Konuyla ilgili SADAT’ın sitesinde yer alan haber ve açıklama şöyle:
SADAT’a karşı Pentagon devrede
SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık A.Ş. hakkında iç basında çıkan yalan haberler hedefine ulaşamayınca Pentagon yetkilileri doğrudan devreye girerek karalama yapmakta mahzur görmediler.[i]
Şimdilerde yalana doymayanlar tarafından Türkiye’de bir katliam yapılacağı ve FETÖ mensuplarının öldürüleceği yazılıp çizilmekte. Bu katliamı SADAT milisleri yapacaklar yalanı da satır aralarına sıkıştırılarak servis ediliyor. Hem de defalarca SADAT’ın operasyonel bir gücü olmadığını, özel güvenlik hizmeti sunmadığımızı, özel ordu olmadığımızı, danışmanlık şirketi olduğumuzu ifade etmemize rağmen… Karalama kampanyasını yürüten kim? Daha önce darbeyi (15 Temmuz) bilen adam olarak ilan edilen Rubin... Bir insan aylar öncesinden darbeyi nasıl bilebilir ki? Aslında ellerine yüzlerine bulaşmasaydı darbeyi planlayan ekipte olduğunu da böbürlenerek itiraf edecekti.
Bu yalan dolan ve iftiraların sebebi nedir? Neyi amaçlıyorlar?
ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlandığı şu günlerde olan biteni anlamak aslında oldukça kolay… Obama’nın ve Clinton’un mensubu olduğu Demokratların Ortadoğu’da yürüttükleri tüm operasyonlar eline yüzüne bulaştı.
*15 Temmuz darbe kalkışması başarısız oldu. 70’lerden beri yatırım yaptıkları FETÖ bir anda açığa düştü.
*PKK/PYD terör örgütü üzerinden yürütmeye çalıştıkları Türkiye’yi bölme planı suya düştü ayrıca yıllardır kaynak aktardıkları bu terörist örgüt varını yoğunu kaybetti.
*07 Haziran 2015 seçimlerinden sonra güneydoğu il ve ilçelerimizin bir kısmında başlattıkları hendek siyaseti, kontrollerindeki bu örgütlerin tamamen imha edilmesi ile mağlubiyetle sonuçlandı.
*DEAŞ’ı çekerek Cerablus'u ve daha sonra Rakka'yı PYD'ye teslim etme projesi, Türkiye'nin başlattığı askeri harekât ile hüsrana uğradı.
*Musul'u Haşdi Şabi'ye teslim gayreti ve projeleri, Türkiye'nin Başika'daki varlığını takviye kararı ile engellendi ve üçe böldükleri Irak'taki planları suya düştü.
*Körfez savaşı sırasında kurdukları bir diğer örgüt olan DAEŞ’i Suriye krizi döneminde krizi körüklemek için terör örgütüne dönüştürdüler ama Türkiye’nin devreye girmesi ile o da yerle bir oldu.
Tüm bu başarısızlıklar Demokratların artık daha fazla iktidarda kalması imkânını ortadan kaldırdı.
15 Temmuz 2016 ABD güdümündeki FETÖ'nün başlattığı darbe girişimine karşı Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Türk Milletinin şanlı direnişi,Ortadoğu'daki Obama siyasetini devam ettireceğini ilan eden Hillary Clinton'un, kazanacağı garanti görülen Başkanlık seçimini kaybettirerek ABD Başkanlık koltuğunu sarsan ve koltuğun sahibini belirleyen bir etki oluşturdu.
Türkiye 15 Temmuzda zirveye ulaşan milli iradesi ile ABD'nin FETÖ, PKK, DEAŞ ve PYD vasıtasıyla Türkiye-Suriye ve Irak'ta başlattığı bütün girişimleri boşa çıkararak bir nevi bu coğrafyada ABD'yi askeri mağlubiyete uğratmıştır diyebiliriz. Bu mağlubiyet, Clinton'u sandığa gömerken, Trump’u ABD başkanı yapmıştır. ABD Kamuoyu ABD'nin Ortadoğu'daki mağlubiyetini anlamış, ancak Türk Milleti henüz galibiyetinin farkına varamamıştır.
Cumhurbaşkanımız liderliğinde Türk Milleti'nin 15 Temmuzdaki şanlı direnişinin ABD başta olmak üzere Batılı Küresel güçlerin iktidar koltuklarını salladığını söyleyebiliriz.
Dünya hâkimiyet mücadelesinde rakipsiz olduğunu iddia eden ABD'yi Ortadoğu'da mağlup eden Cumhurbaşkanımız ve Başkomutan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Başta ABD olmak üzere Batılı Küresel Güçler Cumhurbaşkanımızı iftiralarının hedefine koymaktadır.
Pentagon, SADAT A.Ş.'ye bir kısım gizemli fonksiyonlarla birlikte iftiralar yönelterek iki amaca hizmet etmektedir. Birincisi, eski SADAT A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanının Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı nedeniyle Cumhurbaşkanımızı yıpratmak; İkincisi de İslâm Coğrafyasında faaliyet yürüten 70 ABD Şirketine rakip olan SADAT A.Ş.'e zarar vermektir.
SADAT A.Ş. iftiracı çevrelerle birlikte görülmektense, bu çevrelerin hedeflerinde olmayı yeğlemektedir.
Kimse yeryüzünde başarılı bir İslam ülkesi görmek istemiyor
Son on yıldır Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin her geçen gün daha fazla ayakları üzerinde durması, Savunma Sanayi’nde kendi kendine yeterlilik oranının artması, İslam Birliği yolunda öncü rol üstlenmesi, bölgenin kontrolünü yedi düvele bırakmayacağını ispatlaması bir anda sadece ABD değil AB’nin de Türkiye Cumhuriyeti, Başkanı, İslam Birliği yolunda akademik çalışmalar yürüten ASSAM ve yine aynı yolda Savunma Danışmanlığı hizmetleri sunan SADAT ve onun kurucusu ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’yi hedef tahtasına oturtuveriyor.
Bu vesile ile tekrar deklare etmekte fayda var; SADAT Savunma Danışmanlık Şirketi bir savunma danışmanlık şirketidir. İnsan kaynağını; milli manevi değerleri yüksek, yüksek ahlaklı, dürüst, uğradığı her türlü haksızlık ve çektiği tüm cefalara karşılık tek bir kanun dışı / suç unsuru olaya adı karışmamış, üstün görev vasıflarına sahip, pırıl pırıl geçmişi olan, donanımlı, zeki, çevik, ülkesi, değerleri ve namusu, şerefi uğruna gözünü bile kırpmadan ölümü göze almış, Fetullahcı Terör Örgütü (FETÖ) ve Ergenekon Terör Örgütüne (ETÖ) mensup olmayı reddettiği için bu örgütler tarafından TSK’den çıkarılmış kişiler oluşturmaktadır. SADAT A.Ş. milli manevi mefkûresi olan ve İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliğini hedefleyen bir şirkettir.
İşte tam da bu sebeplerle ABD İslam ülkelerinde bulunan elçiliklerine gönderdiği notta SADAT’ın bu ülkelerde iş yapmasının önüne her türlü engelin çıkarılması ve faaliyetlerinin engellenmesi bildirilmektedir. Amaç SADAT’ı durdurmak değil İslam Birliğinin önünü kesmektir. Erdoğan işte bu yüzden tam da hedefe oturtulmaktadır.
SADAT A.Ş. olarak ilan ediyoruz
Trump döneminde ABD'nin önünde iki yol vardır:
Birincisi; Türkiye ve Ortadoğu’da Terör Örgütleri ile birlikte hareket ederek bu coğrafyayı kana bulmaya devam edebilir.
İkincisi; Terör örgütleri ile ilişkisini keser, FETÖ liderini Türkiye'ye teslim eder ve Ortadoğu’ya ve İslâm Coğrafyasına barış huzurun gelmesi için Türkiye ile işbirliği yapma yolunu seçebilir.
Birincisini tercih ederse mağlubiyetlerinin arkası kesilmez ve başlamış olan gerileme döneminin çöküşe gitmesine sebep olur.
İkinci seçeneği tercih ederse dünyaya barış ve huzurun geri gelmesine katkı sağlayarak kendi varlığının devam etmesini sağlar.
Her iki durumda da Türkiye hakkın ve küresel adaletin tecellisi için mücadelesinden vazgeçmeyecek, SADAT A.Ş. de Ülkesine ve İslâm Dünyasına hizmetine devam edecektir.
İt ürür kervan yürür!