‘Rutin Kınama Bildirileri Yayımlamak Soykırımı Durdurmaya Yetmiyor’

Yazısında Arakan’daki zulme dikkat çeken Abdullah Muradoğlu, “Rutin kınama bildirileri yayımlamak soykırımı durdurmaya yetmiyor. Acilen, etkin ve caydırıcı bir müdahale şart.” diyor.

Abdullah Muradoğlu’nun konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak gazetesinde (3 Eylül 2017) yayınlanan “Arakanlılar ‘Parya’ Olmayı Reddediyor” başlıklı yazısı şöyle:

Myanmar’daki faşist rejiminin zulmüne isyan eden Arakan’lı müslümanlar kasabın bıçağına boynunu teslim eden koyun gibi davranmayacaklarını ilân ediyor. Canlarını, ırzlarını, haysiyetlerini korumak için direnişe geçen Arakan’lı gençler Myanmar rejimi tarafından ‘terörist’ ilan ediliyor. Yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan çıkarılan, tecavüze uğrayan ve katledilen Arakanlılara yönelik baskılar son birkaç yılda tahammül edilemez sınırlara ulaştı. 60 yıldan bu yana Arakanlıların maruz kalmadıkları zulüm kalmadı. Sözde ‘Uluslararası Hukuk’ ve ‘Uluslararası Camia ise bu faşist rejime söz geçiremiyor.

“Burma”, “Birmanya” veya şimdi “Myanmar” olarak anılan ülke, tıpkı Hindistan, Pakistan, Bengladeş ve Afganistan gibi İngiliz sömürge sisteminin arkasında bıraktığı zehirli mirasın ölümcül sonuçlarını yaşıyor. Myanmar’a uzun süredir hakim olan askeri rejim, ülkenin “Kachin” ve “Shan” gibi bölgelerinde yaşayan diğer etnik gruplarla da ihtilaflı. Ancak bu bölgelerdeki silahlı muhalefet taleplerini Myanmar rejimine büyük ölçüde kabul ettirebildi.

Dünyanın en garip, en mazlum, en sahipsiz azınlığı Arakanlı (Rohingyalı) müslümanlar. Faşist rejim, Arakanlıları tarihin bir döneminde ülkeye sızmış ‘yabancı topluluk’ olarak tanımlıyor. Bu etiketleme zavallı Arakanlıları hem rejimin ve hem  faşist Budist çetelerinin hedefi haline getirdi. En temel vatandaşlık haklarından bile yoksun bırakılan Arakanlılar için Myanmar’da yaşamak cehennemde yaşamaktan farksız. 1980’lerden itibaren yüzbinlerce Arakanlı müslüman Pakistan, Bangladeş, Malezya ve diğer ülkelerde muhacir olarak yaşıyor.

Myanmar rejimi Rohingya’yı müslüman sakinlerinden arındırmaya çalışıyor. Batı tarafından desteklenen ve bu arada kendisine “Nobel Barış Ödülü” bile takdim edilen sivil muhalefet liderlerinden Aung San Suu Kyi’nin partisi iktidara geldi. Ancak Arakanlılar için hiçbir şey değişmedi. Yeni Hükümet de inkar, yalan ve zulüm politikalarına sarılıyor. Myanmar’ın fiili lideri Suu Kyi bir milyondan fazla Arakanlı müslümana yönelik soykırıma duyarsız kalıyor.

Myanmar Hükümeti “Birleşmiş Milletler” raporlarında yer alan vaka tespitlerini ‘yalan haber’ ve ‘propaganda’ diyerek reddediyor. Rejim kendi yaptığı veya Budist çetelere yaptırdığı katliamlarla ilgili olarak sadece kendisinin yürüttüğü soruşturmaları yeterli buluyor. Yetkisini ‘Uluslararası Hukuk’tan alan kuruluşlara bu yönde araştırma ve soruşturma yapma izni vermiyor, Arakan’a insani yardım götürmek isteyen kuruluşlara ise engel oluyor.

Uluslararası Hukuk’un Myanmar rejimini etnik soykırım politikasından caydıramaması Arakanlılar arasında büyük bir hayal kırıklığı, umutsuzluk ve bunlara bağlı olarak öfke birikimine yol açtı. Öz yurtlarında parya muamelesi gören Arakanlı gençler dünyaya seslerini duyurmak ve Myanmar rejimini zulümden caydırmak için silahlı direnişe yönelmekten başka bir yol bulamıyor. Artık öldürülürken elleri kolları bağlı durmak istemiyorlar. Talepleri çok açık: rejimin zulme son vermesi, vatandaşlık ve temel sivil hakları temin etmesi. Myanmar rejimi ise insanca yaşamak için mücadele eden direnişçileri ‘terörist’ göstermeye çalışıyor.

“Birleşmiş Milletler” başta olmak üzere ‘Uluslararası Camia’yı eleştiriyor, tepki gösteriyoruz. Haklıyız tabii ama 57 devletin üye olduğu “İslam İşbirliği Teşkilatı” bu soykırımı önlemek için ne yapıyor? Sadece birkaç gün içinde binlerce Arakanlının hayatını kaybettiği söyleniyor. İİT,  ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak nasıl bir yol izleyecek? Rutin kınama bildirileri yayımlamak soykırımı durdurmaya yetmiyor. Acilen, etkin ve caydırıcı bir müdahale şart.

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm