Rusya’nın barışçıl yöntemleri

KENAN ALPAY

Başlığı gören herkesin kaşlarını çatarak “bizimle dalga mı geçiyorsun arkadaşım?” şeklinde öfke ve şaşkınlıkla harmanlanmış bir tepki vereceğini biliyoruz elbette. Fakat bu çirkin ironi daha dün Rusya Güvenlik Konseyi’nde konuşan Devlet Başkanı Putin’in ağzından çıktı. Putin, Rusya olarak Ukrayna meselesinde somut bir tehditle karşı karşıya kaldıklarını belirttikten sonra şöyle söyledi: “Rusya sorunları barışçıl yöntemlerle çözmeye çalışıyor.” Rusya’nın hangi barışçıl yöntem ve kadrolar marifetiyle sorunları çözdüğü de bölge ve dünya barışına katkı sağladığı da az çok hepimizin malumudur.

Saldırgan Politikalarına Engel İstemiyor

Rusya-Ukrayna cephesinden gelen haberlerin süratle artan gerilim düzeyini diplomatik temsilcilerin söylem ve tutumları bir türlü düşüremiyor. Kiev ve Moskova’ya yönelik AB liderlerinin yürüttüğü mekik diplomasisi muhtemelen 24 Şubat’ta Cenevre’de Amerikan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un buluşmasıyla pik yapmış olacak. Ama Amerika’nın ısrar ettiği “NATO açık kapı politikası” Rusya tarafından üst düzey güvenlik endişesi ve sonu savaşa kadar varacak bir kriz olarak kabul ediliyor. NATO’nun genişlememesi yönünde kesin ve açık bir karar almasını bekleyen Rusya aksi her türlü duruma karşı askeri yığınakla cevap vermeye kararlı gözüküyor.

Rusya ve Ukrayna ilişkileri düşünüldüğünde saldıran taraf kim, öncelikle tehdit oluşturan devlet hangisi? Ukrayna’nın Rusya’ya saldırabilmesi veya bir tehdit unsuru olabilmesi ne derece mümkün olabilir? Putin’in dünkü konuşmasına bu kez Kırım bağlamında bir kez daha bakalım. Rusya gerek Çarlık döneminde gerekse SSCB döneminde kitlesel sürgünden açlıktan ölümlere sebebiyet vermeye değin uzanan Ukrayna’ya yönelik sömürgecilik dönemini daha sonra konuşmak üzere şimdilik bir kenara bırakalım. 2014’ten bugüne Kırım’ı işgal ve ilhak politikasını kim, nasıl görmezden gelebilir? Ancak dün Rusya Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada da Putin şu cümleyi kuruyordu: “Ukrayna burada bu toprağı (Kırım’ı) almak istemek için askeri bir yola başvurabilir.

[Bilindiği üzere Rusya tarafı] Kırım’ın işgal ve ilhakını hiçbir surette tartışmaya açmak istemiyor Rusya. Aksine Ukrayna’nın NATO’ya girişine dair Kırım’ı (doğal olarak Donetsk ve Lugansk gibi bölgelerde benzer bir durumda) ima ederek tehdit algısını şöyle tanımlıyordu: “NATO’nun 5. Maddesi var. İttifakın tüm üyeleri, saldırıya uğrayan üyenin yanında durmak mecburiyetinde. Ama burada kimse Kırım halkının iadesini kabul etmediği için ciddi bir tehdit söz konusu.” Eğer uluslararası bir müdahale olmazsa, Rusya’ya karşı koruyacak askeri bir ittifak ilişkisi olmazsa Ukrayna parça parça iç edilecek bir coğrafya ve kitleden ibaret olacak.

Balkanları Sabote Etme Tehdidi

Rusya tarafı son derece profesyonel bir propaganda ağı oluşturmuş ve “Ukrayna saldırıyor, sabotajcılar sınırdan sızıyor, NATO kışkırtıyor, sivillere yönelik kimyasal saldırı hazırlıkları yapıyorlar” gibi her türlü dezenformasyona müracaat ediyor. Bu sürecin son örneği Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk Donbas’a paralı asker gönderiyor” beyanatında ete kemiğe bürünüyor. Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk istediği kadar bu tür beyanları yalanlasın, Rusya’nın diplomatik temsilcilerinden izahat istesin Sırbistan tarafından Lavrov’un beyanatına Cumhurbaşkanı Vuciç tarafından en üst düzeyde verilen destek Balkan ülkelerine yönelik yıkıcı ittifakın doğal bileşenleri açığa çıkıyor. Yine yakın bir zaman önce Lavrov’un “Kosova başta olmak üzere Batı Balkanları teröristler ve uyuşturucu kaçakçıları için ‘üreme alanı’ olarak” itham etmesi Ukrayna krizinin aleyhe dönmesi durumunda Rusya tarafından öncelikle hangi ülkelerin sabote edileceğini de hangi bölgelerin kundaklanacağını da nazara vermektedir. Ukrayna bağlamında Doğu Avrupa krizi Rusya aleyhine işlerse Balkanların ateş topuna çevrileceği daha en baştan işaret ve ilan edilmektedir aslında.

Rusya televizyonlarında Ukrayna’da savaşı kışkırtan liderler bahsi açılan programlarda ekrana resmi yansıtılan liderlerden biri olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi tesadüfen veya analitik bir tartışma bağlamında gündeme gelmiyor şüphesiz. İşte tam da bu sebeple Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Die Welt’e verdiği röportajda şu tespitte bulunuyor: “Sovyetler Birliği’nin dağılmasından 30 yıl sonra (Rusya) Putin sınırları yeniden çizmek ve stratejik ittifaklarını yenilemek istiyor.”

Sınırları çizerken, stratejik ittifaklarını yenilerken veya karşı ittifakları bozarken Rusya, Tolstoy ve Dostoyevski romanlarından pasajlar okuyarak, Gogol veya Gorki’nin piyeslerini sahneleyerek işe koyulmayacak. Savaş uçaklarını, tankları, füze rampalarını devreye sokacak, şehirleri harabeye çevirip on binlerce insanın canını alacak, yüz binlerce insanı mülteci pozisyonuna düşürecek. En iyi ihtimalle bütün bu yıkım ve katliamları yaparken yükselen feryadları bastırmak üzere popüler şarkı ve danslarıyla bilinen Kızıl Ordu Korosu’nu devreye sokacaktır. Afganistan’ı işgal ve katliamla yakıp yıkarken böyle yapmışlardı. Çeçenistan’ı da yakıp yıkarken de aynı metodu kullanmışlardı. Suriye’deki kıyımlar arşa yükselirken kimi vicdansızlar ve ahlaksızların Kızıl Ordu Korosu’yla beraber yerli ve milli hislerini coşturan parçaları birlikte terennüm ettiklerini de unutmayalım.

Evet, evet Rusya 68 baharında Prag’ı ezip geçen tankları gibi, Çeçenistan’ı taş devrine döndüren füzeleri gibi, Suriye’yi ceset tarlasına dönüştüren bombardıman uçakları gibi Ukrayna için de “barışçıl yöntemler”ini devrede tutacaktır muhakkak. Rusya’yı tanımayanlar, tanımamakta ısrar edenler muhtemelen Ukrayna’da da tanımayacaklar, tanımamak için inat edecekler ama biz yine de hatırlatmış olalım: [Rusya’nın şimdiye kadar yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının teminatıdır!]