Bugün Yeni Şafak gazetesinde “Ruslar İdlib Saldırısına Yeşil Işık Yakar mı?” başlığıyla yayımlanan Mehmet Acet imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Aralık 2016 sonunda Halep’ten yapılan tahliyeleri hatırlayalım.
Bir hafta içerisinde 45 bin sivil, savaşan gruplardan da 4 bin kişi otobüslere bindirildikten sonra rejimin kontrolündeki 4 kilometrelik koridordan geçirilip İdlib’e ulaşmışlardı.
Hiçbir zaman açıklanmayan ama o günlerde dahi belli bir anlaşma üzerine geliştiği belli olan Halep tahliyesi sonrası, Suriye’nin bu en büyük kenti Şam rejiminin eline geçmiş oldu.
Halep tahliyesi, özünde Türkiye ile Rusya arasında yapılan açıklanmamış bir anlaşma üzerine gelişmişti.
O günün şartlarında Türkiye’ye müzahir gruplar açısından Halep direnişinin sürdürülebilirliği kalmamıştı.
Ama Halep tahliyesini kabul etme karşılığında Ankara’nın da bir şartı vardı.
Sivillerin yanı sıra, Halep’ten silahlarıyla birlikte ayrılacak olan muhalifler İdlib’e geçecekler ve bu gruplara dokunulmayacak, bir nevi İdlib Ankara’nın garantörlüğüne geçmiş olacaktı.
Yani rejim, İran ve Rusya, Halep karşılığında İdlib’e müdahale etmeyecekti.
2016 sonunda yapılan anlaşmanın özü buydu.
İDLİB’E SALDIRI OLURSA HALEP ANLAŞMASI DA BOZULMUŞ OLUR
İdlib meselesi son haftalarda yeniden bir ‘sıcak patates’ konusu olarak Ankara’nın önüne gelmiş durumda.
Rejim, İranlı milisler, bir de Türkiye’den Afrin intikamını almak isteyen PKK’lıların katılımıyla İdlib’e büyük bir saldırı başlatılacağı konuşuluyor.
Eğer böyle bir şey olursa, bunun ilk elden ortaya çıkartacağı en büyük sorunlardan biri, 2,5-3 milyon kişinin can korkusuyla Türkiye’ye doğru harekete geçmesi olacak.
Bir süredir Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmelerini teşvik edici bir politika izlemeye başlayan Ankara için, böyle bir hareketlilik yeni kaos risklerine kapı aralamak anlamına geliyor.
Ki bu saydığımız, başka başka risklerin sadece bir tanesine tekabül ediyor.
Şimdi de madalyonun öbür tarafına bakalım…
DEAŞ tehdidinin azalması, muhaliflerin en son Dera’dan çekilmesi ile geri kalan bölgelerde önemli bir rahatlama elde eden Şam rejimi dikkatlerini, Suriye’nin kuzey bölgesine, özellikle de İdlib’e çevirmiş durumda.
Ama Esad, neye ne kadar heves ederse etsin, son tahlilde kuklası durumuna düştüğü Moskova’nın ne diyeceği önemli.
Peki, Ruslar ne yapacak?
Sorumuz bu.
Ankara ile Moskova arasındaki İdlib anlaşmazlığı, 14 Ağustos’ta Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’un Ankara ziyareti sırasında Türk mevkidaşı Çavuşoğlu ile yaptıkları basın toplantısında gün yüzüne çıkmıştı.
Lavrov, Türkiye ile İdlib anlaşmasının teröristleri kapsamadığını söylerken, Çavuşoğlu “Aynısını yapacağınızdan eminiz” dercesine, Rusların daha önce Halep’te de sık sık başvurduğu bir yöntemi hatırlatıyordu:
“Terörist var diye hastaneleri, okulları bombalamak felaket olur.”
14 Ağustos’taki bu temastan sonra Ankara-Moskova hattında yoğun bir trafik yaşandı.
Bayram tatilinin başladığı 17 Ağustos Cuma günü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan Moskova’nın yolunu tuttu.
Görüşmelerin odak noktasında tabii ki İdlib vardı.
Onlar oraya gittikten sonra biz Ankara’da “Neler oluyor” sorusunun peşine düştük.
Bir güvenlik yetkilisi, yazının en başında sözünü ettiğim Halep mutabakatını hatırlattı.
“Halep tahliyesi yapılırken İdlib’e dokunulmayacağının garantisi verilmişti” dedi.
Sonra da ekledi:
“Eğer İdlib’e öyle bir operasyon olursa, o zaman ateşkes Halep için de bozulmuş olur.”
RUSLAR TÜRKİYE İLE BOZUŞMAYI GÖZE ALIR MI?
Moskova’da yürütülen İdlib müzakerelerinde kalmıştık.
Akar ve Fidan Ankara’ya döndükten bir hafta sonra yeniden Moskova’ya gittiler.
Bu geliş gidişlerin muhtemel gerekçesi bazı konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın düşünce ve talimatlarını alma ihtiyacı olabilirdi.
Bu trafiğe daha sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldı.
Türk heyeti, Kremlin’de bu defa Putin tarafından ağırlandı.
Çavuşoğlu’nun kameralar önünde yaptığı, planlı olduğu her halinden belli olan, adresi belli o açıklama da bu ağırlama sırasında geldi:
“Rusya ve Türkiye arasındaki ilişki, bazılarını kıskandırmaya devam ediyor.”
Buna Putin’in Türkiye ile ilişkileri her alanda derinleştiriyoruz açıklamasını da eklersek, bu görüşmelerde elde edilen pozitif ivmenin daha gözle görülür hale geldiğini söyleyebiliriz.
ABD ile yaşanan her gerilim sırasında olduğu gibi şimdi de Türkiye-Rusya yakınlaşmasının yeni örnekleri karşımıza çıkıyor.
Peki, bu durum, birilerini kıskandıran bu yakınlaşma, İdlib meselesinde nasıl bir çıktı olarak tebarüz edecek.
Ruslar Ankara’nın felaket olur itirazlarına rağmen İdlib operasyonuna yeşil ışık yakar mı?
Önümüzdeki günleri bu sorunun yanıtını alma anlamında dikkatle izlemekte fayda var.