Sabırla örülen bir direniş işgali geriletirken...

Ahmet Varol, küresel emperyalizmin basın araçları eliyle dayattığı yalanlar üzerine düşünce inşa etmenin insaf ve vicdan yoksunluğu anlamına geldiğini ifade ediyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

Filistinliler, insafsızların insafına mı sığınsın?

Filistin’deki direnişi kendi dar çerçevelerinde tahlil edenler, işgale karşı sürdürülen mücadeleyi anlamakta zorlanabiliyor. Ama bunların şunu artık anlamaları gerekir: Filistin halkının gasp edilmiş haklarını ve işgal edilmiş topraklarını geri alabilmek için önünde direnişten başka bir seçenek mevcut değil. 

İslami direniş bunu sürekli tekrar etti. Ama siyasi pazarlıklar yoluyla, en azından hakların bir kısmının kurtarılması için bir kısmından vazgeçmenin mümkün olabileceğine inananlar bu yolu da denedi. Aradan geçen 30 yıllık süre içinde bu yolla elde ettikleri hiçbir şey yok. Bilakis daha büyük kayıplar yaşadılar. İşgale karşı bugüne kadar kazanılanların tümü direniş yoluyla elde edilmiştir. 

Siyonist işgal devletinin bu derece cüretkâr ve saldırgan olmasının en önemli sebeplerinden biri uluslararası emperyalizmi ve onun güdümündeki uluslararası kurumları arkasına almasıdır. Başını ABD’nin çektiği çağdaş emperyalizmin işgalci Siyonist devletin saldırgan tutumu karşısındaki temel politikası, “onu zorlayan direnişi çökertmesi için kendisine fırsat tanıma” prensibine dayanıyor. 

Siyonist işgal devleti vahşette sınır tanımamasına ve büyük katliamlar gerçekleştirmesine rağmen şimdiye kadar Filistinli mücahitlerin kararlı direnişini aşamadı. Çünkü karşılarında imanla ve kararlılıkla mücadele eden, Allah yolunda şehadeti en yüce temennileri olarak kabul eden onurlu mücahitler var.

İşgalci saldırganlar aslında mücahitlerin basite alınamayacak bir hazırlıklarının olduğunu biliyorlardı. Fakat kendilerinin askeri güç ve teknolojileri karşısında bu hazırlığın fazla bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyorlardı. Kendi askerlerinin her zaman hayatta kalmayı arzuladıklarını, ölümü hayatın son noktası olarak düşündüklerini ve bu yüzden de cepheye zorla sürüldüklerini; karşılarındaki mücahitlerin ise ölümü yeni bir hayatın başlangıcı olarak bildiklerini, direnişe de gönüllü katıldıklarını gözden kaçırıyorlardı.

İşgalci saldırganlar, Filistin direnişini yıpratmak için önce ambargodan yararlanmaya çalıştılar. Bundaki amaçları Filistin halkını toptan yıldırmak ve işgal devletinin dayatmalarına teslim olmaya zorlamaktı. Ama bunu başaramadılar.

Ablukadan, direnişi yıldırma ve sindirme konusunda istedikleri sonucu elde edememeleri sebebiyle bundan önce Gazze’ye birkaç kez genel saldırı düzenlediler. Buna ek olarak kesintisiz rutin bir şekilde bazen deniz tarafından, bazen havadan ve bazen de karadan ama Gazze’nin etrafına çekilen sınır tellerinin arkasından saldırılar düzenlediler. 

Şimdiye kadarki saldırıların tümü işgalci siyonistler tarafından gerçekleştirildiği halde küresel güçler onu hiç sorguya çekmedi. Hatta başta ABD olmak üzere muhtelif Batılı ülkeler bunu İsrail’in kendini savunma hakkı olarak tanımladı. Bu sefer operasyonu başlatan tarafın Filistin direnişi olmasını, ona karşı uluslararası boyutta bir medya savaşı yürütmenin, siyasi ve askeri yönden işgal rejimine destek vermenin gerekçesi olarak kullanıyorlar. Eğer savaşı başlatan taraf olmak suçlu ilan edilmenin gerekçesi oluyorsa şimdiye kadar siyonistlerin savaşı başlatan taraf olmasına neden itiraz etmediniz ve sürekli onu haklı çıkarmaya çalıştınız?

Küresel emperyalizmin görmek istemediği gerçek ise işgalcinin son hadisede direniş güçleri karşısında savaşmaktan kaçarken uçak, füze ve bomba gücünü kullanarak sürekli savaşa aktif olarak katılmayan sivil ve savunmasız halkı hedef almasıdır. Her ne kadar siyonistler Filistin topraklarında işgalci olmaları sebebiyle haksız durumda olsalar da cephede direniş güçlerine karşı savaşmalarına yine bir anlam vermek mümkün olabilir. Hak vermek demiyorum, anlam vermek. İşgalci siyonist o zaman da haklı olmayacaktır, çünkü Filistin toprakları üzerindeki varlığı gayri meşru işgaldir. 

Ama işgalci siyonist direniş karşısında sürekli kaybederken, bunun acısını savunmasız insanları topluca katlederek çıkarmaya çalışıyor. Böyle bir vahşete destek vermek bizatihi vahşetin kendisidir.

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?