Rusya’nın Ukrayna işgalinden Suriye’ye muhtemel yansımalar

Mehmet Emin Cengiz, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişiminin Suriye cephesine olası yansımalarını tartışıyor.

Mehmet Emin Cengiz / Perspektif

Rusya’nın Ukrayna işgalinden Suriye’ye muhtemel yansımalar

Avrupa’nın güvenlik mimarisinde köklü bir değişikliğe neden olması kuvvetle muhtemel olan Rusya’nın Ukrayna işgali, yakın coğrafyamızda da -özellikle de Suriye sahasında- ciddi yansımalara sebebiyet verecekmiş gibi görünüyor. Rusya’nın 2015 Eylül’ünde Suriye’deki savaşa müdahil olarak düşüşünü engellediği Esed rejimi de kurtarıcısına olan minnetini her vesileyle kanıtlamaya çabalıyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’nın doğusunda Rus destekli ayrılıkçılar tarafından ilan edilen Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetleri’ni resmen tanıdığını ilan etmesinden sonra, Suriye rejim yetkilileri Şam’ın kendinden menkul bu cumhuriyetleri tanımaya hazır olduğunu dile getirdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmeye başlamasıyla Rus saldırganlığına da anında destek veren rejim lideri Beşşar Esed, işgalin “tarihin düzeltilmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyada kaybolan dengenin restorasyonu” olduğunu bile iddia etti. İşgali izleyen günlerde ayrıca rejim taraftarlarınca Haseke, Hama, Humus ve Halep gibi bazı yerlerde Rusya lehine pek çok gösteri düzenlendi. Bunların yanında Birleşmiş Milletler’in (BM) düzenlediği Rusya’yı kınama toplantısında, kınama kararına Eritre, Belarus ve Kuzey Kore ile beraber Suriye de ret oyu kullandı. Suriye rejiminin bu girişimleri Rusya’nın Suriye’ye desteğini garanti altına almaya çabalama ve Ukrayna savaşının Suriye üzerindeki etkisini minimize etme gayretinin bir ürünü olsa da önümüzdeki dönemde savaşın Suriye üzerinde ciddi etkileri olması kaçınılmaz görünüyor. 

Derinleşebilecek ekonomik kriz ve kapıdaki gıda güvenliği problemi

11’inci yıldönümünü henüz geride bırakan Suriye savaşı, ülkeyi bir enkaza çevirmenin yanında Suriye ekonomisinin çökmesine de neden oldu. Ülke uzun yıllardır çok derin bir ekonomik kriz içerisinde ve Rusya’nın Suriye’ye olan desteği ve yatırımları, Suriye’nin ayakta kalması için hayati bir vazife ifa etti bugüne dek. Ukrayna Savaşı’nın uzun erimli bir krize dönmesi hâlinde Suriye’de ekonomik durumun dayanılmaz bir noktaya sürüklenmesi işten bile değil ki savaşla beraber zaten kırılgan olan Suriye lirası daha da değer kaybetti. Ayrıca Batılı ülkeler işgalle beraber eşi benzeri görülmemiş ekonomik yaptırımları Rusya’ya uygulamaya başladılar. Bu durumun Suriye üzerinde etkisi olması kaçınılmaz, zira son yıllarda Rusya ve Suriye arasındaki ekonomik bağlar gitgide güçlenmiş ve ticaret hacmi de çok büyümüştü.

Savaşın Rusya üzerindeki ekonomik külfeti arttıkça Suriye sahasındaki ekonomik aktiviteler de bundan etkilenecektir. Bu da yüzde 80’inden fazlası yoksulluk sınırının altında olan ve dışarıdan gelen insani yardımlara muhtaç milyonlarca Suriye vatandaşı için kötü bir haber anlamına geliyor. Ekonomik durum kötüleştikçe rejimin halka sağladığı bazı sübvansiyonların kaldırılması da giderek daha çok gündeme gelecektir. Şubat ayında ülkenin güneyindeki Dürzi yoğunluklu Süveyda’da rejimin bazı sübvansiyonları kaldırması sebebiyle bölgede rejim karşıtı gösteriler düzenlenmişti. Benzer bir senaryonun önümüzdeki dönemlerde rejimin kontrol ettiği farklı alanlarda yaşanması muhtemel görünüyor.

