Sadece Suratsız Değil, Aynı Zamanda Sahtekarmış!

Ali İhsan Karahasanoğlu

 

28 Şubat darbecilerinin başbakanlık koltuğuna oturttuğu Mesut Yılmaz için dün uyarıda bulunmuş, “Darbeci generalleri kurtarayım derken, yalancı tanıklıktan kodese girme” hatırlatmasında bulunmuştum..

Hiç tınmamış suratsız Mesut..

Dünkü duruşmada, darbeci generalleri pir-ü pak ilan edip,

Bir de utanmadan, merhum Necmettin Erbakan Hoca’mıza alçakça saldırmış..

Bu adam için “suratsız” demek az..

Aynı zamanda “sahtekar”mış da..

Kumarbaz olduğunu, bu sebeple burnunun kırıldığını biliyorduk da..

Sahtekarlık yapacağını tahmin edememiştik..

“Nedir o sahtekarlık?” diyeceksiniz..

Anlatayım..

Erbakan Hoca’nın 1994 mahalli seçimleri sonrasında.. Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanlıklarını Refah Partisi’nin kazanmasının ardından.. Solcu azgınların “Kanımız pahasına yönetimi size vermeyeceğiz” fakslarını değişik yerlere çekmeleri üzerine “Millet karar verdi.. Adil düzene geçilecek. Ama şimdi bu geçişin ‘kanlı mı, kansız mı olacağı’ tartışılıyor” açıklaması vardı ya..

İşte o açıklamayı utanmaz Mesut çarpıtıp, dün şöyle demiş:

“Bu söz açıkça iç savaş beyanıydı. Bence burada yargılanması gereken işte bu anlayıştır. Ordunun buna ilişkin rahatsızlığını ortaya koyması normaldir.’’.

Duruşmada bunları söylemiş..

Duruşma sonrasında gazeteciler sormuşlar, birazcık ifadesini düzelteceğine, sergilediği pisliğe, bir de tüy dikmiş.. “Kanlı mı kansız mı olacak” sözünün, Erbakan tarafından, Başbakan iken söylendiğini şu cümlesi ile iddia etmiş:

“Bir başbakan tarafından söylendiği için de orduda büyük bir huzursuzluk yarattığını söyledim.”.

Sahtekar, suratsız..

Erbakan Hoca o sözü, 1994 yılında söyledi. O tarihte başbakan değildi. 1995 milletvekili genel seçimleri de daha yapılmamıştı.. 1994’teki belediye seçimlerini Refah Partisi kazandığı halde, solakların “yönetimi devretmeyeceğiz” direnişi üzerine o söz söylenmişti..

“Kanlı” ifadesini ilk kullanan, Erbakan Hoca değil, sahtekar suratsız Mesut’un görmezden geldiği CHP’li azgınlardı!..

*****

Erbakan Hoca’ya yapılan saygısızlığı affetmemiz mümkün değil..

Ama bir de..

Kızlarımıza yapılan başörtü zulmü var.. Kur’an kursuna gidenlerin engellenmesi var.. İmam hatip öğrencilerine üniversite kapılarının kapatılması var.. Bu yapılırken, hak ettikleri puanların, ahlaksızca silinmesivar...

Bu zulümlere uğrayanların sayısı, benim tahminime göre..

2 milyona yakın bir kitledir..

Aynı acıyı yaşayan ailelerini de eklersek..

Toplamda 15 milyonluk bir insan topluluğu, o dönemdeki zulmü, bire bir ailelerinde yaşamış oldular..

Ya üniversiteye giderken başlarının açılması istendi..

Ya imam hatip mezunu oldukları için, hak ettikleri fakülteye kayıtlarını yapamadılar.

Ya imam hatiplerin orta kısımları kapatıldığı için, çocuklarını bu okula gönderemediler.

Ya da sınır konulduğu için, çocuklarına 15 yaşından önce Kur’an öğretemediler..

Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı dönemindeki bu zulümler için, ne diyor suratsız kumarbaz?

“Benim dönemimde, benim üzerimde şu veya bu yönde herhangi bir baskı söz konusu değildi.”.

Biz bu suratsız lehine kanaat açıklayıp, “Darbeci generaller baskı yaptı.. ANAP da bu baskı sonucu bu zulümleri hayata geçirdi” derken..

Sahtekar Mesut, darbeci generallerin kendilerine baskı yapmadıklarını söylüyor..

Yanlış anlama olmasın. İfadesini bire bir aktarayım:

“Muhatap olduğum hiçbir genelkurmay başkanının, komutanın, hükümeti devirmek için cunta kurduğuna veya Türk siyasetine yön vermek için uğraş içinde olduğuna tanık olmadım.”.

Bu sözleri sarf ettikten sonra..

Utanmaz Mesut’a hatırlatmamız gerekir:

“Bu daha kötü ya suratsız.. Bu çok daha kötü.. Biz sanıyorduk ki.. Dindar insanların çoğunlukta olduğu ANAP.. Hiçbir zaman başörtü yasağının faili olamaz.. İmam hatiplerin orta kısımlarının kapatılmasına onay veremez.. Kur’an kurslarına engel çıkartmaz.. Kur’an öğrenimine düşmanlık yapmaz.. Ama sen itiraf ediyorsun. ‘Generaller bize baskı yapmadı. Biz bu ahlaksızca zulümleri kendiliğimizden uyguladık’ diyorsun..”.

Öyle mi Mesut?

Öyle mi ahlaksız adam?..

Başörtü yasağını, darbeci generaller sana hiçbir şey demediği halde.. Sen mi uyguladın?..

İmam hatiplerin orta kısımlarının kapatılmasını, darbeci paşalar sizden bir şey istemediği halde, siz mi kanunlaştırdınız?

Kur’an kursuna giden öğrenciler için 15 yaş sınırını, özgür iradenizle, siz mi dayattınız?

O zaman bize ne düşer?

“Yaşasın zalimler için cehennem!” demekten başka?

*****

Biz ona “Sadece kusurludur. Direnememiştir. Esas sorumlu darbeci generallerdir.” diye destek vermek isterken.

“Kusurlu ama.. Kasıtlı suçu yoktur” derken..

O; mahkeme önünde yaptığı itiraf ile..

“Tüm suç bende” diyor!

O zaman soralım bu suratsıza..

Sen bu ifadeden sonra, emr-i Hak vaki olduğunda, cenazenin Müslüman mezarlığına mı, yoksa başka bir mezarlığa mı defnedilmesini istersin?

Bu ülkenin üniversiteli kızlarına.. Sana hiçbir baskı yok iken.. Yasak getirdiysen..

Bunun sorumluluğunu kendin üstleniyorsan..

Artık hangi yüzle..

“Benim cenaze namazımı kılın” diyebilirsin?..

Hangi Karadenizli hemşehrin, senin cenaze namazına gelip, sana olan hakkını helal eder?

Hangi Müslüman, senin bu itirafına rağmen.. Senin, “İmam hatip liselerinin orta kısımlarını hiçbir dayatma olmadan biz hür irademizle kapattık” demenden sonra..

Senin için “İyi bilirdik” şehadetinde bulunur?

Söyler misin, utanmaz Mesut?

Söyler misin, sahtekar kumarbaz!

Yeni Akit