Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, CNN Türk'te yayınlanan "Hafta Sonu Keyfi" programında gazeteci Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın "Önümüzdeki günlerde yapılacak açıklama, çok büyük gelişmelere yol açacak gibi kimse beklenti içine girmesin, rutin devam ediyor" açıklamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Akdoğan, "Önümüzdeki günlerde bir açıklama yapılacak ve bu açıklamayı böyle çok önemli bir gelişmelere sebep olacak gibi görmemek lazım' şeyi, çok anlamsız görüyorum" dedi.
"Eğer Öcalan, İmralı görüşmesinden sonra bir mesaj veriyorsa; bu mesajı bir şekilde sıradanlaştırmaya çalışmak, rutin bir şey gibi göstermeye çalışmak... Buna ben anlam veremedim açıkçası" diyen Akdoğan, şunları kaydetti:
"HDP Genel Başkanı niçin böyle bir şey yapar? İmralı'dan gelen mesajı sıradanlaştırmaya çalışır, buna çok anlam verebilmiş değilim. Yani, Öcalan bu görüşmeleri tarihi bir görüşme gibi algılarken ve nitelendirirken, bunları çok rutin, sıradan görüşmeler gibi takdim etmek ne derece doğrudur veya buradan diyelim ki çok pozitif bir mesaj çıkacak, siz 'ya bunu çok önemli görmemek lazım' gibi bir takdimde bulunmak ne derece doğrudur?
Bunun iyi irdelenmesi gerekir. Burada ne yapılmaya çalışılıyor? Ben, çok kötüye yormak da istemiyorum. Neticede HDP, bu süreçte önemli bir rol oynuyor ama bu tür yaklaşımları doğru bulmam. Bu süreçte, bir asayişi bozan olaylar konusunda HDP'nin, o yapının hassasiyet göstermesi gerekir. İkincisi algıyı bozan olaylar veya söylemler konusunda hassasiyet gösterilmesi gerekir. Bunların hepsi, süreçte kırılganlık meydana getirir."
"Tünelin ucundaki ışığın görülmesi açısından önemli noktaya geldik"
Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Akdoğan, bu konuda önemli bir aşamaya gelindiğini düşündüğünü söyledi.
Akdoğan, görüşmelerin başlamasının ve devam ediyor olmasının başlı başına önemli olduğunu ifade ederek, "Şu anda böyle bir çabanın sergilenmesi, ilk defa tünelin ucundaki ışığın görülmesi açısından önemli bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Bunu da çok sıradanlaştırmamak, değersizleştirmemek, önemsizleştirmemek gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.
"Biz, kendimiz buna önem atfedersek, bu toplum tarafından daha çok önemsenir ama kendimiz küçümsersek bu doğru olmaz" diyen Akdoğan, hep birlikte toplumsal desteğin artmasını sağlayacak şekilde bir pozisyon alınması gerektiğini bildirdi.
Akdoğan, bunun zor bir süreç olduğunu vurgulayarak, onbinlerce insanın hayatını kaybettiğini, bir sürü insanın yer değiştirdiğini ve geçmişte çok büyük acılar yaşandığına dikkati çekti. Bunun travmatik ve kronik bir sorun olduğunun altını çizen Akdoğan, şöyle devam etti:
"Biz, Türkiye'nin birlik bütünlüğünü korumak için; kardeşliğimizi pekiştirmek için, 'Türkiye bölünmesin, başka sıkıntılar yaşamasın' diye bu süreçte bir neticeye varmaya çalışıyoruz. Bu kadar hayati bir süreç var önümüzde.
Hükümet, büyük riskler alarak, büyük bir cesaret ve kararlılıkla taşın altına elini, yüreğini, gövdesini, her şeyini koymuş durumda. Yeter ki bu akan kan dursun, analar ağlamasın, akan gözyaşı dinsin diye çaba ortaya konuyor. Burada herkesin, 'ben nasıl katkıda bulunabilirim?' diye pozitif katkı yapması lazım."
