Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak
Türkiye, hava sahasını ihlal eden Rus savaş jetini düşürdüğünden beri, akla gelen ilk sorulardan biri Türkiye'nin doğal gaz ithali konusunda bir sıkıntı yaşayıp yaşamayacağı. Türkiye de Avrupa ülkeleri gibi petrol ve doğal gaz ihtiyacı açısından dışa, konu özelinde Rusya'ya bağımlı bir ülke. AB toplam gaz ihtiyacının %36'sını Rusya'dan karşılıyor. Türkiye ise ihtiyaç duyduğu doğal gazın yarısından fazlasını Rusya'dan temin ediyor. Türkiye'nin doğalgaz satın aldığı diğer ülkelerse İran ve Azerbaycan. Daha önce pek çok kez Avrupa'yı gaz tedarikini kesmekle tehdit eden, hatta 2009 Ocak ayında Ukrayna üzerine yaşanan anlaşmazlık sonrası Avrupa'ya iki hafta gaz vermeyen Rusya, uçağının düşürülmesi sonrası Türkiye'ye yönelik çeşitli tehditler savursa da henüz doğal gaz üzerinden bir tutum almış değil. Mevcut anlaşma gereği böyle bir durum şu anda mümkün gözükmüyor. Ancak her ihtimali göz önünde bulunduran Türkiye'nin, çeşitli alternatifleri var. Örneğin, dünyanın sıvılaştırılmış gaz konusunda lider ihracatçısı Katar, Rusya'nın gerilimi Türkiye'yi doğal gazla tehdit edecek kadar artırması durumunda, yeni tedarikçi olabilir. Nitekim, Fransa'da katıldığı İklim Zirvesi sonrası rotasını Katar'a çeviren Erdoğan da, Katar petrol şirketiyle BOTAŞ arasında sıvılaştırılmış gaz alımına ilişkin mutabakat sağladı bile.
Lakin söz konusu enerji meselesi madem gündeme geldi, büyük resimde bize, Moskova'nın Suriye'de neden Esad rejimini korumaktan vazgeçmediğini farklı bir açıdan tartışma imkanı sağlayabilir. Bilindiği gibi Rusya ekonomisi büyük oranda enerji ihracatına dayanıyor ve Putin için, petrol, doğalgaz ve enerji boru hatları, Rusya'nın eski günlerine dönmesi için satranç tahtasında en değerli taşları oluşturuyor. Kremlin, aynı zamanda bölgede Rus gazına alternatif boru hatları projelerinin önünü kesmek için büyük mücadele veriyor; diğer yandan da enerji ve enerji hatları üzerindeki kontrolünü daha da artırmaya çalışıyor. Türkiye için büyük önem arz eden, Merkez Asya ve Orta Doğu gazını Rusya'yı bypass ederek Avrupa'ya taşıyacak Nabucco projesine karşı en büyük faaliyeti yürüten Kremlin'di mesela. Moskova, Nabucco'ya karşılık, önce Kuzey Akım'ı başlattı ve hızla tamamladı, bir yandan da Güney Akım'a niyetlendi. Amacı Avrupa'yı kıskaca almaktı. Ukrayna'da AB ile gerilen ilişkiler sonrası, Güney Akım'ın yerini Türk Akımı aldı. O dönemde hem müttefiklerinden yana büyük hayal kırıklığı yaşayan Türkiye hem de ağır yaptırımlarla karşılaşan Rusya için stratejik bir hamle ve bir mesajdı Türk Akımı. Bugün Rusya Ekonomi Bakanı, Türk Akımı projesinin devam edeceği yönünde açıklamalar yapmış olsa da, karşımızdaki ülke Rusya, yani açıklamalar ve mutabakatların üstü çizilebilir, her an her şey olabilir. Zira projenin geleceği kadar bölgenin de geleceğini Rusya'nın hangi boru hattı için gözünü ne kadar karartabileceği belirleyecektir.
