Amerika’yla, İsrail’le ve Avrupa’yla ittifakın ülke ve toplum için ağır bedelleri olduğu gibi Rusya ve Çin’le ittifakın ağır bedelleri de oluyor/olacak elbette. Suriye’den sonra Libya’da da belirginleşmeye başlayan tablo Türkiye’nin nasıl zorlu tercihlerle yüz yüze olduğunu gösteriyor. Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar Suriye’nin kuzeyinde planlanan ve 32 KM derinliği hedefleyen Barış Pınarı Harekâtı’nı önce Amerika ile sonra Rusya ile imzalanan mutabakata dayanarak durdurmakla Türkiye iyi mi yaptı? İki aylık zaman diliminde yaşanan gelişmelere bakarak PKK-PYD’nin bırakın güvenli bölge hattının güneyine çekilmesini bizzat Rusya marifetiyle Esed rejimine entegre edildiğini söylemek durumundayız. Putin’in, Lavrov’un vereceği teminat ancak bu kadar ve bu şekilde işler. Sakın kimse şaşırdığını filan söylemesin!
İdlib neden çatışmasızlık mutabakatına rağmen ateş topu gibi yanıp kavruluyor? İdlib’i yakıp yıkan Astana ve Soçi Zirveleri’nin asli ortağı, Esed rejimin garantörü Rusya değil mi? Evet, Rusya ve Esed rejimi Türkiye’nin 12 askeri gözlem noktası bulunan İdlib’te hiçbir gerekçe dahi ileri sürmeden fırın, hastane, okul, mescid, mülteci kampı gibi sivil yerleşim yerlerinde çoluk çocuk demeden önüne geleni katlediyor. Katliamları en yüksek irtifadan uçan savaş uçaklarından attığı füzelerle gerçekleştiriyor olması Rusya ve Esed’in barbarlıkta sınır tanımama inadından başka bir anlama gelmiyor. Fakat bu kör, amaçsız ve askeri stratejiden bağımsız bir barbarlık değil elbette. Libya’yla Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge üzerine zapt edilen muhtıranın bu barbarlığı hızlandıran, daha bir korkunçlaştıran faktörlerden biri olduğunu vurgulamamız gerekiyor.
Rusya’yla Anlaşmanın Riskleri
Türkiye’nin Rusya’yla güle oynaya yakınlaştığını, Rusya’ya güven ve hayranlık duyduğunu söyleyecek aklı başında bir adam bulmak mümkün değildir sanırız. Hepimiz biliyoruz ki; Rusya tercihi ancak Amerika ve Avrupa’nın, Türkiye’ye yönelik ahlaki ve hukuki temeli olmayan kimi açık kimi örtülü çirkin yaptırımları, tuzakları ve baskıları neticesinde gündeme geldi. Sürecin özeti şöyle: Amerika ve Avrupa itti ve fırsattan istifade Rusya da çekti. Şimdi şu soruyu sormamız icap ediyor: Rusya’yla yakınlaşmak Türkiye’yi Amerika ve Avrupa’ya karşı kuvvetlendirdi ve güvence altına aldı mı? Rusya’yla ilişkilerde Türkiye denge kurucu bir aktör olarak ne oranda belirleyici olabiliyor? Daha önemlisi Türkiye açısından Rusya anlaşmalarına sadık, güvenilir ve istikrar vadeden bir devlet midir?
Rusya’yla yapılan anlaşmaların Türkiye’yi Amerika ve Avrupa Birliği'ne karşı ne oranda güçlü kıldığını en iyi zaman gösterecek. Lakin ilk etapta Amerika ve Avrupa’yla yaşanan gerilimlerin Rusya tarafından sadece fırsat olarak görüldüğü de Türkiye’nin zaaflı alanlarının Rusya tarafından iyice deşilip kanatıldığı da ortada. Suriye sorununu Amerika’nın ileri karakolu ve bölgesel garnizonu şeklinde inşa ettiği PKK-PYD’ye indirgemekle Türkiye arkasını Rusya ve İran’a yaslayan Esed rejimi konseptinden ayrıştırmış oldu. “Suriye’nin toprak bütünlüğü” mottosu Türkiye açısından hem çeldirici hem de çözümsüzlüğü kronikleştirici bir işlev gördü.