Akdoğan, bunun yıllardır ele alındığını, konuşulduğunu dile getirerek, AK Parti iktidara geldikten sonra birçok reformlar yaptığını, ekonomik tedbirler alındığını, demokratik reformların gerçekleştirildiğini söyledi.
"Birtakım süreçler olaylarla sabote edildi"
AK Parti'nin çok önemli adımlar atarak meseleyi normalleştirmeye, yumuşatmaya başladığını ifade eden Akdoğan, "Onun üzerine biz birtakım süreçler yaptık. Demokratik açılım süreci, milli birlik kardeşlik süreci... Bunların hepsi sabote edildi. Büyük terör hadiseleriyle, birtakım olaylarla sabote edildi" dedi. Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün benim daha çok umutlu olmam da; yani bir kere kendi içimizde bu meseleyi çözmeye çalışıyoruz. İkincisi, bir takım sabotaj girişimlerine rağmen, sürecin devam ediyor olması önem ifade ediyor. Düşünün, Kobani olayları gibi daha önceki süreçler, bu tür olaylarla hep sabote oldu. Bu sefer, hala görüşmeler, süreç devam ediyor. Yeni bir kazanımdır, bir tecrübedir. Yaşananlardan ders alabilmek, tekrar diyalog kapısının açık olması, ileriye doğru yol yürümeye çalışmak önemli şeyler. Türkiye, bunu öğrendi. Bizim, böyle bir tecrübemiz var mıydı? Sorunu çözme yöntemi olarak böyle bir tarz biliyor muyduk? Bilmiyorduk. Bir gelenek oluştu. Akil adamlar diye geleneğimiz oluştu. Bu diyalog mekanizmasıyla yeni bir gelenek oluşturmaya çalışıyoruz. Daha öncekileri denedik, bu yöntemlerle bu sorunlar çözülmedi, aksine daha da büyüdü."
Şimdi sürece ilişkin yeni şeyler yapıldığını ve buna şans tanınması gerektiğini ifade eden Akdoğan, "Burada, AK Parti, Tayyip Erdoğan'a duyulan güvenle bu süreç, bu kadar toplumsal destek buldu. Güçlü bir iktidar var. Ahmet Davutoğlu'nun bu meseleye inanması, böyle bir vizyona sahip olması, bunların hepsi şans ve bu şansı iyi değerlendirmemiz lazım. Bardağın dolu tarafından bakarak bu meselenin götürülmesi lazım" diye konuştu. Akdoğan, çözüm sürecine ilişkin "en umutlu dönemde" olduğunu söyledi.
"Abdullah Öcalan bakımından, bu meselenin bütünüyle ortadan kalkması halinde, kişisel bir beklentisi ortaya çıkabilir mi?" şeklindeki bir soru üzerine Akdoğan, "Böyle bir insan zihninde ne tür beklentisi olur, bilmiyorum ama kendisi ile ilgili meseleleri şu anda gündeme getiriyor değil. Yani, şu anda konuşulan konular içerisinde 'ben ne olacağım?' diye böyle bir konuyu gündeme taşımış değil, böyle bir konu da şu anda konuşuluyor değil" dedi.
"HDP'nin barajı geçebileceğini düşünmüyorum"
Akdoğan, "HDP'nin barajı geçmesini ister misiniz?" şeklindeki bir soru üzerine de seçimlere yönelik sürekli araştırma yaptıklarını söyledi. "HDP'nin barajı geçebileceğini düşünmüyorum" diyen Akdoğan, "Çok ciddi bir emanet oy alması lazım, bir geçiş olması lazım. Şu anda AK Parti'ye bir şekilde zarar vermek isteyenler, zayıf düşürmek isteyenler, bu süreçte 'HDP'nin üzerine nasıl oynayabiliriz, nasıl destek sağlayabiliriz?' diye çaba içesine de girdiklerini görüyoruz" dedi.
