“Rusya ve Türkiye Beraber Adım Atmak Suretiyle Suriye İşini Çözmeliyiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye’ye barışı getirme noktasında en önemli aktör birinci derecede Rusya’dır. Burada Rusya ve Türkiye beraber adım atmak suretiyle biz bu işi çözmeliyiz diye düşünüyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şunu çok açık, net söylemem lazım, yani Suriye’ye barışı getirme noktasında artık en önemli adım, en önemli aktör birinci derecede Rusya Federasyonu’dur. Burada Rusya ve Türkiye beraber adım atmak suretiyle biz bu işi çözmeliyiz diye düşünüyorum." dedi.

Erdoğan, Saint Petersburg'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapacağı görüşme öncesi Rus haber ajansı Tass ve devlet televizyonu Rossiya 24'e ortak röportaj verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile yapacağı görüşmede gündeme gelecek konular ve Türk tarafının beklentileriyle ilgili soruya şöyle cevap verdi:

"Tabii talihsiz bir uçak düşürme olayından sonra 8 aylık bir süre geçti. 8 aylık bu süre içerisinde gerçi birçok münasebetlerimiz devam etti. Ancak bizim Türkiye-Rusya ilişkilerinde biliyorsunuz ekonomik alanda 100 milyar dolarlık bir hedefimiz vardı, tabii bu aksamaya uğradı. Bazı dev projelerimiz bu arada aksamaya uğradı, Akkuyu Projesi gibi. Şimdi tabii bunları yeniden ele alma fırsatımız olacağı gibi inanıyorum ki Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeni bir sayfa açılacak. Bu yeni sayfanın içerisinde gerek siyasi, gerek askeri, gerek ekonomik, gerek ticari, gerek kültürel, bütün bu alanları kapsayan ve bölgesel iki önemli aktör olarak da yapacağımız birçok şeylerin olduğuna inanıyorum ve bu inançla da Rusya seyahatini gerçekleştireceğiz. Ve bu konuda hiç tereddüdüm yok, Sayın Putin’in de bu noktada hazırlıklarını buna göre yaptığını, ben de hazırlıklarımı buna göre yaptığımı televizyonunuz vasıtasıyla ifade etmek istiyorum. Yeniden bir doğuş olarak, iki ülke arasında adeta yeni bir başlangıç olarak, yeni bir sayfanın açılması olarak bu ziyareti görüyorum. Şimdiden gerek Sayın Vladimir’e, gerekse tüm Rus halkına şahsım ve Türk halkı adına kalbi selamlarımı gönderiyorum."

Türk hava sahasını ihlal ettiği için düşürülen Rus uçağının pilotunu, Suriye'de öldüren kişinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağına ilişkin soruyu Erdoğan, şu şekilde yanıtladı:

"Şimdi bu konuyla ilgili olarak zaten bunu gönderdiğim mektubumda da ifade etmiştim. Yani bu olayın bizler için talihsiz ve üzüntü verici bir olay olduğunu ifade etmiştim ve bu olayın bu noktada özellikle tabii Suriye tarafındaki faillerinin, failinin daha doğrusu yakalandığını ve yakalandıktan sonra da adalete teslim edildiğini ve bu sürecin de devam ettiğini söylemiştim. Fakat bütün bunlarla ilgili pilotlara yönelik süreçte ayrıca araştırılması, burada yani kendilerinin angajman kuralları dışında herhangi bir şeyleri var mı, bunu araştırın demiştik. Fakat bu pilotun Suriye tarafında ölümüne neden olan veya öldüren kişi biliyorsunuz şu anda cezaevinde, o günden bugüne hala cezaevinde, bununla ilgili yargı süreci de devam ediyor, bunu da özellikle vurgulamak isterim."

