Rusya’nın Darbeden Haberi Var mıydı?

Prof. Dr. Salih Yılmaz, Star Açık Görüş’teki yazısında Rusya’nın 15 Temmuz darbesinden haberinin olup olmadığını tartışıyor.

Salih Yılmaz’ın “Rusya’nın Darbeden Haberi Var mıydı?” başlıklı yazısı şöyle:

Son günlerde basında Rusların darbeyi bildiği ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağını darbe girişimi gecesi koruduğuna dair haber içeren bir makale yer aldı. Bu makale oldukça ilgi çekmekle birlikte ortaya atılan iddialar yenilir yutulur cinsten değil. Rusya için propagandanın en alası yapıldı desek yeridir. Hatta Putin’in danışmanı olarak nitelenen Dugin’in Türkiye ziyareti bu olayla alakalandırıldı. Öncelikle söyleyeyim. Dugin, hiçbir zaman Putin’in danışmanı olmadı. Putin’in de Dugin’in fikirlerini ciddiye aldığını düşünmüyorum. Dugin’in Türkiye’de Perinçek ile dostluğu ve onun üzerinden de propaganda yaptığı değerlendirmesini Ruslar kendileri söylüyor.

Rusya’nın tıpkı Türkiye’deki yönetim gibi darbeden Boğaz köprüsünü kapatan tanklar ile birlikte haberdar olduğunu söyleyelim. Ancak...

Rusya, darbeden önceden haberdar olmasa da Türkiye’de Erdoğan ve AK Parti hükümetine karşı yoğun bir propaganda yürütüldüğünün farkındaydı. Hatta bu propagandaya farkında olmadan kendisi de destek olmuştu. Nasıl mı?

Şöyle ki 24 Kasım 2015 uçak krizi sonrası Rusya, Suriye’de oldukça saldırgan bir politika izlemiş, başta Halep olmak üzere Türkmen Dağı bölgesini bombalayıp mülteci krizinin derinleşmesini sağlamıştı. Bu bombalamalarla hem Türkiye’yi hem de Avrupa’yı Suriyeli mülteci krizine sokmak istedi. Rusya, aynı zamanda Erdoğan nezdinde Türkiye’yi DAEŞ’i desteklemekle suçlayıp propaganda yapmaya başladı.

Rusya her şartta Türkiye’ye saldırmasına rağmen hem ABD hem de Avrupa Birliği ülkeleri sessiz kalıp izliyordu. Bir terslik olmalıydı. Sanki birileri Rusya’yı Türkiye üzerine saldırtarak kendi amaçlarını yerine getirmeye çalışıyordu. Rus uzmanların yaptığı kısa süreli araştırmalarda Erdoğan’ı devirmek için planın yoğun biçimde devrede olduğu anlaşılmıştı. Bu planın örneğini de Ortadoğu’da buldular.

Darbe nasıl finanse edildi?

Ortadoğu’da El-Fetih üyesi olan ve İsrail’in Gazze bombardımanlarında işbirlikçi olarak gündeme gelen Muhammed Dahlan’ın faaliyetleri “üst akıl”ın Türkiye planını deşifre etmişti. 14 Aralık 2015 tarihinde Muhammed Dahlan’ın Abu Dhabi’deki ofisinde medya dünyası ve siyasetçilerden oluşan 15 kişilik bir grup toplantı yapmıştı. Bu toplantının ana gündemi Erdoğan’ın nasıl devrilebileceğiydi. Dahlan aslında Ortadoğu’daki Erdoğan karşıtı propagandadan sorumluydu.

Bu toplantıda Arap medyası ve muhalif Türk medyasının Erdoğan’la ilgili kötü algı oluşturma ve yayması için desteklenmesi öncelik olarak ele alınmıştı. Bu amaçla AK Parti ve Erdoğan’a karşı güçlü olan muhaliflerin desteklenmesi, Türkiye’de kaos yaratılması, güvenlik endişesi oluşturulması, PKK’ya destek verilerek Erdoğan’a halk desteğinin azaltılması, Türk ordusu içindeki AK Parti/Erdoğan karşıtı komutanlara destek olunarak cesaretlendirilmeleri kararlaştırılmıştı. Rusya, Avrupa ve ABD’deki propagandanın sponsorları ise ayrıydı. Fakat FETÖ bunun aracılığını yapıyordu. Türkiye’deki AK Parti/Erdoğan operasyonunu Blackwater kurucusu Prince, Dahlan, BM Temsilcisi Bernardio Leon, İşadamı Mati Koçavi, Tony Blair’in de içinde olduğu geniş bir koalisyonun yönlendirdiğine dair iddialar güçlü. Bu gruptan zamanla ayrılanlar ve eklenenler olduğu da söyleniyor.

