Saadet Kongresi’nin yapıldığı gün yurtdışındaydım. Çok yakından takip ettiğim bu partinin kongresini, başka diyarlardan izlemek durumunda kaldım.
Lâkin, dönüşte gördüm ki salonda bulunanlardan çoğu, olan biteni yanlış yorumlamakta.
Öncelikle şunu ifade edeyim; Kongre sıkıntılı geçmekle birlikte Saadetçiler için “ah-vah” edilecek ya da antisaadetçiler için “el ovuşturmaya değecek” bir tablo yok ortada.
Meclis içi muhalefet partilerinin kongrelerinde kan gövdeyi götürüyor, büyük bir “üslup” değişiminin yaşandığı Saadet’teki ufak-tefek itip kakmalar, çorbanın tuzu niteliğinde.
Kurtulmuş’un kongreden parlak bir destekle çıkmadığı ortada ama “310 gibi çok küçük bir oyla genel başkan seçilebildi” diyerek dudak bükenlerin, doğal kayıpları da göz önünde bulundurmaları gerek.
Oy verecek vatandaşın yetişmek zorunda olduğu uçağı, otobüsü var, şusu busu var.
O saatlere kalamıyor ve doğal olarak Kurtulmuş’un oyları düşüyor.
Bir başka nokta, “yeşil liste”den yani Kurtulmuş’u tam kontrol altında tutmak isteyen kanadın 75’lik listesinden 42 kişinin istifa etmesi…
Bu da, “Kurtulmuş’un siyasi hayatı bitti”ye varan yorumların ne kadar isabetsiz olduğunu gösteren bir durum.
Kongre, Erbakan döneminin sonu da değil.
Erbakan, Milli Görüş’ün tabii lideri.
Ve Kurtulmuş da Saadet için “alternatifsiz” lider!..
Yeni parti meselesi de hiç kolay değil...
Böyle bir adım atılacağını öne sürenler,
Erbakan Hoca ile Rahşan Hanım arasındaki vizyon farkını görmezden geliyorlar.
Kışkırtanlar varsa da, Hoca’nın böyle bir adım atması beklenmemeli.
BU DA OLMASAYDI!..
Saadet Partili dostlarla sohbetlerimizde, olağanüstü kongrenin olağanüstü tatsızlıklara yol açacağını, bir tarafın durumu asla ve kat’a kabullenemeyeceğini…
Mutlaka çeşitli tavırlar geliştireceğini ve bu tavırlar yüzünden ortaya “mağluptur bu yolda galip” durumunun çıkacağını söylemiştik…
Endişelerim tamamen yersiz değildi ama Sayın Kurtulmuş için de “başka çare” yoktu.
Neden yoktu?..
Basit:
Sadece liderin “hareketli” olduğu, sadece “liderin” koştuğu bir parti görüntüsü, Saadet’i eski oran “yüzde 2”ye doğru çekmeye başlamıştı.
GİK üyelerinin yarısından çoğu; partiye hemen hiç uğramıyordu.
MYK toplantıları; üyelerden birinin “hatıra” anlatışına ya da pek de anlamlı olmayan temaslarını ballandıra ballandıra dile getirişine kurban gidiyordu.
Başka bir dünya bu; işe yarar çalışmalar yapanların “biraz da ayıp olmasın diye” düşüncelerini dile getirmeye fırsat bulamadığı bir yapı.
Kurtulmuş’un endişelerinden biri de, tıpkı yerel seçim öncesinde olduğu gibi, kendi adamının ayağından gol yemekti!..
Ergenekon’a adeta arka çıkan, Silivri’deki yargılamayı şiddetle eleştirmekle kalmayıp, “Silivri Guatanamo’ya döndü” demekten çekinmeyen bir anlayış vardı ortada.
Tam da Kurtulmuş’un hız aldığı günlerde “Saadet”e hayli oy kaybettiren “değerlendirmeler” öne çıkıyordu.
¥
Kurtulmuş bu gidişe hiçbir müdahalede bulunmaması halinde, seçimden “hezimetle” çıkacağını biliyordu.
¥
Yerel seçimde, Saadet’teki bazı sıkıntıların etkilerini de gördük…
Seçim öncesinde ziyaret ettiğimiz bazı il başkanları, hizmet alanlarında neler yaptıklarını, neler yapacaklarını anlatmak yerine, iktidar politikalarından herhangi birine sahip çıkmanın “adamı dinden edeceğini” öne sürmekten çekinmiyorlardı!..
Son derece olumlu tavır içinde olanların yanı sıra…
Geleni gideni tersleyen, partiye gelmek isteyenleri adeta iteleyen başkanlar tanıdım bu süreçte!..
¥
Kurtulmuş’a sürekli olarak şikâyet geliyordu, illerden.
Genel Merkez adeta GİK’siz, birçok il adeta Başkansız…
¥
Bu tablo, Kurtulmuş’un “rötuşlarıyla” biraz düzeltildi.
Ama…
Nereye kadar?..
Siyasetteki kutuplaşmanın arttığı ve tabiatıyla Saadet’in hareket alanın iyice daraldığı bir dönemde, “bu yapıyla” seçime gitmek, mağlubiyete baştan razı olmak anlamına gelecekti…
Malûm;
“Dünya karşılaştığınız fırtınalarla değil, gemiyi limana ulaştırıp ulaştıramadığınızla ilgilenir!..”
Mağlubiyet tamamıyla Kurtulmuş’a ait olacaktı, kararların tamamı kendisine ait olmadığı halde.
Kurtulmuş, “artık risk almak” mecburiyetinde olduğuna inanıyordu.
Riski aldı ve gemisini çarpa marpa ikinci limana da ulaştırdı.
Erbakan Hoca’nın Sayın Kurtulmuşsuz, Sayın Kurtulmuş’un da Erbakan Hocasız götüremeyeceği bir süreçteyiz.
Araya başkaları girmesin; bu iki “Lider” sıkıntısız atlatırlar süreci!..
AMAN DİKKAT!..
Bu arada, Sayın Kurtulmuş’un yeni isim olarak öne sürdüklerinden bazıları, önümüzdeki günlerde “Ergenekon’a cepheden destek veren açıklamalarla” dikkat çekebilir.
Gördük ki, elekten “olmadık” isimler geçmiş.
Bunlardan biri de 28 Şubat’a sonuna kadar karşı olmakla birlikte, Ergenekon operasyonlarına aşırı tepki gösteren bir Eski Milletvekili…
Bunun gibi bazı “arıza verebilecek” isimler tespit ettik.
İçlerinde “Bahçeli zihniyetinde” olanlar bile var!..
“Dikkatli olmak, frenleri boş bırakmamak” dost tavsiyesidir.
VAKİT