"Bu çaba, AK Parti'ye kaybettirme ittifakı, daha önceki iki seçimde de oldu ama başarılı olamadılar" diyen Akdoğan, bu sefer HDP'ye oynanması halinde de başarılı olunabilineceğine inanmadığını bildirdi. Akdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Çünkü, bu 'kaybet, kaybet' formülüne dönüşüyor. Bunu, 30 Mart'ta da 10 Ağustos'da da gördük. HDP, bu süreçte önemli rol oynuyor. 'Hep beraber destek olalım da HDP barajı geçsin, yoksa kıyamet kopar' Bunun takdim biçimi de yanlış. Düşünün, şöyle bir tehdit ve şantaj vari bir yaklaşım. 'Eğer barajı geçmezsek, alternatif parlamento kurarız, dünyaya bunu farklı yansıtırız' Böyle bir tehdit, demokrasiye inanmak açısından bir samimiyet ortaya koyar mı? Samimiyetsizliktir bu. Önce, demokrasiye inanacaksınız.
Barajı geçseniz de demokratik sisteme inanacaksınız; geçmeseniz de inanacaksınız. Seçime, eğer bir şaibe karışmıyorsa, usulüne uygun bir seçim yapılıyorsa bu meşru bir seçimdir. İkincisi, Kürtleri sadece sen mi temsil ediyorsun? AK Parti'nin içinde belki 50-60-80 tane Kürt kökenli milletvekili olabilir, Kürt milletvekili olabilir. Kürtlerin temsili, sadece senin varlığınla ortaya çıkmıyor. Siyaset dışı kalmak değildir, barajı geçememek."
"Siyaset sadece Meclis'te mi yapılıyor"
Barajı geçemeyen başka siyasi partilerin de bulunduğuna dikkati çeken Akdoğan, "Bunlar, siyaset dışında mı kalıyorlar? Siyaset, sadece Meclis'te mi yapılıyor? Bunların hepsi, demokratik münazaralar açısından sağlıklı yaklaşımlar değildir. Barajı geçip geçmemesi, milletin takdirinde olan bir şeydir. Millet oy verirse geçer, oy vermezse geçmez.' El birliğiyle bunu geçirelim, hadi biraz destek olalım' böyle bir şey olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
"HDP barajın altında kalırsa, çözüm sürecine etkisi azalır mı? Bir aktör olarak, bu oyun alanının dışına mı itilmiş olur? O zaman Öcalan ya da Kandil mi daha çok öne çıkıyor olur sürecin çözümünde?" sorusu üzerine, Akdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi burada HDP'nin oynadığı bir rol var. HDP tabi ortadan kalkmış olmuyor. HDP, parti olarak barajı geçse de var geçmese de var. Şu anda mesela bağımsız olarak girdiler, sonra mesela Meclis'te grup kurdular. Bu şekilde bir rol oynayabiliyorlar. İmralı'ya gidenlerin hepsi de milletvekili değil, biliyorsunuz. Hatip Dicle'de gitti. Bunu o gün değerlendiririz. Ama benim gördüğüm zaten seçime kadar çözüm süreci belli bir kıvama ulaşır, belli bir noktaya varır diye düşünüyorum. Bunlar biraz çözüm sürecinin gidişatıyla da bağlantılı konular. Sadece HDP'nin olduğuyla alakalı konular değil. Çözüm sürecinin total olarak nereye doğru gittiğiyle ilgili konular."
"Birilerinin ütopyaları olabilir"
Türkiye'de çözüm sürecine kuşkuyla bakanlar ve Kürt devleti kurulacağı yönünde temal kaygıların hatırlatılması üzerine Akdoğan, kendisinin öyle bir endişesinin bulunmadığını söyledi.
