer suçlardan cezaevinde..

“Sen de gazetecisin. Bir gazeteci olarak, sana mı kaldı cezaevindeki gazeteci sayısını az göstermeye kalkışmak” diyenler çıkabilir.

Ama, “Cezaevindeki gazeteci sayısı” için bana karşı çıkanlar, Kemal Bey’in cümlesindeki ikinci iddiaya benimle birlikte tepki verecekler mi acaba?

Ne diyor Kemal Bey: “Gazeteciler hakkında 700 davanın açıldığı ülkemizde!”

Kaç, 700 Kemal Bey?

Sakın o Üç Bin Yediyüz olmasın!

Sadece Vakit Gazetesi’nin sorumlu müdürüne açılan ceza davası sayısı 400! Tazminatları da eklerseniz olur 700..

Gazetenin yazarlarına açılan dava sayısı da bir o kadar daha!

Yani; Kemal Bey’in verdiği sayıyı, sadece Vakit ikiye katlıyor!

Üstelik Vakit’e açılan davaların üç tanesi de, bizzat Kemal Bey’in açtığı dava!

Kemal Bey’in şu söylemindeki tarafgirliği görüyor musunuz?

Gazetecilik dışındaki eylemler sebebi ile cezaevinde olanları, meslek gereği hapiste imişler gibi gösteriyor.

Yazdıkları için yargılananları, gerçek gazetecilerin davalarını ise, görmezlikten geliyor.

İki açıdan birden tarafgirlik sergiliyor!

İKTİDARIN MAHKUM ETTİRDİĞİ GAZETECİ VAR MI

Konuya şöyle de yaklaşabiliriz.

Basın hürriyetine darbe vuran, hep siyasi iktidarlar olmuştur. Muhalefetin, basınla kavgası, pek alışıldık bir şey değildir.

Ama bugünkü tablo, alışılmadık türden..

Siyasi iktidarın mahkûm ettirdiği gazeteci, ben bilmiyorum. Mahkûm ettirdiği derken, şikâyetçi olduğu anlamında..

Ama Kemal Bey’in şikâyeti ile mahkûm olan,. en başka Vakit’in sorumlu müdürü var.

Vakit’in bir yazarı da, Kemal Bey’in şikâyeti üzerine, halen yargılanıyor.

O da mahkûm olmak üzere.

Gördünüz mü olayı..

Hürriyeti kısıtladığı ileri sürülen iktidarın mahkûm ettirdiği gazeteci yok. Ama muhalefetin mahkûm ettirdiği gazeteci var.

Böyle bir Türkiye’de, muhalefet bir de kalkmış, “basın hürriyeti”nin kısıtlanmasından bahsediyor.

Siz olmasanız, basın hürriyeti kısıtlanmış olmayacak Kemal Bey..

Siz şikâyetçi olmasanız, gazeteciler mahkûm olmayacak!

Bu bakış açısını, bir de moda tabirle “candaş basın” ve “yandaş basın” ayrımı ile irdeleyelim..

Gazetecilere açılan 4000’e yakın davanın çok büyük bir kısmı, Vakit, Zaman, Star, Yeni Şafak ve diğer “iktidar yanlısı” olarak suçlanan gazeteler.

Çok az bir oranı ise, Kemal Bey’e destek veren Doğan Grubu gazetelerine..

Şimdi söyler misiniz, basın hürriyetini iktidar mı kısıtlıyor?

Yoksa muhalefet ve muhalefetle birlikte hareket eden bir avuç jüristokrasi sevdalıları mı?

YENİ AKİT