Libya’ya daha doğrusu Doğu Akdeniz’e ilişkin yapılan açılımları felç etmeye matuf teşebbüsler Batı’dan önce Rusya’dan geliyor. Rusya hem Türkiye’nin Avrupa ve Amerika’yla yaşadığı çelişkiden yararlanıyor hem de Suriye’den milyonluk göç dalgasını tetiklemek üzere İdlib’e vahşice saldırıyor. Türkiye’ye yönelik emperyalist kuşatma Amerika’dan Avrupa’dan önce Rusya’dan geliyor.
İttifak ve İhtilaf Sınırları
Suriye ve Libya sahillerinden sıcak denizlere inen “Rus Ayısı” Türkiye’nin sahillerine de dadanıp musallat oluyor. Amerika’nın profesyonel cinayet şebekesi Blackwater’ın kanlı ve kirli serüvenlerini takip edenler malum sebeplerle Rusya’nın benzer işlerini görmek üzere kurup geniş bir sahada etkin kıldığı Wagner’in kanlı ve kirli serüvenlerini takip edemiyor.
Rusya ve Çin’le yapılan bir dizi anlaşma sadece siyaseti değil medya, akademi hatta sivil toplumu dahi angaje etmiş anlaşılan. Bireysel ve kör şiddetin mağduru kadınlara ve hayvanlara yönelen kör şiddet hakkında yüksek duyarlılıklar sergileyen siyaset, medya, akademi ve sivil toplum Rusya ve Çin tarafından sergilenen sistematik işkence ve katliamları sanki görmüyor, işitmiyor gibi bir havaya bürünmüş durumda. En yüksek perdeden emperyalizm karşıtlığı bahsi açılıyor ancak aynı Kemalist-sol çevreler gibi basit ve tutarsız bir Amerikan karşıtlığından öteye geçilemiyor.
Hükümet, Rusya’nın Suriye ve Libya’daki kanlı ve kirli operasyonlarına tepki gösteremeyince ona bağlı olarak medya ve sivil toplum da eller cepte ıslık çalıp geziniyor. Çin’in Doğu Türkistan’da Nazi rejimi benzeri toplama kamplarında milyonlarca insanı ne türden barbarca muamelelere tabi tuttuğu ortadayken Çin’in Türkiye’deki temsilcileri başköşelerde misafir ediliyor. Kızılderililere yönelik soykırımı veya Afrikalı insanlara yönelik köleleştirme faaliyetlerini lanetlemek önemli tabii ki. Ancak Suriye ve Libya’da Rusya’nın işlediği sistematik cinayetlere ne zamana kadar sessiz kalınabilir. Avrupa’nın mültecilere karşı ırkçı-ayrımcı politikalarını lanetlemek insanlığımızın gereği elbette. Lakin Doğu Türkistan’da milyonlarca insanı en rezil işkencelere maruz bırakan Çin’e yan bakmayı, kem söz söylemeyi “CIA tuzağı” olarak görecek kadar da paranoyak olmamak lazım.
Rusya ve Çin’in Türkiye’deki uzantıları altın çağını yaşıyorlar. Amerika ve Avrupa’ya gösterilen haklı tepkileri Rusya ve Çin hesabına çalışanlar başka mecralara tebdil ediyorlar. Komplo teorileri, vesvese, doğu despotizmine hayranlık, devlet kutsayışları vs. yükseliş trendinde. Ahlaken ve hukuken meşruiyeti olmayan sicili son derece kabarık nüfuz casusları, toplumsal karşılıkları 50 yıldır sıfıra yakın seyreden “beşinci kol” türü örgütlenmeleri saçma sapan gerekçelerle kamuoyuna “deniz feneri” gibi takdim edildikçe Türkiye değil uluslararası dengeleri iç işleyişini bile tanzim edecek mecali kendinde bulamaz. Bu yol ve yol arkadaşları sadece başımıza gelecek felaketleri büyütürler. Amerika’ya, Avrupa’ya, NATO’ya karşı öfkemiz haklı ancak aşırı tepkilere yönelerek kendimizi Rusya ve Çin ittifakıyla aldatmayalım.
Yeni Akit