15 Temmuz darbe girişimi

Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi ve sonrasındaki sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Tabii halkına ve devletine karşı böyle bir darbe girişiminde bulunanlara karşın bir defa onların hesap edemedikleri bir şey vardı. Öncelikle kendileri nasıl devlet kurumları içerisinde yer aldıysa, Silahlı Kuvvetler’de, polisimizin içerisinde, yargının içerisinde, onlara karşı olan vatanperver ve milletini seven askerimiz de var, polisimiz de var, yargıdaki hakimlerimiz, savcılarımız da var ama hepsinin ötesinde millet var. Onlar böyle bir milletin olduğunu düşünemediler. Yani tankların önüne gerektiğinde yatabilecek bir milletin olduğunu düşünmediler. Uçaklardan gelecek bombalardan yılmayacak, helikopterlerden yapılacak saldırılar karşısında dimdik ayakta duracak bir milletin olabileceğini düşünmediler. Bizim şu anda 240 şehidimiz var ve bizim şu anda 2 bin 200’e yakın yaralımız var. Bu yaralıların bir kısmı yoğun bakımda, bir kısmı şu anda tedavilerini sürdürüyor. Ama hepsinde başka bir aşk var, vatan var, demokrasi var, öbür taraftan şehadet var, bununla beraber oraya yürüdüler. Ve gençler, kadınlar, yaşlılar hiç yılmadılar. Bakıyorsunuz 15 yaşında, 16 yaşında gençler burada şehit oldular."

Darbe girişiminden 2 gün sonra Rusya Devlet Başkanı Putin'in kendisini arayarak destek mesajı verdiğini anımsatan Erdoğan, "Tabii bütün bu olaylarla birlikte özellikle hemen daha olayın ikinci günü sağolsun Sayın Vladimir beni aradılar ve konuyla ilgili darbeye karşı olduklarını, bu konuda bizlerin yanında yer aldıklarını bize hemen bildirdiler. Bu tabii bizlerle hemhal oluşunu, bizlere karşı böyle bir duruş sergilemiş olmalarını ben yine şahsım, milletim adına şükranla anıyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum. Gerçekten ihanet edenlerin, devletine karşı darbe düzenleyen, halkına karşı darbe düzenleyenlerin tabii ki dünyada bütün siyasi liderler karşısında dikilmesi gerekir. Sayın Putin bunu hemen süratle yaptı, anında yaptı, ondan dolayı kendisine teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.

"Rusya’nın FETÖ’nün darbe girişiminde bulunacağına dair Türk tarafına bilgi verdiği" yönündeki iddiaların sorulması üzerine Erdoğan, "Bunu ben şu anda sizden duyuyorum, yani böyle bir durum olmuş olsa bunun daha önceden bana bildirilmiş olması gerekir. Bunu ne istihbarat teşkilatım, ne de bir başka kanaldan almış değilim. Ama bunu söyleyenler kime söylemişler, nasıl söylemişler haberimiz yok. Öyle zannediyorum ki bunlar asılsız dedikodular ve asparagas haber bunlar diye değerlendiriyorum." şeklinde cevap verdi.

Fetullah Gülen'in iadesi

ABD’nin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesini reddetmesi halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin hangi yönde seyredeceğiyle ilgili olarak Erdoğan, varsayımlar üzerinden hareket etmenin doğru olmayacağını vurgulayarak şunları aktardı:

"Tabii bunu varsayımlar üzerinden değerlendirirsek yanlış olur. Yani şu anda bir süreç devam ediyor. Daha önce ben Sayın (ABD Başkanı Barack) Obama’ya bu talebimi ilettim ve sizler bizden teröristleri istediğiniz zaman biz sizlere bu teröristleri teslim ettik, işte şimdi de FETÖ'nün başı sizde ve 99’dan beri ülkenizde yaşıyor. Ben de bu kişiyle belli süreler içerisinde maalesef tabii her türlü desteği biz onların ekiplerine verdik, yani nedir? Eğitimle ilgileniyorlar dedik. Nedir? Ülkenin geleceğiyle ilgili olumlu adımlar atıyorlar diye baktık. Ama netice bu şekilde devam etmedi, bu onların kamuflajıydı. Daha sonra baktık ki bu başka yere doğru gidiyor."