Bunlara ek olarak Suriye’de temel gıda maddelerinin bilhassa rejim alanlarında çok pahalı olduğu biliniyor. Ülkede son iki yılda yaşanan buğday problemi, zorlu durumu daha da acı bir hâle dönüştürerek bir gıda krizi tetiklenmesini olası hâle getiriyor. Suriye’de 2020 yılında tarım alanlarında yaşanan yangınlar, 2021’de de yaşanan kuraklık sebebiyle hasat miktarlarında ciddi bir düşüş oldu. Bu nedenle Suriye’nin pek çok bölgesinde buğday krizi patlak verdi. Buğday krizinin tetiklediği ekmek krizinin ve neticede yaşanan ekmek kuyruklarının fotoğraflarının medyada yansıması sıradan bir hal aldı Suriye için. Unun azlığı hem ekmeklerin kalitesini etkiledi hem de fiyatları çok artırdı. Nihayetinde ekmeğin bile karneye bağlandığı bir süreçten geçmek durumunda kaldı ülke.

Suriye’de rejim bölgeleri buğday ihtiyacının büyük bölümünü Rusya’dan alıyordu. Şimdi tedarik zincirinde yaşanacak problemler nedeniyle durumun kötüleşmesi çok olası. Buğdayın yanı sıra Suriye’nin genelinde yemeklik yağ krizi problemi de vuku bulabilir. Yakın bir zamanda Kuzeydoğu Suriye’de yemeklik yağ krizi baş göstermeye başladı bile. Dünyanın en büyük ayçiçek yağı tedarikçilerinden biri olan Ukrayna’da yaşanan savaş nedeniyle tedarikte yaşanan sıkıntılar pek çok ülke gibi Suriye’ye de negatif anlamda etki edecektir.

Rejimle normalleşme çabalarının sekteye uğraması mümkün

Rejimin Rusya ve İran’ın askeri desteğiyle muhalefetin kontrol ettiği alanları şiddet yoluyla ele geçirmesi ve Suriye muhalefetinin uluslararası alandaki önemini önemli oranda kaybetmesinin sonucunda Beşşar Esed’in savaşı kazandığına dair son yıllarda kuvvetli bir algı oluşmuştu. Bu algı sebebiyle hem bazı Batılı ülkeler hem de BAE ve Ürdün gibi bölgedeki Arap ülkeleri rejimle normalleşme kararı almış ve süreç içerisinde Suriye’nin Arap Ligi’ne dönüşü hususunda da pek çok üye ülke olumlu söylemler içerisine girmişti. Rusya’nın Ukrayna işgali, rejimle olan bu normalleşme sürecini gündemden epey düşüreceğe benziyor. Bununla ilgili bazı emareler ise şunlar: Son dönemlerde İstanbul merkezli Suriye muhalefetinin bir toparlanma çabası içerisinde olduğu, yapının artırdığı diplomatik girişimlerden görülüyor. Ukrayna’da savaşın patlak vermesinin akabinde de ABD’nin talebi üzerine Mart ayının başında Suriye meselesini görüşmek üzere Küçük Grup (Small Group) Washington’da toplandı. Bu toplantıya Arap Ligi üyeleri ve BM’nin Suriye temsilcisi Geir Pedersen’in yanı sıra Türkiye temsilcisi de katıldı. Buradaki ana amaç, BM’nin 2254 sayılı kararı çerçevesinde siyasi süreci ilerletmek. Bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda Suriye muhalefetinin önümüzdeki süreçte biraz daha ön plana çıkarılması muhtemel görünüyor.

