Merve Şebnem Oruç / Yeni Şafak
Rus Antonov An-124, NATO raporlarında geçen adıyla Condor, dünyanın en büyük askeri kargo uçaklarından biri. 150 tona kadar kargo taşıyabilen Condor'la birkaç tank da taşıyabilirsiniz, bir savaş uçağı da... Bir iki haftadır medyada yer alan Rusya'nın Lazkiye'de hava üssü kurduğuna dair haberlere görsel olarak sunulan uydu görüntülerinde sık sık karşımıza çıkıyor Condorlar. Basil Esad Uluslararası Havaalanı'nın bulunduğu bölgeye günde ortalama iki kargo uçağının indiği gözleniyor. Uydu görüntülerinde göze çarpan büyük hangar inşaatlarının, tankların, zırhlı araçların ve yüksek teknoloji silahların ötesinde, Kırım'ın ilhak edilmesinde doğrudan görev alan Rus Karadeniz Filosu 810. Deniz Piyade Tugayı'nın da burada konuşlanmaya başladığı belirtiliyor. Öte yandan, sosyal medyaya düşen bazı videolara dayanılarak Rus askerlerin Lazkiye'de sıcak çatışmalara katıldığı da iddia ediliyor.
Dolayısıyla Rusya'nın Lazkiye'de aktif varlığını artırmakla neyi amaçladığı gündemde önemli bir yere sahip. Rusya, bu yöndeki sorulara, IŞİD'e karşı mücadeleyi sebep göstererek cevap verirken ABD cephesinden gelen yorumlar, yeniden “Esad gitmeli mi kalmalı mı” polemiğini başlatmış durumda. Polemik diyorum, zira verilen demeçler havanda su dövmekten öteye gitmiyor. Obama'nın geçen hafta, Rusya'nın Esad'ı desteklemesinin 'büyük bir hata' olduğunu söylemesinin ardından, Rusya'nın BM Büyükelçisi Vitaly Churkin CBS'e verdiği röportajda ABD'nin Esad'ın gitmesini gerçekte hiçbir zaman istemediğini iddia ederken, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari de 2012'de Rusya'nın BM'de önerdiği “Esad'sız geçiş süreci” önerisini Batılı liderlerin dinlemediğini söyleyince ABD bu kuru gürültüte köşeye sıkıştı. Nitekim, bu hafta Kerry, “Esad'ın varlığı devam ettikçe IŞİD'le mücadele başarıya ulaşamaz” da dedi, “İran ve Rusya, Esad'ı siyasi çözüm için ikna etmeli” de. Yani hiç kimse yeni hiçbir şey söylemedi; sıfıra sıfır elde var sıfır. Artık insan kulak kabartmaktan dahi yoruluyor. Nitekim, Cuma günü ABD ve Rusya savunma bakanları bir yıl sonra ilk defa telefonda konuşup, sözde IŞİD'e karşı mücadelede işbirliği sinyali de verdi. Özetle, Rusya tüm cüretkarlığıyla bir kez daha sahneye yerleşiverdi.
Durum aslında şöyle özetlenebilir. ABD, kamuoyu önünde hala Esad gitmeli derken, Esad'ın gitmesini istemiyor. Rusya ise, kamuoyu önünde hala Esad'a arka çıkıyormuş gibi gözükürken aslında Esad'ı artık pek de önemsemiyor. Doğruya doğru, eğer Rusya'nın Lazkiye'deki varlığı sadece Esad'a destek olarak açıklanacaksa, Esad rejiminin Palmira IŞİD'in saldırısı altındayken tekrar tekrar istediği T4 askeri havaalanına askeri yardım taleplerini Rusya neden duymazdan geldi? Aynı durum İran için de geçerli, zira İranlı liderlerin kapalı kapılar ardında Esad'ın vazgeçilmez olmadığını söylediğini duymayan kalmadı.
IŞİD bir bahane olduğuna göre, Rusya Lazkiye'de ne yapıyor? Soğuk Savaş sürecinde SSCB, dünya denizlerinin iki süper gücünden biriydi; Küba'dan Vietnam'a ya da Mısır'a dünyanın dört bir yanında çeşitli deniz üslerine sahipti. SSCB yıkılıp ABD tek kutup olarak güçlenince bu durum değişmiş ve Rusya'nın elinde sadece iki dış deniz üssü kalmıştı. Bunlardan biri Ukrayna'nın Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin Sivastopol Limanı'nda Karadeniz Filosuna ev sahipliği yapan üstü, ötekiyse Suriye'de Akdeniz kıyısındaki, Lazkiye'den sonra en büyük ikinci liman şehri Tartus'taki lojistik üssü. Rusya Ukrayna'da Viktor Yanukoviç'in devrilmesiyle çıkan krizde Kırım'ı ilhak edince Karadeniz'deki varlığını garantilemiş, hatta güçlendirmiş oldu. Sıcak denizlere erişimini devam ettirmesi ve yeniden hakim deniz gücü haline gelmesi, Suriye'deki Akdeniz sahil bölgesinden geçmekte. Dolayısıyla Rusya, Esad'ı korumak peşinde değil, kendisinin mevcut ve gelecekteki çıkarlarını korumak uğruna orada demek mümkün. Bunu da Batı'nın Suriye'deki gevşek tavrına borçlu. ABD, muhalifleri 'sekülerler-aşırılar', 'sakallılar-sakalsızlar' diye ayıradururken, IŞİD'in varlığı şimdi ABD kadar Rusya için de burada bir varoluş bahanesi.