FETÖ'nün dersanelerinin kapatılmasıyla, örgütün parasal kaynaklarını ciddi manada kaybettiğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Tabii ben işin başında bir şeyi hissetmiştim, o da şuydu, Bunların dershane faaliyetleri vardı ve bu dershane faaliyetlerinin olumlu olmadığını, olumsuz bir şekilde cereyan ettiğini, bunun bir parasal kaynak olarak düşünüldüğünü hep düşündüm. Arkadaşlarıma da bunu o zamanlar Başbakan olmam hasebiyle ifade ettim. Ama işi çok hafiften aldılar, 2010 itibariyle bu işe çok daha ciddi girdik ve 2010’da dershanelerin kapatılmasına yönelik adımlar atılınca o zaman bunlar ciddi manada sıçramaya başladılar. Çünkü çok ciddi bir parasal kaynak ellerinden gidiyordu. Hakikaten bunu çok açık, net gördük. Zira dershaneler kapatıldı ve bunun yanında devlet hafta sonlarında telafi kursları adı altında kurslar açtı. Bu kurslar açılınca tabii hem benim vatandaşım bunlara gereksiz yere para ödemekten kurtuldu, çünkü bunların içinde fakir var, garip var, bu insanları bundan kurtarmış olduk. Hafta sonunda ücretsiz vermiş olduğumuz bu telafi kurslarıyla da vatandaşımızın oralara ödediği paralar cebinde kalmış oldu. Bu arada da öğretmenler de ek bir gelir elde ettiler."

Gülen'in, ABD'den iadesinin talep edildiğini aktaran Erdoğan, "Söyledikleri şey şu, 'Bizim hukukumuza göre bu kişinin terörist olduğunu belgeleyen veyahut da bunun belgelerini bize gönderin, inceleyelim, ondan sonra gereken adımı biz Amerika hukukuna göre atalım' diyorlar. Tabii bizim daha önce gönderdiğimiz belgeler var, şimdi de kendilerine 85 koli belge-bilgi gönderdik. Yakın zaman içerisinde de Adalet Bakanımızı, Dışişleri Bakanımızı, özel temsilcimi ve bu konuyla ilgilenen bazı hakim-savcı, bunları Amerika’ya göndereceğiz ve yerinde kendilerine bilgilendirme yapacaklar." diye konuştu.

Yeni anayasa çalışmaları

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasanın özellikleri ile ilgili soruya verdiği cevapta ,Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunun altını çizdi ve Türkiye'de laikliğin her inanç grubunun inancını inandığı gibi yaşamasına imkan tanıyan bir düzen olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, "Biz partimizi kurarken bunu bu tanımla ifade ettik. Yani Hristiyan Hristiyanlığını, Musevi Museviliğini, Müslüman da Müslümanlığını gerektiği gibi yaşayabilecektir. Türkiye nüfusunun yüzde 99’u Müslüman. Rusya Federasyonunun da kahir ekseriyeti malum Hristiyan. Şimdi böyle bir tablo içerisinde bizler vatandaşlarımızın inançlarını ayırt etmeksizin teminat altına alacak bir laik düzeni zaten Anayasa teminatı olarak koyuyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bir din devleti olmadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkesinin aynı zamanda sosyal, demokratik bir devlet yapısına sahip olduğunu belirtti.

Batı ülkelerinin nedense, Türkiye’nin farklı yerlere yöneldiğini ya da böyle bir çalışma içerisinde olduğunu söyleyerek hedef saptırdığını ifade eden Erdoğan, "Böyle bir şey söz konusu değil. Bunu 14 yıllık iktidarımız döneminde bütün uygulamalarımızla gösterdik. Ve bu ön yargıları bir defa kırmamız lazım, aşmamız lazım. Kimse Türkiye’ye ön yargıyla yaklaşmasın. Bugün Batı toplumlarının içerisinde ne varsa, Türkiye’nin yaşam şekli içerisinde bunların hemen hemen aynısını görürsünüz." şeklinde konuştu.

Değerlerden kaynaklanan ve önem arz eden bazı konuların olduğuna da işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz bunları bile hiçbir zaman halkımızın tüm kesimlerine dayatmış bir yönetim oluşturmadık. Herkes şu anda inandığı gibi yaşıyor, düşündüğü gibi hareket ediyor ve biz de bunları güvence altına almanın devamlı garantisini devlet olarak verdik, veriyoruz. Ve Türkiye bu noktada Avrupa Birliği (AB) üyeleriyle dahi mukayese edilmeyecek derecede hür, demokrat, hak ve özgürlüklere saygı duyan bir ülkedir” dedi.

Kürt meselesi

Erdoğan, Kürt meselesini nasıl gördüğü sorusunu da Türkiye'deki Kürt vatandaşların tek bir siyasi partinin çatısı altında olmadığını anımsatarak yanıtladı.