"Birilerinin bu tür Kızıl elmaları olabilir, hayalleri, ütopyaları olabilir. Bunları engellemek mümkün müdür? Adamın böyle bir hayali vardır, ütopyası vardır, bu olabilir. Böyle bir anlayışta olan insan varsa, siz siyaset zemininde bunla mücadele edersiniz. Eline silah alırsa sizde silahla mücadele edersiniz veya bir şekilde etkisizleştirmeye çalışırsınız. Veya birileri böyle düşünüyor olabilir" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:
"Bu süreç, yani çözüm süreci Türkiye bölünmesin diye, bu tür korkuları gidermek için zaten başlayan bir süreç. Bunlar olmasaydı Türkiye'nin bir beka sorunu olurdu, bu riskler ortaya çıkardı. Bunları telafi etmek için, gidermek için, biz bu sürecini yürütüyoruz. Öncelikle bunu anlamak lazım. Bu sürecini eleştirenler, 'Türkiye bölünecek vesaire.' Arkadaş sen zihninde bölmüşsün Türkiye'yi. Sen Şırnak'a gidemiyorsun, Hakkari'de siyaset yapamıyorsun. Yani Diyarbakır'da varlık gösteremiyorsun. Bu kadar, en böyle şiddeti eleştirenleri biraz zorlayın bir aşama sonrasında ver kurtulcu olurlar. Yani orayı bölelim, ayıralım biz burada rahat edelim. Bir adım sonra bunu söylemeye başlarlar. Biz bunların hepsine karşıyız. Ne ver kurtul çözüm, ne bu yaklaşımlar çözümdür. Bu süreç birilerinin ütopyasını, örgütsel hedeflerini yerine getirme süreci değil."
Akdoğan, "Bu Türkiye hepimizin, biz birlikte Türkiyeyiz. AK Parti'nin sloganı bu ve oralarda varlık gösteren, siyaset yapabilen tek parti AK Parti kaldı. Türkiye'nin birliğinin, bütünlüğünün sigortası durumunda şu anda AK Parti" dedi.
"Tablo doğru okunmalı"
Bu yüzden tablonun doğru okunması gerektiğini vurgulayan Akdoğan, "Biz bunları yapmazsak, bu sorunu çözmezsek, kan akmaya devam edersek, bu sosyal travmaya dönüşürse, insanlar birbirine kem gözle bakmaya başlarsa, o zaman bir risk vardır. Bunu gidermek lazım, biz de bunun için uğraşıyoruz. Yani biz toplumun kabul etmeyeceği, milletimizin içine sinmeyeceği bir adımı atmayız. Türkiye'nin birliğinin, bütünlüğünün teminatı da AK Parti iktidarıdır. Kimsenin ütopyasını gerçekleştirmek için de çaba göstermiyoruz. Böyle bir şeye de izin vermeyiz. Türkiye vatan topraklarında da ameliyata izin vermeyiz. Bunun için burada bu kaygıları, korkuları pompalamak doğru değil. Bunu kaşıyanların ne dediğine bakın, ne önerdiğine bakın, bu konuda bir şey söyleyebiliyorlar mı? Onların zihniyeti zaten bu sorunları derinleştirdi ve eğer o yaklaşımla hareket edilirse bu riskler o zaman büyür."
"Seçim güvenliği de önemlidir, bunlara karşı da duyarlı olmak gerekir"
1 Mayıs ve Nevruz bayramlarının yaklaştığı, bazı dönemlerde olayların yaşandığı hatırlatılarak, bu senenin yumuşak geçip geçmeyeceği sorusu üzere, Akdoğan, Haziran'da yapılacak seçimin avantaj olduğunu kaydetti.
Akdoğan seçim süreci olması hem bir avantajdır, hem bir dezavantajdır. Avantaj, seçim süreçlerinde, partiler sandığı odaklandığında, işte milletvekilliği listeleri, adaylıklar, kampanyalara odaklandıklarında, birtakım şeyler biraz devre dışı kalır. Farklı hesaplar, senaryolar, sandık ortaya geldiğinde, bütün siyaset seçime endekslendiğinde farklı birtakım senaryolar devre dışı kalır" dedi.
Bazı grupların seçim günlerini bahane ederek siyasi rant peşinde koşabileceğini söyleyen Akdoğan, geçmişte bazı olayların yaşandığını hatırlattı.
