Rusya ve Çin kimi ABD Başkanı olarak görmek ister?

Abdullah Muradoğlu, ABD başkanlık seçimlerine diğer emperyalist devletlerin yaklaşımını inceliyor.

Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak

Rusya ve Çin kimi ABD Başkanı olarak görmek ister?

Dünyanın gözü bugün yapılacak Amerikan seçimlerinde. İlişkilerine göre her ülke ya Donald Trump’ın ya da Kamala Harris’in ABD Başkanı olmasını istiyor. Batı dünyası 2016’da Trump’ın başkanlığına hazırlıksız yakalanmıştı. Şimdiyse Almanya başta gelmek üzere Avrupa’nın önde gelen ülkeleri muhtemel bir Trump Başkanlığına daha hazırmış gibi görünüyorlar.

Trump döneminde ABD ve Avrupa ilişkileri hayli gerilimli geçti. Trump’ın NATO üyelerinden daha fazla savunma harcaması istemesi, gümrük tarifelerini yükseltmesi ve ABD’yi “Paris İklim Anlaşması”dan çıkarması Avrupa ile yaşanan gerilimlere damgasını vurdu. Trump’ın “Trans Pasifik İşbirliği Anlaşması”ndan ABD’yi çıkarması ise Asya-Pasifik ülkeleriyle ilişkileri zedeledi. Bu politikalar sözde liberal kurallara dayalı küresel sistemin ahengini bozuyordu.

Trump’ın Çin’e karşı “ticaret savaşları” başlatmasıysa yeni bir “Soğuk Savaş”ın kapılarının açıyordu. Joe Biden ise Trump’ın bozduklarını onarıcı bir rol üstlenerek Amerika’nın Batı’ya geri döndüğünü ilan etmişti. Biden’ın ilk icraatlarından biri ABD’yi “Paris İklim Anlaşması”na tekrar dahil etmesiydi. Tabii Biden Trump’ın Çin’e açtığı “ticaret savaşları”nı devam ettirdi

Seçimlerden hangi adayın galip olarak çıkacağı en fazla Rusya ve Çin’i ilgilendiriyor. Moskova ve Pekin, seçimlerin olası sonuçlarının ABD’yle ilişkileri üzerindeki etkilerini hesaplıyorlar.

Trump dönemine kıyasla Biden Rusya’ya karşı daha şahin bir politika sürdürdü. ABD’yi küresel Batı’nın öncüsü olarak gören Biden dünyayı sözde Demokrasiler ve Otokrasiler arasında varoluşsal bir rekabet alanı olarak ilan etmişti. Bu bağlamda Biden Rusya ve Çin’e karşı küresel bir koalisyon inşa etmek için çabaladı. Trump’ın ise böyle ayrımları yok. Trump, küresel politikaların, çoklu savunma ve ticaret anlaşmalarının Amerika’yı zayıflattığını, Çin’i ise güçlendirdiğini savunuyor. Küresel Batı Beyaz Saray’da Trump’ı görmek istemiyor tabii.

Pekin’inse Biden’ın Çin politikasını devam ettireceğine inandıkları Kamala Harris yerine ehven-i şer kabilinden Beyaz Saray’da Trump’ı görmek istediğini düşünüyorum. Biden ABD’nin Çin’in işgal girişiminde bulunması halinde Tayvan’ı askeri olarak savunacağını defalarca söylemişti. Beyaz Saray da her defasında Biden’ın bu açıklamalarının yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle düzeltme yoluna giderek ABD’nin “Tek Çin” politikasına bağlı olduğunu savundu. Pekin, Biden’ın bu açıklamalarının dil sürçmesi olduğuna inanmıyor.

ABD’de Çin’in ekonomik ve askerî yükselişinin durdurulması ve hiçbir başlıkta ABD’nin önüne geçmemesi gerektiği yönünde iki partili bir mutabakat var. İki parti arasındaki farklılıklar, üslup ve yöntemlerde. Çinliler Amerika’nın küreselci liberallerinin Çin’e karşı daha ideolojik yaklaşmalarından ve bu bağlamda küresel bir ittifak oluşturma çabalarından rahatsızlar. Liberal şahinler Çin ile ABD arasındaki rekabetin doğasını iki sistem, model ve değer arasındaki bir rekabet olarak gerekçelendiriyorlar. Pekin bu nitelemeyi daha tehlikeli buluyor.

Çinliler Trump’ı gürültücü ama daha kontrol edilebilir bir hasım olarak görüyor olabilirler. Trump’ın küreselci politikalara muhalefeti Çin’e karşı koalisyon oluşturmada çatlaklara yol açabilir. Bu çatlaklar Çin’in Batı dünyasıyla ve Asya-Pasifik ülkeleriyle ilişkilerini olumlu etkileyebilir. Pekin, Trump’ın Tayvan yüzünden Çin ile çatışmayı göze alabileceğine pek ihtimal vermiyor. Pekin için Trump ile pazarlık yapma ihtimali Harris’ten daha yüksek.

Çinliler Trump’ın Ukrayna savaşının bitirilmesi için Putin’le uzlaşmasının ABD’nin Kuzey Kore politikasını da olumlu etkileyebileceğini düşünüyorlar. Pekin’in üzerinde düşünmek istemediği, ancak huzursuz olduğu en önemli husus ise Putin’in Trump ile anlaşmasının Rusya’nın Çin’le ilişkisini olumsuz etkilemesi. Çinliler şimdilik buna ihtimal vermiyorlar.

Ancak, Soğuk Savaş döneminde, 1970’lerin başlarında ABD Başkanı Richard Nixon beklenmedik bir şekilde Pekin’e giderek ABD ve Çin arasında bir diyalog başlatmıştı. Bu diyalog zamanla Çin’in küresel sisteme angajmanını sağlamıştı. Şimdi de Amerika’daki dış politika elitleri arasında ABD’nin Rusya ile anlaşarak Çin’in yalnızlaştırılması gerektiğini savunanlar var. Bu görüşte olanlara göre dün Çin ile anlaşmak Sovyetler Birliği’nin bölgesel etkisini sınırlandırmıştı. Bugünse Rusya ile anlaşmak Çin’in küresel etkisini zayıflatabilir.

Pekin hangi adayın Çin için daha ehven olacağını kılı kırk yararak hesaplıyor. Çinliler Harris’tense Trump’ın başkanlığının Çin için daha ehven olacağını düşünüyor olabilirler.

Yorum Analiz Haberleri

Filistinli siyasetçi Netanyahu'ya: Esed'den sonra tek diktatör sen kaldın!
İran'ın enerji krizi, sanayilerin kapatılmaya zorlanmasıyla korkunç bir noktaya ulaştı
Suriye'nin Türkiye'den ve Arap ülkelerinden ne beklentisi var?
Adem Özköse: Suriye’de kendimi artık büyük bir hikayenin başlangıcındaymışız gibi hissediyordum
60 yıllık Baas sultasının izlerini silmek kolay olmayacak!