Gelelim konunun Suriye ile ilgisine... Suriye'de devrim iç savaşa dönüştükten sonra, dünyanın sorunun önüne geçmekte ilgisiz kalması, komşu ülkenin topraklarında Batılı ülkelerin iştahını kabartacak petrol ve doğal gazın bulunmamasıyla açıklanıyordu. Oysa Suriye de, aynen Türkiye gibi, petrol ve doğal gaz zengini olmasa da, stratejik konumu nedeniyle, çeşitli boru hatlarının topraklarından geçişine imkan tanıyabilecek olan, dolayısıyla yeni enerji oyununun merkezinde duran bir ülke.
Örneğin Katar, 2009 yılında doğal gazını Suriye üzerinden Avrupa'ya göndermek üzere bir teklifte bulunmuştu. Sıvılaştırılmış doğal gaz tesis ve terminallerine ciddi yatırımda bulunan Katar için söz konusu boru hattı projesi de oldukça maliyetliydi ancak kabul edilmesi durumunda uzun vadeli bir plan için göze alınabilirdi. Bu boru hattı için iki rota mümkündü. Biri Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve Türkiye, diğeri ise Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye, ve nihayetinde Avrupa idi. Bu boru hattı Türkiye'de Nabucco ile de birleşebilecekti. Ancak Esad bu teklifi kabul etmedi. Fransız ve İsrail medyası o dönemde Esad'ın bu teklifi reddetmesinin, en büyük müttefiki Rusya'nın çıkarlarını korumak için olduğunu yazmıştı.
Esad hemen ertesi yıl İran'a giderek alternatif bir boru hattı planı önerisinde bulundu. Söz konusu boru hattı, İran'ın Katar'la paylaştığı gaz havzalarından İran gazını Avrupa'ya taşıyacaktı. Aynı zamanda Irak gazı da taşınacak ve Suriye üzerinden Akdeniz'e gelecekti. Rusya aralarındaki enerji anlaşmaları gereği Katar'dan ziyade İran üzerinde kontrol sağlayabileceği için bu projeyi açıktan destekledi. Merkez Asya ve Hazar Denizi'nden Avrupa'ya taşınan gazı da kontrol edebilecekti. Suriye'de bulunan Tartus limanı bu boru hattının Akdeniz'e eriştiği noktada Rusya'ya stratejik kontrol imkanı tanıyacaktı. 2012'de inşaatın başladığı söylendi, ABD yalanladı. 2013'te çerçeve anlaşmanın imzalanacağı ancak Suriye'deki iç savaş nedeniyle ertelendiği duyuruldu. Projenin şu anda hangi aşamada olunduğu bilinmiyor ancak ne İran ne Suriye, dolayısıyla ne de Rusya, bu projeden vazgeçmiş değil.
İran-Irak-Suriye boru hattı, ya da bir diğer adıyla 'İslami boru hattı', Rusya'nın planlarına göre, Doğu Akdeniz'deki Güney Kıbrıs doğal gaz havzalarından Avrupa'ya gaz taşıması planlanan boru hattına bağlanabilecek ve Rusya bu sayede o hattın üzerinde de nüfuz sahibi olabilecek. Nitekim Rus doğal gaz devi Gazprom, Doğu Akdeniz'deki Tamar gaz sahasından sıkıştırılmış gaz almaya başladı bile. Moskova Afrodit ve Leviathan havzalarıyla da yakından ilgilendiklerini açıkça ifade etmekten çekinmiyor. Bu boru hattının Yunanistan üzerinden geçmesi ve Türkiye'yi bypass etmesi için de geniş çapta bir lobi yapıldığı biliniyor. Öte yandan Çin-Rusya arasında yapılan büyük ölçekli enerji anlaşmaları da, Çin'in Suriye'de Rusya'nın yanında yer almasına neden oluyor. Özetle Obama yönetimindeki ABD, Orta Doğu'da zorla ve yavaş yavaş da olsa bir şekilde pasifleşiyor, ya da bazılarının tahminine göre çekiliyor; ancak yerini dolduran Ruslar oluyor.