HAKSÖZ HABER
Daha Hebdo olayının sıcak saatlerini yaşıyor, neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorken Fransa’nın batısındaki Le Mans şehrinde bir camiye gece vakti 4 el bombası atıldı. “Bu ne hız” dedirten bu olayın Hebdo ile bağlantısı var mıdır, konuşmak için erken ama Hebdo olayı başlıbaşına “Rüzgâr eken fırtına biçer” sözünü hatırlatmakta.
Şu aralar uluslar arası kamuoyunun gündemini mezkur hadiseyi "terörün her türlüsü lanetlenmeli" modunda bildik ve beklendik mesajlar işgal etmekte. İnsanın aklına hemen yanıbaşımızdaki Suriye geliyor. Suriye'de Esed tarafından neredeyse her 2-3 saatte bir 12 kişi ölür, işkence ve kaçırılmalara maruz kalırken, küresel duyarsızlık ve ikiyüzlülüğün ahlaksız çehresini hatırlamamak ve lanetlememek mümkün mü?
Avrupa gelişen İslamofobinin artık ülke sınırlarını da aşıp, Almanya örneğini yalnız bırakmak istemezcesine bölgeselleştirilmek istenmesinin emareleri var elbette ama Hebdo olayını sadece buna ya da Hebdo’nun İslami değerlere yönelik aşağılık yayınlarına bağlamak meseleyi daraltmak ve hatta bugünlerde de görüldüğü üzere konuyu bu dar çerçeveye hapsedip “İslam’da şu var mı bu yok mu?” sadedinde sözde İslam’ın ve Müslümanların lehine, ama aslında bizatihi emperyalizmin ve İslam dünyasındaki barbarlıkların üzerini örtücü mahiyetler arzeden tartışmaların içinde boğulup gitmek anlamına gelmekte.
“Müslümanların Hebdo’ya öfkelenmekte haklı olduklarını” ifade eden ABD’de örgütlü Katolik Birliği adlı kuruluşun lideri Bill Donohue kadar olamadılar. Olamazlardı da; çünkü ahlakları buna müsaade etmezdi. “Hepimiz Hebdoyuz” diyen Ceyda Karan gibilerin bugüne dek “Hepimiz Suriyeliyiz” ya da “Hepimiz Iraklıyız” dediklerini duyabilmek mümkün müydü? Tersine içimizdeki Hebdo’cuların –CNN, vb.- aynı akşam yapılan yayınlarda da görüldüğü üzere Suriye'ye Türkiye sınırından gidip gelmeleri konu etmeleri aynı çarpık zihnin ürünü olduğu gibi tam da kraldan fazla kralcı ve hükümetin politikalarının bir süre sonra yeniden masaya yatırılması planına denk düşmekteydi.
Oysa Fransa devletinin zaten uzunca bir dönemdir muhtemel saldırıları beklediğine ilişkin bilgiler kamuoyunda paylaşılmakta idi. Gözler hep ABD ve onun işgal politikalarında olduğundan, bu işgal paylaşım sürecinin Fransa’nın payına düşen yönü çok az gündeme gelmekteydi. Oysa bu Fransa değil miydi Kuzey ve Orta Afrika’da yüzyılı aşkın bir süredir sömürü düzeni kurmuş olan. Cezayir’deki gibi darbeler, Mali’deki gibi işgallerle gücünü yeniden pekiştirmeye çalışan. Halihazırda Afrika’da dört ülkede yerel el-Kaide unsurlarıyla savaşan aynı Fransa değil mi?
Bundan önceki olayda bile Fransa Dışişleri Bakanı Hebdo'cuları "Yangına körükle gidiyorsunuz" diyerek paylamamış mıydı?
MalcolmX J.F.Kennedy’nin henüz naşı kaldırılmamışken, kendisine uzatılan mikrofonlara “Rüzgar eken fırtına biçer” dediğinde tam da böylesi bir perspektiften konuya yorum getirmişti. Sadece dünya nüfusunun neredeyse yarıdan fazlasına tekabül eden milyarlarca insanın değer yargısını ahlaksızca hicveden karikatürlerin çizilmesine engel olmuyor, bunu medeniyetsel gelişim olarak pazarlıyorsun ama diğer yandan aynı insanların evlerini, hastanelerini, ilaç fabrikalarını, ana okullarını uçaklarınla, tanklarınla, silahlarınla vuruyorsun. Afrika’daki hayatları, nesillerin geleceklerini karartman yetmiyormuş gibi bir de Iraklı Suriyeli kovalıyor, bombalıyor katlediyorsun. Yetmiyor bir de İslamofobiye çanak tutucu programlar ve yayınlar yapıyor, düzenlenen gösterileri “özgürlük ve medeniyetin gereği” diye yutturuyorsun. Bugün ise, artık sadece koyu tenlilerden değil, kendi insanlarından da yarattığın sahte güvenlik iklimini bozucu tepkiler almaya başlıyorsun.
Bu türden olayların -özellikle de batılı insanlar eliyle- tekrarlanmayacağının garantisini hiç kimse veremez. Hebdo olayı ne kadar vahim görülürse görülsün, bu türden onlarca olayın İslam dünyasında hergün yaşandığı gerçeği, artık sadece kolay izlenebilen koyu tenlilerin değil, bizatihi Avrupa’da doğup büyümüş nesillerin de gündemini işgal etmişse, küresel egemenler şapkalarını önlerine koyup düşünmeliler.
Emperyalizm varoldukça, sömürü, işgal, tecavüz, katliam sürdükçe, İslamofobi yükseltildikçe, buna sadece İslam dünyasından savunma içerikli değil, bizatihi batının içinden ama farklı ve muhalif felsefi düzlemlerden beslenen daha çokça böylesi eylemin görülebileceğini tespit etmek kehanet değil.