Anayasa yazım sürecinde yaşanan çıkmaz

Cenevre’de devam eden anayasa yazım sürecinden yakın vadede olumlu bir netice alınması pek muhtemelmiş gibi görünmüyor. Bu ay yedinci tur görüşmelerin yapılması planlanan anayasa yazım sürecinde daha önceki turlar rejimin tavrı nedeniyle fiyasko ile neticelenmiş, hiçbir önemli adım atılamamıştı. Dünyanın dikkatlerinin Ukrayna’ya döndüğü bir dönemde anayasa yazım sürecinin önemini günden güne kaybetmesi her zamankinden daha olası artık, zira bu dosyada ilerleme kaydedilebilmesi için rejim üzerine ciddi bir dış baskının uygulanması gerekiyor. Ancak bu baskı da yakın vadede gelecekmiş gibi görünmüyor.

Suriye krizinin uluslararası alandaki görünürlüğü ve önemi, ülkede savaşın donması ve farklı kontrol bölgelerinde sınırların aynı kalması nedeniyle zaten son iki yılda kademeli olarak azaldı. Hasılı Ukrayna’da yaşananlar Ukrayna’da kalmayacak ve Suriye krizinin çözümü önünde de bir engel teşkil edecektir ki bu durum Geir Pedersen tarafından da zaten ima edildi. Daha önceki dönemlerde de anayasa yazım süreci konusunda çoğunlukla kötümser bir görüntü çizen Pedersen’in kötümserliği Ukrayna krizi ile beraber artmış görünüyor.

Suriyeli savaşçıların yeni destinasyonu: Ukrayna

Benzeri pek görülmemiş bir şekilde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ülkesini savunmak için Ukrayna’ya gelecek gönüllü yabancı savaşçıları ülkeye kabul edeceklerini duyurdu. Konu bir Ortadoğu ülkesi değil de Ukrayna olunca Batılı ülkeler de uluslararası hukuku göz ardı etme pahasına da olsa yabancı savaşçılar hususunda kafayı kuma gömmeyi tercih etti. Zelenski’nin çağrısı üzerine pek çok ülkeden gönüllü savaşçıların Ukrayna’ya yol aldığına dair görüntüler de medyada paylaşıldı. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba da 50’nin üzerinde ülkeden 20 bine yakın gönüllünün Ukrayna için savaşmaya hazır olduğunu ifade etti yakın zamanda. Suriye’nin Rusya büyükelçisi de Zelenski’nin açıklamaları üzerine, İdlib’deki yabancı savaşçılara atfen, “Ukrayna Avrupa’nın İdlib’ine dönebilir” minvalinde bir açıklama yaptı. Dahası Rus medyası İdlib’den Ukrayna’ya Türkiye üzerinden Arap ve yabancı “teröristlerin” gittiğini bile yazıp Ukrayna savaşında da teröristlere karşı savaş retoriğini kuvvetlendireceğinin sinyallerini verdi. Suriye’deki bilinen bazı silahlı muhaliflerin yaptığı açıklamalar da Rusya’nın ekmeğine yağ sürdü. Örneğin Ebu TOW olarak bilinen Suriyeli muhalif Suhail Hammoud, Ukrayna’daki savaşa katılma isteğini duyurdu. Yine Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) bilinen isimlerinden Ebu Mariya El Kahtani, Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaşta ölecek kişilerin şehit olacağını iddia etti.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, yaptığı açıklamayla aslında en başından itibaren büyük bir kumar oynadı. Muhtemelen bu açıklamayı yaptığında Rusya’nın da aynı yola tevessül edebileceğine çok ihtimal vermedi Zelenski. Putin de ilk başta “yabancı savaşçılar uluslararası hukukun ihlalidir” demesine rağmen sonraki günlerde yabancı savaşçılar konusunda bir fırsat penceresi görmüş olacak ki retoriğini değiştirdi ve Rusya safında savaşmak isteyen gönüllü yabancı savaşçılar olduğunu ifade etti. Rus Savunma Bakanı Şoygu da çoğunluğu Ortadoğu’dan 16 bin gönüllünün Rusya saflarında savaşmaya hazır olduğunu belitti. Rus resmi televizyonu bu koroya katılarak Suriye rejim askerlerinin Rusya’ya destek görüntülerini yayımladı. Bunları göz önünde bulundurduğumuzda önümüzdeki dönemde Suriyeli savaşçıların Ukrayna sahasında görünmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Kaldı ki Rusya’nın bu konuda tecrübe sahibi olduğu da ortada. Rusya’nın daha önce Hafter saflarında savaşmaları için Libya’ya Suriyelileri taşıdığı biliniyor. Putin’in açıklamaları sonrası Rusların Suriyeli savaşçı toplamaya başladığına dair iddialar dolaşmaya başladı bile. Bu nedenle Ukrayna krizi uzun süreli bir çıkmaza dönerse hem Ukrayna hem de Rusya saflarında savaşan Suriyelileri görmek olası, ancak bu savaşçıların savaşta ciddi bir rol oynamaları pek muhtemel görünmüyor. Savaşa katılsalar dahi Suriyeli savaşçıların Ukrayna’da etkisi kısıtlı olacaktır.