Aslında Rusya’nın bu toplantıyı tespitiyle birlikte buna benzer kararların Avrupa ve ABD için de geçerli olduğunu anlaması Nisan ortalarını bulmuştu. Nisan ayından itibaren ABD’nin özellikle Karadeniz’de NATO gücünü artırmaya çalışması, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini sıklaştırması, Doğu Avrupa’da NATO güçlerinin yerleşmesiyle Rusya’nın Türkiye algısı değişti.  Çünkü Türkiye’de olası bir AK Partinin yıkılması veya Erdoğan’ın devrilmesi, Rusya için geri dönülmez bir yıkım hali oluşturabilirdi.

Bağış ile markaj 

Rusya’nın değerlendirmesinde FETÖ’nün araç olarak kullanıldığı ve hatta Moskova’da yaptıkları faaliyetlerle Rus yetkilileri bile para ile bu propagandaya alet ettikleri ortaya çıkmıştı. Ünlü Türkolog Naumkin’in FETÖ lideriyle yaptığı röportaj ve Erdoğan’ı DAEŞ’e yardım ile itham ettiği yazı bunun en iyi örneğiydi.

FETÖ örgütü, ABD kamuoyunu finanse etmekle de görevlendirilmişti. FETÖ, Hillary Clinton’ın destekçilerinden lobi şirketi olan Podesta Grubu’na bağışlar yaparak ABD’lilerin Erdoğan ve AK Parti algısını değiştirmekle görevliydi. FETÖ’ye bağlı ‘Rumi Forum’ ve ‘Turkic American Alliance’ adlı kurumlar Obama, Clinton ve Trump’ı Türkiye hakkında yanlış yönlendirerek, yaptıkları bağışlarla bir bakıma markaj uyguluyordu. Graham Fuller, AK Parti/ Erdoğan karşıtlığının propagandasını yapan önemli şahsiyetlerdendi. ABD’nin Wilson Merkezi Ortadoğu Programı Direktörü Prof. Henri Barkey’in 15 Temmuz darbe gecesi İstanbul Büyükada’da olması her ne kadar tesadüf olarak nitelendirilmişse de sonradan yaptığı açıklamalar hiç de tesadüf bir toplantı olmadığını ortaya koydu.

FETÖ sadece ABD’de değil İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde de Erdoğan/AK Parti karşıtı propagandanın finansörüydü. İngiltere Parlamentosundaki Milletvekili Sir Edward Garnier, Şubat 2016’da Türkiye aleyhine rapor hazırlaması için FETÖ’den 115 bin pound almıştı. Harborough bölgesi Muhafazakâr Parti milletvekili Sir Edward Garnier, bu para karşılığı “Türkiye’de Hukukun Üstünlüğü ve İnsan Haklarına Saygı Üzerine Bir Rapor” başlıklı rapor hazırlayarak Avrupa’daki siyasetçileri etkilemeyi düşünüyordu. Bu para İstanbul merkezli Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) tarafından ödenmişti.

Rusya’nın araştırmasında ortaya çıkan ana tespitler böyleydi. O zaman Batı, Erdoğan’ı devirmeye çalışıyorsa Rusya neden buna destek oluyordu? Rusya ve İsrail bu planı gördü ve bilmeyerek hizmet ettikleri bu koalisyondan ayrıldılar.

