Sabancı cinayeti, JİTEM ve Ergenekon arasındaki ilişkiler…

Ali Bayramoğlu

Her siyasi temizlik hamlesi bir diğerini tetikliyor, karanlık eylem, yapı ve politikalar çorap söküğü gibi çözülüyor, ortaya dökülüyor.

İstanbul'da Ergenekon, Diyarbakır'da JİTEM davaları bu hamlelerin meşru ve yasal taşıyıcıları…

Bunlar tek tek dosyalarla uğraşan yargı süreçleri olmak kadar, gayri meşru ilişkiler, eylemler, üstü örtülü operasyon adı altında işlenen cinayetlerde kişileri aşan kurum ve politikalara yönelen hukuki sorgulama süreçleri...

Her yeni gelişme bu durumu pekiştiriyor. Her yeni bulgu dün ile bugün, Susurluk ile Ergenekon arasındaki köprüleri sağlamlaştırıyor, asker ile sivil bürokrasi arasındaki derin devlet bağlarına işaret ediyor.

Bu çerçevede önemli olan, her gelişmenin iki uçlu bir şekilde, hem siyasi güç mücadelesi keskinleşme hem hukuki temizlikte derinleşme yönüyle karşımıza çıkmasıdır.

Nitekim her yeni olay bir yandan bir suçüstü durumunu ve bu durumun ortaya koyduğu derin yapılanmayı gösteriyor; öte yandan bu yapılanmanın söz konusu hukuki ve politik süreçler karşısında giriştikleri hareketlenmeleri…

Örneğin Deniz Kuvvetleri'ndeki askerin askere yönelik suikast hazırlıkları içerideki güç kavgasına ve Ergenekon yapılarının küçük alevlenmelerine işaret ederken, bunların varlığı suç üstülere ve temizliğin hukuki açıdan derinleşmesine imkân veriyor.

Ali Suat Ertosun vakıası bu açıdan son günlerdeki en önemli gelişme…

Ertosun HSYK üyesi, HSYK'da Ergenekon ve Diyarbakır savcılarının görevden alınmasını teklif eden kişi.

Yaptığı açık: İçeriden bir hamleyle, muhtemelen kimi asker ve sivil bürokratların kuvvetli desteğiyle hukuki süreci engellemeye çalışıyor. Ne var ki bunu yaparken dikkatleri üzerine çekerek bir yeni suçüstü durumuyla karşı karşıya kalıyor.

Sabancı suikastını gerçekleştiren, ardından konuşma aşamasına gelen ancak konuşmasından önce Nuriş çetesi tarafından öldürülen Mustafa Duyar'ın infazında oynadığı etkin rol hatırlanıyor ve dile getiriliyor.

Anlıyoruz ki, Nuriş çetesinin Duyar'ın kaldığı hapishaneye sevk edilmesi, ardından (Bize Duyar'ı devlet öldürttü diye haykıran) Nuriş çetesinin üzerine Çakıcı çetesinin salınması o dönem Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan Ertosun emriyle gerçekleşiyor.

Susurluk yasasında rol oynadığını, Can Dündar'ın Duyar'la görüşmesine bakandan olur almasına rağmen izin vermediğini de biliyoruz Ertosun'un.

Direnç girişimi, derin devlet karanlığının Sabancı cinayetine doğru açılmasını beraberinde getiriyor.

Suçüstü ve derinleşme bununla da sınırlı değil.

Bugün Gazetesi önemli bir iddia ortaya attı, dün.

Buna göre “Ali Suat Ertosun ile JİTEM davasından tutuklu Albay Cemal Temizöz'ün komutanı Tuğgeneral Ali Aydın, Tavas'taki bir bağ evinde 2 gün süren gizemli toplantılar yapmış.”

Tuğgeneral Ali Aydın Kayseri Jandarma Bölge Komutanı…

Temizöz'ün gözaltına alınarak Diyarbakır Başsavcılığı'na gönderilme talebine uzun süre direnmiş, ancak Diyarbakır Başsavcısı Durdu Kavak'ın kararlı davranışı karşısında çaresiz kalmıştı.

Şimdi dikkat çekici olan nokta şu:

Ertosun'un hazırladığı korsan kararnamede yeri değiştirilmesi istenen isimler arasında Durdu Kavak var, faili meçhul dosyalara bakan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Dündar Örsdemir var.

Bu koşullar ve ilişkiler ağında, bu isimlerin korsan kararnamede yer almasını general ile HSYK üyesi arasındaki görüşmenin sağladığı çok kuvvetli bir ihtimal…

Ağ genişliyor, temizlik girişimleri ters yüz edilemez şekilde derinleşiyor.

Sabancı cinayeti, adliye ve Adalet Bakanlığı'ndaki derin devlet, JİTEM'i koruma manevraları, adli tıp sistemi yeni dahil olan girdilerden…

Nihai olan şu:

Kişilerin ötesinde ilişki şebekelerine, oradan kurumlara, kurumlardan örtülü politikalara giden bir hat yakalandı…

Bu hat derinleşecektir…

Bu izleri yok etmeye yönelik her girişim ya da her karşı hamle yeni deliller ve yeni suç girdileri olarak karşımıza çıkacaktır…

YENİ ŞAFAK