İnsani yardımların geçişi

Hâlihazırda Batı ülkeleri Rusya’ya daha önce benzeri görülmemiş sertlikte yaptırımlar uyguluyor. İş öyle bir noktaya vardı ki tarafsızlığıyla bilinen İsviçre bile yaptırımlara katılma kararı aldı. Rusya’ya uygulanan bahse konu ekonomik yaptırımlar gittikçe artacak gibi görünüyor ki Rusya’nın da Batı ülkelerini sıkıştırmak için Suriye’ye giden insani yardımları şantaj konusu yapması çok muhtemel duruyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) 2014 yılında aldığı bir kararla Suriye’ye insani yardım malzemeleri dört sınır kapısından giriyordu. Daha sonraki politik anlaşmazlıklar sebebiyle bu rakam Rusya ve Çin’in BMGK’daki vetoları nedeniyle bire düşmüştü. Şu an BM tarafından İdlib’e sadece Bab El-Hava sınır kapısı üzerinden insani yardımlar ulaştırılabiliyor ki BM’in bu konudaki yetkisi Temmuz ayında dolacak. Yetki yenilenmediği takdirde İdlib’de kahir ekseriyeti insani yardıma muhtaç olan 4 milyona yakın insan açlıkla sınanmış olacak. Bu hem Türkiye hem de Batı’nın istemeyeceği bir senaryo. Zor durumda kalan insanların Türkiye sınırına dayanmaması için bir neden de görünmüyor. Esasen BM’de bu konu Rusya tarafından sürekli olarak bir şantaj aracı olarak kullanılageldi. Veto yetkisine dayanarak Moskova sürekli olarak Batılı ülkelerden Suriye rejimi lehine tavizler koparmaya çalıştı. Geçen sene de BM’nin sahip olduğu yetki ciddi bir pazarlık konusu olmuştu. Nihayetinde Rusya veto yetkisini kullanmayarak mezkûr yetkinin bir yıl daha devam ettirilmesine müsaade etmişti. Batı’nın çok sert yaptırımları altında olması nedeniyle Rusya’nın bu sene siyasi pazarlığı çok daha şiddetli bir şekilde sürdüreceğine şüphe yok. Rusya insani yardımların geçişini veto ettiği takdirde, donör ülkelerin insani yardımların geçişi için alternatif bir mekanizma bulması gerekecektir.

Rusya Suriye’de tansiyonu yükseltebilir

Ukrayna savaşında Türkiye görünür bir şekilde Ukrayna’nın tarafını tutsa da Ankara, Rusya ile turizmden savunma anlaşmalarına varan çok boyutlu ilişkisi sebebiyle Moskova’yı tamamen karşısına alacak bir pozisyon içerisine girmekten sakındı. Türkiye hem Kiev hem de Moskova ile olan iyi ilişkisini kullanarak Antalya Diplomasi Forumu’nda görüldüğü üzere taraflar arasında bir arabulucu olmaya çalıştı. Ancak genel olarak Batı ittifakında konumlanması daha özelde NATO üyesi olması, Türkiye’yi önümüzdeki süreçte uzunca bir süre boyunca takip etmeye çalıştığı ABD’yi Rusya ile dengeleme siyasetini gözden geçirmek zorunda bırakacak gibi görünüyor.