"Şu anda benim Kürt vatandaşlarımın en çok oy verdiği parti, kurucusu olduğum partidir, ağırlıklı olarak buradadır. Ve şu anda kabinenin içerisinde Kürt olan bakanlarımız var" diyen Erdoğan, Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden siyasi hareketin Kürtlere hep zulmettiğini kaydetti. Bu hareketin Kürtleri sokağa döktüğünü ve Çözüm Süreci'nin ardından 53 tane Kürt vatandaşın ölümüne neden olduğunu hatırlatan Erdoğan "Ve orada ölenler Kürt’tü, fakat öldürenler de Kürt’tü. Mesela 15 yaşında bir Yasin Börü’yü, bir Kürt gencini, fakir evlere et dağıtıyor, alıyorlar bir evin üçüncü katından aşağıya atıyorlar" ifadesini kullandı.

Bu bölgeleri, en çok ve on yıllardır dolaşan bir siyasetçi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin Kürt vatandaşlarıyla olan ilişkisinin çok çok farklı olduğunu dile getirdi. Erdoğan, "Bundan sonraki süreçte de bu aynen devam edecek. Ama onların, özellikle o siyasi partinin estirmiş olduğu terör nedeniyle ne yazık ki yatırımcı-girişimci Güneydoğu Anadolu Bölgesine gidip yatırım yapamıyor. Niye? Terör var." dedi.

Devam eden operasyonlarla terörün temizlendiğini bildiren Erdoğan, bu temizleme işlemi bittikten sonra bölgede yeniden şehirleşme çalışmaları içerisine girdiklerini vurguladı. Erdoğan, " Bu şehirleşmelerle birlikte inanıyorum ki güvenlik hareketiyle de artık bölgede yatırımcı, girişimci gelip yatırımlarına başlayacaktır. İlk etapta Toplu Konut İdaresi olarak konut inşasına başladık, bu adımları atıyoruz. Alt yapıyı-üst yapıyı, bunları gayet güzel bir hale getiriyoruz." dedi.

Bölgede kendilerini Kürtlerin temsilcisi olarak tanımlayan birçok belediyenin bulunduğuna ancak bunların hepsinin terör örgütüne silah ve para temin ettiğini kaydeden Erdoğan, Rusya yönetiminin bu tür şeylere, teröristlere müsaade edip etmeyeceği sorusunu yöneltti.

"Ne yazık ki bunlar bizim ülkemizde terör estiriyor ve biz bunların üzerine çok kararlı bir şekilde gidiyoruz, gideceğiz, bedeli ne olursa olsun aynen Fetullahçı Terör Örgütü'nün kökünü nasıl kazımak için çalışıyorsak ki bunlar hep FETÖ terör örgütüyle müşterek hareket ederler, onların da kökünü kazıyacağız." ifadelerini kullanan Erdoğan, bu bölgede terörle ortak mücadelede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in desteğine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Erdoğan, "Bize düşen görevler neyse Rusya için bizler de bu adımı atmaya ayrıca hazırız” diye konuştu.

Suriye'de barışın en önemli aktörü Rusya

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'deki krizin çözümüne ilişkin olarak, "Şunu çok açık,net söylemem lazım, yani Suriye’ye barışı getirme noktasında artık en önemli adım, en önemli aktör birinci derecede Rusya Federasyonu’dur. Burada Rusya ve Türkiye beraber adım atmak suretiyle biz bu işi çözmeliyiz diye düşünüyorum." dedi.

Erdoğan, sorunun çözümü için daha önce Putin ile konuştuğu üzere sürece gerekirse İran, Katar, Suudi Arabistan ve Amerika’nın katılabileceğini, bu şekilde geniş bir halka yapılabileceğini ifade etti.

Türkiye'nin Suriye ile 950 kilometre sınırı olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Tabii ki devlet terörü estirmiş katilin herhalde arkasında durmak da bizlere yakışmaz. Bırakalım Suriye halkı kendisini yönetecek olanı veya olanları kendisi seçsin." dedi.

Erdoğan, konuyla ilgili çok hassas bazı görüşmeleri aralarında yaparak değerlendireceklerini kaydetti.

