Rusya'yı Kazakistan'a çağırmanın bedeli nedir?

Hakan Albayrak, Kazakistan'da Rus ordusunun varlığının ne gibi sonuçlar ortaya çıkartabileceğini analiz ediyor.

HAKSÖZ HABER

Rusya dünyanın dört bir yanında emperyalist politikalar güden bir ülke. Libya'da dahi paralı askerleriyle statüko inşa etmeye çalışan Rusya'nın Orta Asya ile olan ilişkileri ise oldukça geçmişe gidiyor.

Sovyetlerin inşa ettiği tahakküm bölgedeki Müslüman halklar üzerinde çok büyük bir etki bıraktı. İşin özünde bu mesele sadece Orta Asya ile sınırlı değil. İşgal ve sömürü süreçlerinin sonucunda İslam dünyasının büyük bir kısmında modernleşmeyi esas alan bir toplumsal kesim var oldu. Şuan "Türki Cumhuriyetler" şeklinde ifade edilen ülkelerin yönetici eliti de büyük oranda bu kesimden oluşuyor. 

Rusya'yı Kazakistan'a davet eden Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev'in Rusya ile doğrudan bir sorunu yok! Daha ziyade kendi halkıyla sorunu var. Göstericileri "yabancı terörist" şeklinde tanımlayan "Cumhurbaşkanı" Rus ordusunun varlığı sayesinde otoritesini koruyabiliyor. 

Hakan Albayrak / KARAR

Kazakistan’da Rus askerleri

Kazakistan’da LPG’ye yapılan astronomik zammı protesto olarak başlayan ve hızla büyüyen, yayılan, şiddetlenen, ayaklanmaya dönüşen nümayişler o zammın geri alınmasına, hatta hükümetin istifa etmesine, üstelik protestocuların “İhtiyar, git!” sloganında kastedilen Nursultan Nazarbayev’in Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığından alınmasına rağmen devam ediyor.

Demek ki, onca yer altı zenginliğine (petrol, doğalgaz, uranyum) rağmen refahı topluma yay(a)mayan, resmiyette demokrasi olduğu halde demokratik örgütlenmelere keyfi sınırlamalar getiren ve bugüne kadar bir tane bile şaibesiz seçim yapmayan oligarşik ve otokratik rejime topyekûn bir isyan söz konusu.

Nümayişlerde maalesef şiddet de var.

Bu şiddeti sadece provokatörlere bağlayabilmek için ‘samimi’ protestoculardan bazılarının da kontrolden çıkacak kadar öfkelenebileceğine ihtimal vermemek gerekir.

Buna ihtimal verilmeli.

Ve o öfke, o kontrolden çıkış, bir çaresizlik ifadesi olarak görülmeli.

Ve ‘Gelecek seçimlerde milletin parlamentoyu istediği gibi şekillendirerek ve istediği kimseyi devlet başkanlığına getirerek düzeni değiştirme imkânına sahip olacağına inanabilseler böyle yapmazlar. Tansiyonu düşürmek için her şeyden evvel bu yönde teminat vermek lazım’ denilmeli.

Herkesten evvel Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev demeli bunu.

Ama Tokayev “uyarısız ateş” diyor.

“20 bin haydut”un “Almatı’ya saldırdı”ğını savunuyor, dahası “ülkemize saldıran 20 bin civarında iyi hazırlanmış terörist”ten dem vuruyor ve olayları bastırmak için “uyarısız ateş emri” veriyor.

Öyle bir avuç provokatör veya sabotajcı değil 20 bin terörist, ha?

Hem de iyi hazırlanmış!

Her türlü muhalefetin sıkı takibat altında olduğu Kazakistan’da 20 bin kişilik dört başı mamur bir terör ordusunun nasıl kurulabildiğini, varlığını şimdiye kadar nasıl gizleyebildiğini, şimdi pat diye nasıl ortaya çıkabildiğini de izah etse bari!

***

Tokayev, 5 Ocak’ta Rusya ve müttefiklerinin oluşturduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü -adını koyalım, daha ziyade Rus ordusunu- “Kazakistan’daki terör tehdidinin yenilmesi için” yardıma çağırdı.

İlk Rus askerleri 6 Ocak’ta Kazakistan’a ulaştı ama daha onlar sahaya inmeden “Ülkenin tüm bölgelerinde anayasal düzen yeniden sağlandı” açıklaması geldi Tokayev’den (7 Ocak).

Adama sormazlar mı, “Madem bu işi kendiniz yapabiliyordunuz, Rus ordusunu niye çağırdınız?” diye?

Ama tutarsızlığın daha büyüğü var:

Bir taraftan halkı provokasyonlara karşı uyarırken, öbür taraftan protestocuların karşısına Rus askerlerini dikerek provokasyonun dibini bulmak.

***

Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Tatar televizyonu ATR’ye verdiği beyanatta, Rusya’nın Tokayev’e askerî desteğinin şu iki şarta bağlı olduğuna dair haberler aldıklarını söyledi:

1.Kazakistan Kırım’ı Rusya toprağı olarak gördüğünü ilan edecek

2.Rusya Kazakistan’da askeri üsler kuracak

Yenilir yutulur şeyler değil ama öyle bir felaket senaryosu var ki onun yanında çok hafif kalır bunlar: Kazakistan’da etnik çatışma.

Rus askerleri protestoculara ateş açar ve bir kan davası başlarsa, Allah korusun, bundan Kazakistan’daki Rus azınlığı da etkilenebilir.

Halkın yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan bir topluluktan bahsediyoruz.

Rusya’nın müdahil olacağı bir iç savaş tehdidinden bahsediyoruz.

Ukrayna’daki Rus azınlığını korumak bahanesiyle bu ülkeyi bölünmeye sevk eden Rusya’nın, o tezgâhı Kazakistan’a uyarlaması ihtimalinden bahsediyoruz.

Rus azınlıkla çatışma çıkacağı yoksa bile Rusya’nın bunu zorlamayacağı, provokasyon marifetiyle çatışma çıkarmayacağı ne malum?

Bu riski ne adına alıyor Tokayev?

Gerçekten bu riski almak zorunda kalacak kadar çaresiz mi?

Kendi vatandaşlarının üzerine ne pahasına olursa olsun Rus ordusunu salmaktan başka seçeneğe sahip değil mı gerçekten?

Hür ve şeffaf erken seçim vaat etse, demokratikleşme sürecinin sahiciliği konusunda bir tereddüt olmaması için rejim muhalifi siyasetçilerin ve protestocuların temsilcilerinin de yer aldığı bir geçiş hükümeti kurdursa, geçiş sürecinde kendini geri çekerek bu hükümeti öne çıkarsa, tansiyon yine düşmediği takdirde ‘Seçimde şansımı yeniden denerim’ diyerek istifa etse olmuyor mu mesela?

***

Tokayev’in, ulusal -bahusus demokratik- imkânlarla çözülebilecek bir meseleyi Rus ordusuna havale ederek Moskova’ya borçlanırken ve Moskova’nın fitnelerine alan açarken hangi akla hizmet ettiğini anlayan beri gelsin.

Kazakistan’da huzur ve güven ortamını tesis etmek için icabında kendi iktidarını feda etmeye hazır olması ama böyle bir saçmalığı aklının ucundan bile geçirmemesi gerekirdi.

İktidarını Rus ordusuna dayandırdığı anda o zaten kendi iktidarı olmaktan çıkar, Putin’in iktidarı olur.

Umulur ki köprüden önceki son çıkış geçilmemiş olsun ve Tokayev o çıkışa yönelme basiretini göstersin.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!