Yanlış hedefe yönlendirilmiş bir av tüfeği gibi patlıyor bu ülkede bazen gündem, her yana saçma dağılıyor.
Hangi birine değineceksin?
Gene de asıl yazmak istediğimi yazmadan önce bir ikisini kendimce anlatmaya çalışacağım.
Birincisi, bu son KCK operasyonu.
Bu, nasıl bir “saçma” operasyon böyle?
Gazetecileri toparlayıp götürmüşler, götürdükleri gençlerden bazılarını tanıyoruz.
Ya PKK’nın “şehir örgütlenmesi” olan KCK fevkalade çocuksu bir örgüt, peşine düşmek gerekmez ya da bu son operasyon baştan aşağı bir komedi.
Aralarında bir “haber sitesine” haber yazdı diye götürüleni bile var, KCK “sitelere haber yazmak” mı?
“KCK operasyonları” dediklerinde bunu mu anlamalıyız?
Bu son operasyon, bence tam bir fiyasko.
Haber yazmak, slogan atmak, yorum yapmak, fazlasıyla heyecanlı olmak eğer KCK üyesi olmak için “yeterli kriterler” olarak görülüyorsa, bu operasyonları düzenleyenler hukukla bağlarını epeyce gevşetmişler demektir.
İkincisi, PKK yöneticisi Karayılan’ın açıklamaları.
Karayılan, bizim gazetenin bazı yazarlarıyla ilgili epeyce saygısız ifadelerle konuşmuş, onları “döneklikle, işbirlikçilikle” suçlamış.
Bence PKK yöneticileri bu “işbirlikçi” lafını öyle olur olmaz kullanmaktan kaçınsa iyi eder, kendileri hakkında bu kadar iddia varken, 33 asker olayı, Reşadiye, Dörtyol ortada açıklamaya muhtaç bir halde dururken onu bunu suçlamak pek bir mana taşımaz.
Karayılan, Kazan Vadisi’nde otuz altı gerillayı kaybetmeleri hakkında da “özeleştiri” yapmış, “Kürdistan özgürlük gerillası bir kere Çelê’de bir hata yaptı. Kendine aşırı güven, düşmanı küçümseme, yine düşmanın takibini-tekniğini dikkate almama, gerilla kurallarına uymama gibi hatalardan dolayı Çelê’de 36 kayıp verdi. Bir daha aynı durumun tekrarlanacağını sanmıyorum”.
Şimdi Karayılan’ın söylediği, kendine aşırı güven, karşısındakini küçümseme, tekniğini takibini dikkate almama hali sadece Kazan Vadisi’nde ortaya çıkan bir mesele değil.
PKK yönetimi bu hatayı bu temmuz ayındaki Silvan baskınından beri yapıyor.
Onca insan, kadın, çocuk, asker, polis, gerilla öldükten sonra da “özeleştiri” veriyor.
Hiç yazmadıysam on kere yazdım temmuzdan bu yana, “hesaplarını yanlış yaptıklarını, karşılarındaki gücü küçümsediklerini, büyük bir hataya düştüklerini” anlatmaya çalıştım, yemediğim küfür kalmadı, “Kürt gerillasının büyük başarısını önlemek, Türk ordusunu yenilgiden kurtarmak” için bunları yazdığımı söylediler.
Temmuzda “eleştirileri” dinleselerdi, kendilerini eleştirenleri hemen ucuz hamasetle suçlamaya kalkmasalardı, aralık ayında “özeleştiri” yapmak zorunda kalmazlar, bunca insan da ölmezdi.
Eline silah alanın Türk’ü Kürt’ü fark etmiyor, bir burnu büyüklük, bir eleştiri düşmanlığı, bir “ben bilirim” hali, sonunda da ölen insanlar.
Bir de kalkıp bizim gazeteyi suçlamaya kalkıyorlar.
Bu işin Kürt cephesi, bir de Türk cephesi ve bitmez tükenmez “soykırım” kavgası var.
Fransız Parlamentosu, “Ermeni soykırımı yoktur” diyeni yargılamak için yasa çıkartacakmış.
İttihatçılar, yüzbinlerce belki de daha fazla insanı sırf “Ermeni” oldukları için öldürdüler, eğer insanları sadece “ırklarından” dolayı öldürüyorsanız benim lügatimde bunun adı “soykırım”dır, o insanları “soylarından” dolayı toplu halde “kırıyorsun”, bunun başka adı mı olur?
Fransızların çıkaracağı yasa, bir konunun tartışılmasının, konuşulmasının yasaklanması Sarkozy’nin seçim saçmalığı, biz kendimiz gerçekleri açığa çıkarsak, haris bir Fransız politikacısının oy hesapları hayatımızda bu kadar önemli yer tutmazdı.
Ve geldik asıl söylemek istediğime, Susurluk davasına.
Tarık Ümit’in mezarını gösterecek olan Ayhan Çarkın dün savcıya verdiği ifadede, “Tarık Ümit’i Yalova’da bir çukura attıklarını” söyledi.
Ama daha önemlisi, “Ben ağustos ayında İstanbul’daki savcıya o mezarın yerini gösterebileceğimi söylemiştim, mezarın bulunduğu yerin bir de krokisini çizip vermiştim” demesi.
Ne yaptı o savcı?
Devlet ne yaptı?
Susurluk skandalının en büyük cinayetlerinden birinin kurbanının nasıl öldüğünü, nereye gömüldüğünü söyleyen adamın gösterdiği yere niye bakmadı, niye onun söylediklerini ciddiye almadı?
O kroki kimlerin eline geçti?
Bu devlet, bu hükümet, neden Susurluk skandalını çözmekte bu kadar isteksiz insanlara sahip, neyi saklamak, kimi korumak istiyorlar?
Sonunda bütün gerçekler oraya çıkacak, ne KCK operasyonunu yapanlar, ne PKK yönetimi, ne soykırımı saklamaya çalışan Türk yetkililer, ne de Susurluk’un üstünü örtmeye çalışanlar bunu önleyebilir.
Sadece biz bu arada tonla saçmalık dinler, gereksiz acılar çekeriz.
ahmetaltan111@gmail.com
TARAF