Cenevre Konferansının da, oradaki muhaliflerin de üzerinde durduğu en önemli konunun Esed’siz bir çözüm olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuda İran da bu işe dahil olabilir, hep beraber bu adımı atıp bir an önce artık bu ölümlerin, bu kanın durmasını özellikle bizler arzuluyoruz” ifadelerini kullandı.

"DAEŞ, Suriye merkez yönetimine petrol satıyor"

DAEŞ ile mücadele konusunda da değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, terör örgütünün gelir kaynaklarını kurutmanın ayakta durmalarını önleme bakımından çok çok önemli olduğunu vurguladı. Erdoğan, örgütün gelir kaynaklarına dair yaptıkları çalışmaların, DAEŞ'in Suriye'deki rejime petrol sattığı yerlerden bir tanesi olduğunu gösterdiğini belirtti.

Türkiye ile terör örgütü arasında da bu tür bazı münasebet iddialarının ortaya atıldığını hatırlatan Erdoğan, iddiaların ispatını istediğini ancak kimsenin bu iddiaları ispat edemediğini ifade etti.

"Türkiye’yle ilgili böyle bir şey söz konusu değil. Benim ailemi bu işe karıştırmak istediler, 'ispat edin ben bu görevde kalmam' dedim." diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iftiraları atanlara 'iddialarını ispat edemezlerse bulunduğunuz makamları bırakır mısınız' dediğini ancak karşılık alamadığını kaydetti.

DAEŞ'in kaynaklarını kurutmanın yanında silahları nereden temin ettiğinin de araştırılması gerektiğini dile getiren Erdoğan, DAEŞ'e düşman olduğunu söyleyen terör örgütlerine silah yardımı yapıldığını, bu silahların bir kısmının da DAEŞ'e gittiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben de diyorum ki teröristin iyisi kötüsü olmaz, teröristlerin hepsi kötüdür. Mesela şu anda Nusra, El Kaide’den de ayrıldı ama Nusra DAİŞ’e karşıdır, DAİŞ’le o da savaşıyor. Şimdi Nusra’ya terör örgütü diyenler PYD’ye demiyor. Gerekçeleri ne? Diyorlar ki, onlar DAİŞ’e karşı savaşıyor. O zaman El Nusra’nın da savaştığına göre terör örgütü olmaması lazım. Bu bakış yanlış bir bakış, doğru bir bakış değil. Siz orada PYD’ye, YPG’ye, bunlara silah veriyorsunuz, verdiğiniz silah kadar DAİŞ’e de gidiyor, bu anlayış olmaz." şeklinde konuştu.

"Onun için kendimizi iyi çek etmemiz lazım" diyen Erdoğan, bölgede ağırlığı olan tüm ülkelerin elele DAEŞ’le beraber diğer terör örgütlerini de ortadan kaldırarak bölge halkının huzuruna, barışına destek olması gerektiğini söyledi.

Ortak projeler

Türk Akımı projesiyle ilgili değerlendirmesi istenen Erdoğan, Türkiye için hayati öneme sahip Akkuyu Projesi'nde ciddi süre kaybı olduğunu hatırlatarak, "Akkuyu, malum Rusya Federasyonu’yla bizim yaptığımız en önemli sözleşmedir. Çünkü burada nükleer enerji var, yaklaşık 4,5 milyar bir defa megavat bir enerji oradan elde edilecek. Tabii hedef burayı bir an önce bitirip hizmete sunmak. Bunun bitiş süreci 7-7,5 yıl gibi planlanmıştı, ama biz neredeyse artık bu sürece yaklaşıyoruz daha işe doğru dürüst başlamadık. Bu arada tabii bazı genç mühendisler yetiştirildi, onlar dönüp geldiler. Tabii bu olaylar girince devamlı zaman kaybettik. Bunun yeniden ele alınarak süratle bitirilmesi en büyük arzumuz." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Türk Akımı projesinde de, Putin'in Türkiye'yi ziyaret ederek katıldığı Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'ndaki noktada olunduğunu, Türk tarafının herhangi bir art niyete sahip olmadığını belirterek, Türk Akımı'nın, bir an önce ele alınıp değerlendirilebileceğini, bu konuda adımların atılmasının önününde herhangi bir engel bulunmadığını söyledi.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kaldı ki biz şu anda doğalgaz ithalinde Rusya’nın zaten 1 numaralı biliyorsunuz müşterisiyiz ve bu konuda da yine müşterek atacağımız adımlar var. Bu ilişkilerimizi de gözden geçirmek suretiyle, çünkü Türkiye doğalgazı sanayi üretiminde de yoğun kullandığı için bu kapasite daha da artacaktır. Biliyorsunuz bir TANAP olayımız da bir taraftan devam ediyor. Ama olay Avrupa’ya yönelik aynı zamanda bir doğalgaz ihracı olduğu için Avrupa’nın da beklentileri çok fazla. TANAP’tan da, Türk Akımı’ndan da bu tür şeylerle ben inanıyorum çok çok farklı bir süreç olacaktır."

Türkiye'nin Rusya'dan temmuz ayı dahil olmak üzere yaklaşık 12,5 milyar metreküp doğalgaz ithal ettiğini söyleyen Erdoğan, bu rakamının, Türkiye'nin ne kadar önemli bir müşterisi olduğunu göstermesi bakımından önemli olduğunu belirtti.

Erdoğan, Türkiye’nin Rusya’ya ihraç ettiği ürünler noktasında çok daha farklı bir konuma gelmesi gerektiğini dile getirerek, "Bunlar zaten ağırlıklı olarak gıda ürünleri, sebze-meyve, tarım ürünleri, bunun yanında kanatlı ürünler, et, beyaz et vesaire bunlar. Bu konularda hepsinde yeni bir adım atmamız önem arz ediyor." dedi.

Rusya ziyaretine, yanında 10 kadar Türk işadamı ile gideceği bilgisini paylaşan Erdoğan, aynı şekilde 10 Rus girişimci işadamının da orada olacağını, onların da birbirleriyle görüşmeler yapacaklarını aktardı. Erdoğan, "Bunlar Türk-Rus İş Konseyi’nin Başkanı, onun üyeleri, daha önce Rusya’da girişimler yapmış, işler yapmış olan firmalar ve Türkiye’nin de en güçlü yatırımcı firmaları. Temenni ederim ki bu gidişle onlar da yeni bir süreci başlatmaları sebebiyle daha farklı bir heyecanı doğurtacaklar." diye konuştu.

Turizm konusuna da değinen Erdoğan şunları söyledi:

"Turizmde çok ciddi bir ara vermiş olduk. Halbuki Rusya turizmde neredeyse birinci sıraya gelme konumundaydı ve bu sene belki de birinci sıraya çıkacaktı, Almanlarla bir rekabet söz konusuydu. Fakat şu anda kaybolmuş değil, ben inanıyorum ki bundan sonraki süreçte de Rusya’dan gelecek misafirlerimizle turizmde de yeni bir süreci, kaynaşma sürecini ve tabii akrabalıklar oluşmaya başladı. Artık Rusya’dan Türkiye’ye, Türkiye’den Rusya’ya bu şekilde evlilikler başka bir süreci geliştiriyor."

"Turizm bölgelerinde sıkıntı yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, özellikle Rus turistlerin gittiği turizm bölgelerinde güvenlik sıkıntısı olmadığını dile getirdi. Bunu Putin’e de ilettiğini belirten Erdoğan, Türkiye'nin her türlü güvenlik tedbirini aldığını ve alacağını, bu konuda endişe duyulmaması gerektiğini ifade etti.

Turistik bölgelerde kararlı adımlar atıldığını ve atılacağını kaydeden Erdoğan, Türkiye'de şu ana kadarki hadiselerde herhangi bir turist falan ölmediğini ve çok ciddi tedbirler alındığını vurguladı. Erdoğan, "Şehit olanlara baktığımız zaman, bunlar tankların, uçakların, helikopterlerin karşısına dikilenlerdir" dedi.

Türkiye'nin sahillerinin güvenli olduğu ve turistleri beklediğini söyleyen Erdoğan, Türkiye'de sadece sahil turizminin bulunmadığını, inanç, kültür, golf, sağlık, dağ turizmi gibi farklı turizmleri sergilediğini anımsattı. Erdoğan "Biz özellikle Rus dostlarımızı Türkiye’de ağırlamaya hazırız ve kendilerini memnuniyetle ülkemize bekliyoruz.” diye konuştu.

Türkiye'nin AB giriş süreci

Erdoğan, Türkiye’nin AB'ye giriş süreci ve entegrasyonu konusunda da ülkesinin üstümüze düşen görev neyse bu görevi hep yerine getirdiğini aktardı. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinin 1963’te başladığını hatırlatan Erdoğan "O günden bu güne bizi hep oyalıyorlar. Ve 53 yıl geçti maalesef ve hala da oyalamaya devam ediyorlar." ifadesini kullandı.

Ülkesinin şu anda Suriye ve Irak’tan 3 milyonu aşkın mülteciyi ağırladığını ve bu mültecilerin masraflarını karşıladığını belirten Erdoğan, STK’larla beraber şu ana kadar yapılan harcamanın 20 milyar doları aştığını anımsattı. Avrupa'nın şu ana kadar vadettiği desteği vermediğini kaydeden Erdoğan, Birleşmiş Milletler’den de 500 milyon dolar civarı bir yardım geldiğini söyledi.

Türkiye'nin böyle bir yükü üzerine aldığını, Batılıların ise mültecilerin ülkelerine gelmesinden korktuğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'nin geri kabul anlaşmasıyla söz verdiği vize uygulamasını kaldırma sözünü tutmadığının da altını çizdi. Erdoğan, "1 Haziran’da kalkacaktı, kaldırmadılar. Nereye kadar bu böyle gidecek, biz dürüstlük istiyoruz ve biz bu dürüstlüğün gereğini yaparken AB bu dürüstlüğün gereğini yapmıyor, sözünü tutmuyor. Biz de diyoruz; sözünüzü tutun, eşzamanlı olarak atılacak adımları da birlikte atalım.” şeklinde konuştu.

Kırım Tatarları konusu

Türkiye ve Rusya'nın bölgede iki dost ülke olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin Kırım Tatarlarıyla ilgili sorunu olduğuna işaret ederek, "Yani bu sorunu Sayın Vladimir çözeceğini, bundan endişe etmemem gerektiğini bana daha önce de söylemişti." dedi.

Dünyadaki bu sıkıntılı dönemleri aşmak için barışa odaklanılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Yani bu dünya hepimize yeter, yeter ki artık bu bomba seslerinden, atom bombası yarışına girmekten, silahlardan sıyrılalım. Demokrasiye harcayacağımız paraları, biz savunma sektörüne harcamayalım." ifadesini kullandı.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdi tabii birileri savunma sektörüne harcayınca, diğer bu imkanlara sahip olmayanlar da imkanlarını bunlara kanalize etmek suretiyle kendi insanının asli ihtiyaçlarını ihmal atmak durumunda kalıyor. Bunları bir defa halletmemiz, başarmamız gerekiyor. Hedef insan olmalı, insanımızın huzuru olmalı. Din, dil, ırk, kültür vesaire bütün bunlar olduğu gibi kabul edilmeli ve dünyada hep birlikte dostça yaşamalıyız. Çünkü bu gürültü, bu selamı birbirimizden kesmek, hal-hatır sormaktan uzak kalmak ve birbirimiz hakkında hesaplar yapmak hiçbirimize bir şey kazandırmayacağı gibi dünyaya da bir şey kazandırmayacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Rusya ilişkilerini çok daha farklı gördüğünü kaydederek, "Çünkü birbirimize adeta ses mesafesindeyiz. Vardığım zaman Soçi’den benim sesim duyulur. Soçi’den bana seslenildiği zaman ben o sesi duyarım. Bu denli birbirimize yakınız, Öyleyse bu barış sürecini, bu dayanışmayı, bu paylaşımı birlikte yürütmeliyiz diye düşünüyorum. Buradan tüm Rusya halkına, halkımın en kalbi selamlarını, sevgilerini gönderiyorum. Ve Rusya’dan turist dostlarımızı ülkemize bekliyoruz, ülkemizden de Rusya’ya bizler kendi vatandaşlarımızı gönderiyoruz." ifadelerini kullandı.

AA

Gündem Haberleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan: CHP elinden gelse zalim Esed'e mersiye okutacak
Kürt halkını emperyalizmin aparatı haline getirmeye ahdetmişler!
Katil Esed rejimi bunca katliam yaparken neden sesiniz çıkmadı?
MHP: Özgür Özel darbecilerin papağanlığına soyunmuş
Mustafa Yeneroğlu, Deva Partisi'nden istifa etti