Akdoğan, "Bunlar beklenebilecek şeylerdir. Elbette seçim güvenliği de önemlidir, bunlara karşı da duyarlı olmak gerekir. Ümit ederiz ki huzur içinde, güvenlik içerisinde, kardeşçe bir seçim süreci geçer, gerilim, tansiyon yükselmez. Hep birlikte, milletimizin iradesi nasıl tecelli edeceğini hep birlikte görmüş oluruz. Ben şu anda çok büyük olumsuzluklar beklemiyorum. Şu anda siyasi tansiyonda o kadar yükselmiş değil. Dediğim gibi seçim varsa, sandık varsa birtakım komplolar, oyunlar devre dışı kalmış demektir" diye konuştu.
"MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın istifası ve milletvekilliğine aday olacağını iki türlü yorumladılar. AK Parti içinde Sayın Erdoğan'ın desteğiyle yeni bir başbakan adayı hatta 'başbakan olur' diyenler oldu. İkinci iddia da dokunulmazlık koruması zırhına ihtiyacı olduğu için milletvekili seçilmek istediği söylendi" sorusuna Akdoğan, "Doğrusu çok komedi filmlerini takip edemiyorum, biraz da ciddi bir adam gibi beni görüyorlar. Ama bu tür siyasi değerlendirmeleri görünce gülmeden edemiyorum, çok komik şeyler bunlar" şeklinde cevap verdi.
Akdoğan, "Hakan Fidan'ın, Ahmet Davutoğlu'na karşı bir senaryonun parçası olarak istifa ettirildiği" gibi yorumların son derece yanlış olduğunu bildirdi.
"Büyük bir kara cehalettir" diyen Akdoğan, Hakan Fidan'ın, Tayyip Erdoğan'ın da Davutoğlu'nun da en güvendiği isimlerden olduğunu söyledi.
Akdoğan, "Biz, 12 yıldır birlikteyiz. Hakan Fidan farklı kademelerde görev yaptı. TİKA Başkanı oldu, MİT Müsteşarı oldu. Biz, bir ekibin parçasıyız, Ahmet Davutoğlu'nun rızası olmadan böyle bir şey zaten olamaz. Böyle bir yorum yapmak, sanki Davutoğlu'na karşı başka bir siyasi senaryonun parçasıymış gibi, böyle konumlandırmak bu tamamen taban tabana zıt bir okuma biçimidir" değerlendirmesinde bulundu.
"Fidan ne yanlış yaptı da korkacak?"
Yalçın Akdoğan, iddia edildiği gibi Fidan'ın koruma zırhı, koruma kalkanı içerisine girmek gibi bir durumunun olmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Niye korksun Hakan Fidan, ne yanlış yaptı da korkacak? Yani kurulan kumpaslar, komplolar... Biz bunlarla mücadele ederek bugünlere geldik. Bunlar dün de vardı, bugün de olur, yarın da olabilir. Bunlardan korkumuz olsaydı bu işe girmezdik. Hakan Fidan da böyle bir şeyden korkacak bir karaktere sahip değildir. Bulunduğu pozisyonda bu açıdan hukuki bir şeye de sahip bir yerdir. Bunun için milletvekili olmasına falan da gerek yok. Hakan Fidan değerli bir devlet adamıdır. Onun üzerine bu tür farklı siyasi kurgular, senaryolar uydurmak da doğru değildir. Benim de şahsen çok sevdiğim, değer verdiğim, güvendiğim bir arkadaşımdır Hakan Fidan. Gerçekten son dönemde AK Parti iktidarında çok değerli bürokratlar ortaya çıktı, büyük bir tecrübe oluştu, bunların belki de en önemli isimlerinden birisi de Hakan Fidan'dır."
