"Rusya'nın Suriye'de Ne İşi Olduğunu Sorgularım"

“İnsan olarak her zaman ezilenin yanındayım. Suriye’de benim dikkatimi çeken Rusya’nın orada ne işi olduğu. Ben bunu sorgularım.” diyen Ukraynalı yönetmen Sergei Loznitsa, asıl amacının dünyanın nasıl işlediğini çözmek olduğunu belirtiyor.

Röportaj: Eylül Kara / Star Gazetesi

Geleneksel tarih anlayışını ters yüz eden bakışı ve seyirciyi rahatsız etmekten çekinmeyen tavizsiz duruşuyla tanınan, belgesel sinemanın yaşayan en büyük ustalarında biri olan Sergei Loznitsa, sinemasında sıradan insan hikâyelerini minimal bir dille anlatıyor. Kurmaca filmlerindeki başarısına karşılık belgesel sinema yapmayı da bırakmayan yönetmen, günümüz sinemasının en özgün yönetmenlerinden biri olarak görülüyor. Sinemaya başlamadan önce yapay zeka araştırmaları alanında bilim insanı olarak çalışan Loznitsa, sinemaya geçişini şöyle anlatıyor: “O zamanlar çok gençtim ve başka bir alanda eğitim almak istiyordum. Sanata, sahneye, tiyatroya ilgim vardı. Bunlar arasından sinemayı seçtim.” Bu yıl 6. Boğaziçi Film Festivali’nde onur ödülü alan Ukraynalı yönetmen Sergei Loznitsa ile belgeselciliğini ve sinemasını konuştu. 

Belgesellerinizde nasıl bir anlatım dili kullanıyorsunuz? 

Aslında genel olarak sinemacıların yaptıklarını uyguluyorum. Bunların üzerine kendimden birşeyler eklemeye çalışıyorum. Sinema genç bir sanat ve gelişmek için büyük bir potansiyel taşıyor. Benim için sinema toplum, dünya ve insanlar hakkında bilgi edinmenin yoludur. Kendimi kamerayla hem bir antropolog hem de bilim insanı olarak görüyorum. Asıl amacım herşeyin nasıl çalıştığını, işlediğini çözmek.

Belgesel çekmeye başlamadan önce nasıl bir hazırlık süreci geçiyorsunuz?

Nasıl bir film yaptığıma göre değişir. Ama asıl hazırlık kafamın içinde. Çekmek istediğim konuyu ilk önce her açıdan değerlendirmeye alıyorum, inceliyorum ve bunu görsel olarak nasıl aktarırım diye düşünüyorum. Sinema görsel bir sanat ancak her şeyi görselleştiremiyoruz. Görsel anlatımda bu sanatın kuralları tarafından kısıtlanıyoruz. Bunu aşmaya çalışıyorum. 

TRİAL, STALİN RUSYA’SININ KARANLIK YÜZÜNÜ ANLATIYOR

Bizdeki bazı yönetmenlerin bir derdi vardır ve bunun için film çekerler. İnsanlara bir şeyler anlatmak isterler. Siz ne için belgesel çekiyorsunuz? Trail ve Victor Day belgesellerinde siz de insanlara bir şeyler anlatıyorsunuz...

Trial belgeselinde Rus arşivlerinden bulduğum eski görüntüleri kullandım. Belgeselde, Stalin tarafından oluşturulmuş mahkemede haksız yere yargılanan insanları görüyorsunuz. 1917 Rus Devrimi yaşanırken devlet otoriteleri yeni yönetim şeklinin daha iyi olacağını söylediler insanlara. Ancak devrimden 10 sene sonra insanlar hâlâ kötü bir durumda yaşıyorlardı. Stalin’in insanlara neden bu kötü şartlarda yaşadıklarını anlatması gerekiyordu. Çünkü en iyi ideoloji olarak gösterdikleri Komünizm’i seçmişlerdi ama hayat hiç değişmemişti. Ve insanlara şöyle dediler; “Ekonomiye yön veren insanlar ekonomik bir sabotaj yaparak yeni yönetimi haksız çıkarmak istiyorlar.” Bu propagandayı da profesörler ya da yüksek bürokratları kullanarak yaptılar. Bürokratlar işlerini iyi yapamadıklarını söylediler ve kötü gidişatın sorumluluğunu üstlendiler. Otoriteyle aralarında bir anlaşma yaptılar ve bu anlaşmaya göre kamuoyuna suçlarını itiraf etmeleri durumunda hayatlarına devam edebileceklerdi. Bu itiraf sürecini de tıpkı bir oyun sahneler gibi yaptılar. Bende bu hikayeyi kamuoyuyla paylaşmak istedim. Çünkü bu yaşananlar sadece Sovyet Rusya’da değil başka ülkelerde de olan bir durum. Kısacası ben kendimce önemli gördüğüm olayları insanlarla paylaşmak istediğim için bu belgeselleri çekiyorum. 

GERÇEK İLE OYUN ARASINDAKİ ÇİZGİ KAYBOLDU

Donbass yakın tarihe dikkat çeken kurmaca bir film. Kaybedilen insanlık ve medeniyetin hikâyesini anlatıyor. 

Bu film ile neler söylemek istediniz?

İnsanlar bazı bilgileri politik amaçlarına ulaşmak için kullanıyorlar. O bölgede şu anda bir tiyatro oynanıyor ve ben de bu oyunun nasıl bir şey olduğunu anlatmak istedim. Donbass yönetim binasına saldırıyı gizli servisler yapıyor ama aynı zamanda para ile tutulmuş aktörler de var işin içinde. Yani orada bir oyun oynanıyor. 60’larda sahne ve seyirci arasında bir çizgi vardı. Günümüzde bu çizginin yok olduğunu insanlara anlatmak istiyorum. 

“İNSAN OLARAK EZİLENİN YANINDAYIM”

Donbass filminiz ve diğer belgesellerinizde sanki milliyetçi bir tavır var. Milliyetçiliğe nasıl bakıyorsunuz?

Herhangi bir ülkenin vatandaşı olmaktan nasıl gurur duyabilirim ki. Burada doğmamız sadece bir tesadüf. Dünyada yaşayan bir insan olmaktan mutluyum. Ukrayna’da şu anda bir savaş var. Ben her zaman kurbanın, ezilenin  yanındayım. Dolayısıyla Ukrayna’nın yanında yer almam Ukraynalı olduğum için değil, ezilen taraf olduğu için.  

Her zaman ezilenin tarafında olduğunuzu söylüyorsunuz. Suriye’de, Gazze’de şu anda bir insanlık dramı yaşanıyor. Buralarla ilgili bir film çekmek ister misiniz? 

Bir insan olarak her zaman ezilenin yanındayım ama bir sanatçı olarak kendimi geliştirdiğim bir alan var. Suriye’de benim dikkatimi çeken Rusya’nın orada ne işi olduğu. Ben bunu sorgularım. 

Kültür Sanat Haberleri

Bilgi, inanç ve eyleme yönelik bir ömür çaba: Sezai Karakoç
Genç Birikim dergisinin Kasım 2024 sayısı çıktı
Umran dergisinin 363. sayısı çıktı!
Dava ahlakına sahip bir Müslüman: Sezai Karakoç
Genç Birikim dergisinin Ekim 2024 (268'inci) sayısı çıktı