FETÖ darbe girişimi gecesinde darbecilerin TRT’de okuduğu bildiri ile Erdoğan’ın Ege’de olduğu bilgisi Rusya’daki bilgi kaynaklarınca 1 saat önceden duyuruldu. Bu bilgilerin nasıl alındığına gelince aslında Ruslar tankların Boğaz köprüsünde görülmesiyle telefonlardaki yazışmaları takip etmeye başladı. Böylece darbecilerin yazışmalarına anbean ulaştılar. Rus basınının 1 saat önceden haber geçmesinin nedeni işte bu yazışmaları takip etmesinden kaynaklanıyordu. Tıpkı Türkiye’deki halk gibi Ruslar da hop oturup hop kalktı. Çünkü darbenin başarılı olması halinde Ruslar için de kara günler daha da uzun sürebilecekti.

9 Ağustos’un anlamı

Ne diyelim bu darbe girişiminin başarısız olması sadece Türkiye’de değil Rusya’da, Orta Asya’da, Balkanlarda ve Ortadoğu’nun çoğunda sevinçle karşılandı. Belki de ilk defa üst akıl başarısız oldu. Bu başarısızlık bölgedeki tüm dengeleri değiştirebilecek sonuçlar doğuracaktır. Nereden mi biliyoruz? 9 Ağustos Putin-Erdoğan görüşmesinde bunun ipuçlarını gördük. Bu görüşmede iki ülke öncelikli olarak şu başlıklarda uzlaşmıştır.

l Üst düzey işbirliği konseyini yeniden canlandırılacak.

l Rus turistler için Charter uçuşları

başlayacak.

l Tarım ürünleri dâhil ikili ticareti kısıtlayan yasaklar kaldırılacak.

l Avrupa ülkelerinin Türkiye üzerinden

Rusya’ya ürün ihraç etmeleri engellenecek.

l Türk müteşebbislerine yönelik yasaklar kaldırılacak.

l Vizesiz rejimi tam teşekküllü olarak tekrar yürürlüğe koymak için gerekli adımlar atılacak,

l Akkuyu’ya stratejik yatırım statüsü verilecek ve süreç hızlandırılacak.

l Türk-Rus ortak yatırım konseyi kurulacak.

l Savunma sanayiinde işbirliği arttırılacak.

l Türkiye-Rusya-Azerbaycan üçlü zirvesi mekanizması kurulacak.

l Ankara-Moskova hattı bir güven ve dostluk hattı haline getirilecek.

l Türk Akımı projesi hızlı biçimde hayata geçirilecek.

l Kırım Tatarları konusu görüşülecek.

Bu süreçte Suriye konusunda görüşmeler Antalya’daki G20 Zirvesi’nde anlaşılan Suriye Dosyası üzerinden devam ediyor. Buna göre Türkiye’nin de DAEŞ ile mücadelede Rusya ile ortak operasyonlara katılması mümkün olacak. Türkiye ve Rusya bundan sonra İran, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin içerisinde yer aldığı ve isterse ABD’nin de katılacağı Suriye barışını yürürlüğe koyma konusunda kararlılar. Suriye’de Esed’li geçiş ve Esed’siz çözüm konusu güçlü bir olasılık olarak masada duruyor.

Türkiye-Rusya-Azerbaycan üçlü zirvesi mekanizması kurulması ile Dağlık Karabağ konusunun zamana yayılarak çözülmesi ve hatta zamanla Ermenistan’ın da sürece dâhil edilmesi düşünülüyor. Bütün yukarıdaki, uzlaşılar görünen konular. Bir de Türkiye/Rusya arasında NATO, AB ve ABD’den bağımsız işleyen bir mekanizmanın oluşturulacağı konusu var. Buna göre Türkiye bundan sonra Rusya, Çin, Kazakistan ve İran ile daha çok işbirliğine gidecek. Bu süreçte takındığı tavır ve davranışlarla Türkiye’yi yıpratan Avrupa Birliği ve NATO/ABD ise Türkiye’nin Doğu açılımını engelleyebilmek adına çok uğraş vermek zorunda. Eğer Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye verdiği vize muafiyeti gerçekleşirse, ABD de FETÖ liderini teslim edip Kuzey Suriye’de PYD ısrarından vazgeçerse Türkiye’yi yeniden kazanma şansına sahipler. Diğer türlü Türkiye’siz AB de ABD de Ortadoğu, Avrasya, Doğu Avrupa’da tahmin edemeyecekleri sorunlarla baş başa kalacaklar.

Yorum Analiz Haberleri

Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?