"Hakan Fidan'ın böyle bir düşüncesi de yoktur"
"Hakan Fidan'ın Başbakanlığı gibi bir ihtimal söz konusu mu?" sorusu üzerine Akdoğan, şunları kaydetti:
"Bu tür şeyler çok yanlış. Böyle bir ihtiyaç mı var, böyle bir konu mu var Türkiye'de? Şu anda Türkiye'de Başbakan bellidir, AK Parti'nin Genel Başkanı bellidir, böyle bir arayış da yoktur, Hakan Fidan'ın böyle bir düşüncesi de yoktur. Bu tür şeylere çekmek Hakan Fidan'ı ve Başbakan'ı yıpratmaya dönük yorumlardır. Bunları bir kere tamamen gündem dışında tutmak lazım. Hakan Fidan da buna karşı bir senaryonun içerisinde olacak kişi değildir. Ahmet Davutoğlu'nun yanında yer alacak, arkasında duracak en çok güvendiği isimlerden biridir. Hepimiz bir ekibiz, ekip olarak hareket ederiz, bu bir takım oyunudur, biz de bu hareketin, AK Parti ailesinin bir ferdi olarak hep birlikte hizmet ederiz. Bu tür yakıştırmaların, fitne fesat çabasının bir parçasıdır sadece."
Akdoğan, Hakan Fidan'ın Dışişleri Bakanı olacağı yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de "Bu tür siyasi görevlendirmeler Genel Başkan'ın, Başbakan'ın takdirinde olan konulardır. Elbette Cumhurbaşkanı'nın da onay merciyi olarak bir iradesi vardır. Onun ötesinde bizim yakıştırma yapmamız doğru olmaz. Hakan Fidan değerli, tecrübeli bir arkadaşımızdır. Her pozisyona da layıktır, ama onun ötesinde biz yorum yapamayız, bu siyasi takdirdir" dedi.
"Fidan'ın kişisel tercihidir"
Akdoğan, bir soru üzerine, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın katıldığı bir televizyon programında, "Hakan Fidan'ın MİT Müsteşarlığında başarılı olduğu, aslında milletvekilliğine çok anlam veremediği, Başbakan da olamayacağı" yönündeki açıklamalarını da değerlendirdi.
Programı izlemediğini söyleyen Akdoğan, "Bu Hakan Fidan'ın kendi kişisel tercihidir, elbette Sayın Başbakan ile de istişare etmiştir, değerlendirme yapmıştır ve kendi kararını vermiştir diye düşünüyorum" ifadesini kullandı.
Akdoğan, "Acaba Hakan Fidan'ın karar almasını etkileyen şey Sayın Davutoğlu'nun daveti mi oldu?" sorusuna karşılık, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sayın Başbakanımızın burada bir değerlendirmesi, takdiri elbette olmuştur. Yani MİT Müsteşarı pozisyonundaki kişi, kendi kendine böyle bir karar alamaz. Dediğim gibi, biz bir ekibin parçasıyız, bu ekibin başında Sayın Başbakanımız var, onun rızasını almıştır. Burada tabii Hakan Fidan'ın neticede kişisel tercihi. Kolay bir görev değil MİT Müsteşarlığı, 5 yıldır bu görevi yürütüyor. Ne tür sıkıntılar yaşandığını hepimiz gördük, yaşadık. Bundan dolayı farklı bir görevde bulunmak istemiş olabilir. Buna da saygı duymak gerekir."
"Fidan'ın varlığı çok önemliydi"
Hakan Fidan sonrasında "Hakan Fidan'sız bir MİT, böylesine bir dönemde bir dizi soruna neden olabilir gibi yoruma katılıp katılmadığı sorulan Akdoğan, şunları söyledi:
"Bunlar Cumhuriyet döneminin en önemli kurumlarıdır. Hakan Fidan bu kurumun dönüşümünde, son dönemdeki performansını yükseltmesinde çok önemli katkılar yapmıştır. Onun oradaki varlığı da çok önemliydi. Elbette bu kurumsal yapı kendini bir şekilde devam ettirecek. Orada da çok değerli arkadaşlarımız var bu işi yapabilecek. Bir kurumun başarıyla devam etmesi kişilerden sonra o kişinin başarısıdır zaten. Eğer onu devam ettiremiyorsa orada, o kişide bir eksiklik aramak gerekir. Bu kurumun başarıyla devam etmesinde de Hakan Fidan'ın oradaki yaptıkları, dönüşümünün etkisi vardır, bu da Hakan Fidan'ın başarısı olur."
(AA)