Rusya da, en az ABD kadar, Esad'ın savaşı kazanamayacağını biliyor. Sahil bölgesindeki varlığını, Suriye'de bir geçiş hükümeti kurulana kadar güçlendirmek istiyor. Rusya'nın Esad'ın şahsına değil ama Suriye ordusuna verdiği desteğin ardında askeri kontratları hazırlayan, Moskova'ya her daim sadık olan ve böylesi parçalanmış bir durumda dahi dağılmamayı başarabilen, çoğu Lazkiyeli birkaç Alevi üst düzey komutan var. Rusya bu yöneticiler sayesinde gerektiğinde Esad'dan vazgeçebileceğini ve onların geçiş hükümetinde olması koşuluyla uzun vadede bu bölgede gücünü perçinleyebileceğinin farkında. Bu nedenle, Lazkiye çevresinde, Alevilerin yoğun olduğu, Sünnilerden arındırılmış bir bölgeye ihtiyaç duyuyor. İşte burada Almanya'nın açık artırmaya çıkardığı, “Bir milyon mülteci alacağız” gibi Suriye'yi boşaltmaya yönelik açıklamaların Rusya'ya katkısı büyük. Zira yakın zamana kadar öyle ya da böyle Lazkiye ve İdlib bölgesindeki köylerde var olan yerli Sünni nüfus, çoktan buraları boşaltmış durumda.
Bundan birkaç hafta önce, daha ortada Rusya'nın Lazkiye'de askeri üs kurduğuna dair haberler medyaya düşmemişken, Rus Life News web sitesinin yayınladığı bir raporsa buranın yakın zamanda Suriye'nin Kuzey Kafkasyası olabileceğinin göstergesi niteliğinde. Lazkiye'de dağlık bölgedeki Çeçen savaşçıların varlığına dikkati çeken rapor, bu grupların IŞİD'e bağlı olduğunu iddia ederek rejime karşı büyük tehdit oluşturduklarını iddia ediyordu. Rejime karşı tehdit oluşturdukları bir gerçek olsa da bu gruplar IŞİD'e hiçbir zaman bağlanmadı. Hatta, muhalifler arasında yaşanan ayrışmalar başladığında geri çekilmeyi veya birliklerini tasfiye etmeyi dahi tercih etti. Bu gruplardan Ecnad el Kafkas'ın lideri Hamzat Azhiyev (Abdulhakim el Şişhani) Grozni yakınlarından Suriye'ye göç etmiş ve Kuzey Kafkasya'da Ruslara karşı savaşmış bir mücahid. Cunud el- Şam'ın lideri Murat Margoşvili (Müslim el Şişhani) ise Çeçenistan'da Basayev ve Hattab'la beraber Ruslara karşı yıllarca mücadele etmiş ünlü bir savaşçı. Bu gruplar, uzun zamandır aktif savaşın içinde yer almamayı tercih ediyor olsalar da Lakziye'de artan Rus varlığının bu grupları hedef alacağı Life News'in haberinden anlaşılabiliyor. Onların da buradan ayrılmaktansa yeniden aktif savaşın içerisine döneceğini tahmin etmek güç değil.
Geçen yıl Suriye'ye yaptığım yolculukta görüşmeyi başarabildiğim Müslim el Şişhani, Lazkiye'nin rejim için öneminin Rusya için öneminden kaynaklandığını ve Suriye'de savaşın kilit noktasının Sahil bölgesi olduğunu uzunca anlatmış, 2014'te eğer Keseb alındıktan sonra sahil bölgesinde ilerleme kaydedilebilseydi bu savaşın bitmesi için en büyük adım olacağını üzüntüyle belirtmişti. Daha sonra oradaki ilerleyişin Suriyeli muhaliflere Suudi Arabistan tarafından verilen direktifle kesildiğini yerli muhalif gruplardan öğrendik. Yani dün belki de direkt olarak bizim yapmamız gerekeni bugün Rusya yapıyor ve Lazkiye'yi kontrol altına alarak pazarlık kozunu kendi eline geçirerek diğerlerini masaya çağırıyor. Artık Esad'ın geleceğini tartışmasak da olur, zira planlar Esad sonrası sürdürülecek savaş için zemin hazırlayacak şekilde yapılıyor.