Batı’nın, özelde de NATO’nun Türkiye’ye Rusya konusunda daha sert bir tutum takınması hususunda baskı yapması ve Türkiye’de üretilen insansız hava araçlarının Ukrayna semalarında artan bir şekilde görünürlük kazanması durumunda Rusya, Suriye’de iki noktada Türkiye’yi zorlayabilir: İlk olarak özellikle İdlib’de tansiyonu yükselterek Türkiye üzerinde mülteci kartını oynayabilir. İkinci olarak da PYD üzerinden Türkiye’ye karşılık verebilir. Son dönemlerde Rusya sıklıkla PYD temsilcilerinin Cenevre’de devam eden anayasa yazım sürecine katılmalarını desteklediğini ifade etti. Bilhassa Putin’in özel temsilcisi olan Mikhail Bogdanov bu konuyu son dönemlerde daha çok gündem etti. Ukrayna krizine yakın vadede diplomatik bir çözüm bulunamaz ve savaş uzun süreli bir çıkmaza dönüşür, Türkiye de tarafını netleştirmek durumunda kalırsa Rusya, Türkiye’ye karşı Suriye’de bu iki kartı kullanmaktan imtina etmeyebilir.

İran’ın Suriye’de öne çıkması muhtemel

Rusya ve İran her ne kadar Suriye’de aynı aktörü, Suriye rejimini, yıllar boyunca istikrarlı bir şekilde desteklemiş olsalar da Tahran ve Moskova arasında gerek rejimin askeri kurumlarını şekillendirmede gerekse de çatışma sonrası Suriye’de ekonomik pastadan daha fazla pay alma konusunda mütemadi bir yarış var. Ukrayna krizi, ABD ve NATO’nun doğuya doğru ilerlemesinden rahatsız olan İran’a Suriye’de nüfuzunu artırma imkânı sağlayabilecektir.  

Önümüzdeki dönemde Rusya’nın Ukrayna ile meşguliyeti ve artacak ekonomik külfetler dolayısıyla Rusya’nın boşaltmak zorunda kalabileceği alanları İran’ın doldurması muhtemel. Son dönemlerde zaten İranlı yetkililer Şam’a farklı vesilelerle gelip rejimle ekonomik iş birliğini artırma niyetlerini dile getiriyorlardı. Rusya’nın Ukrayna işgali sonrasında ise İranlı yetkililerle Şam rejimi arasındaki görüşme trafiği arttı. İran’ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (KOEP) dönüş müzakereleri içerisinde olduğu ve ülkenin gerek Suudi Arabistan gerekse de Batılı ülkeler ile olumlu bir ilişki geliştirmeye çalıştığı bir dönem yaşanıyor hâlihazırda. KOEP’e dönüş sağlandığı takdirde İran üzerindeki yaptırımlar çok muhtemelen hafifleyecektir. Dolayısıyla İran’ın Suriye’de, özellikle ülkenin yeniden inşası konusunda imtiyazlar elde edebileceği bir süreç yaşanması muhtemel.

Rusya’nın Suriye ile çok meşgul olamayacağı bir dönemde İran’ın gerek sert güç unsurları olan milisleriyle gerekse de yumuşak güç unsurlarıyla Suriye’de nüfuzunu artırması muhtemel görünüyor. İsrail ile iyi ilişkilere sahip olan Rusya uzun bir süredir İran destekli milislerin Suriye’de hedef alınmasına büyük oranda göz yumdu. İsrail’in Ukrayna krizinde Batı ittifakı içerisinde hareket eden bir görüntü çizmesi nedeniyle İsrail’in Rusya’nın onayı olmadan İran destekli milislere, özellikle İsrail sınırına yakın Güney Suriye’de operasyon düzenlemesi daha zor bir hal alacaktır. Bu da İran destekli milislerin hareket serbestisini artırarak Tahran’ın Suriye’de nüfuzunu artırması için uygun bir ortam yaratıyor.

Suriye Haberleri

Deyrizorlu gençler, çizdikleri grafitilerle Baas rejiminin izlerini siliyorlar
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı
DSÖ, Suriye'deki sağlık ihtiyaçları için acil yardım kampanyası başlattı
Katar: Suriye'ye yönelik yaptırımlar kaldırılmalı
Suriyeliler kimlik kartlarından yakınlarının izini sürüyor