Yahya Fırat / Haksöz Haber
Ruşen Çakır’ın başında olduğu Medyascope isimli sosyal medya kanalından sözde özgür habercilik adı altında İslami değerlere ve İslamcılığa yönelik yoğun bir dezenformasyon yapılıyor. “Radikal İslamcılığı bırakanlar anlatıyor” haberleriyle adeta kurgulanmış karakterler oluşturuluyor.
Söz konusu haberlerin birinde “Kafamda kendimi nerede, ne zaman canlı bomba olarak patlatacağıma dair bir planım vardı” şeklinde bir başlık var. Bu ifadeleri kullanan 28 yaşındaki bir kadın. İddiaya göre, Çeçenistan’da savaşmış ve son 7 yıldır da Türkiye’de yaşıyor. “Bu kadın kaç yaşında savaştı?” diye sormak lazım. Çocukluğu cephede mi geçti? Ya da Benjamin Button’un tuhaf hikayesi gibi bir vakıayla mı karşı karşıyayız? Söz konusu kişi, 11 Eylül saldırılarından sonra çok zorluklar yaşadığını da söylüyor. Kendisi o zaman 9 yaşında olsa gerek. Bu yaşta cephede savaşıyordu anlaşılan!
Karakterin tuhaf hikayesi bununla kalsa iyi. Söz konusu kişi radikal İslamcı iken bile Kur’an da geçen kadın ayetlerini kabullenmediğini, üzerlerini çizdiğini belirtiyor. Buradan feminizme de selam çakan karakter, ancak mutsuz olanların radikal olabileceğini ifade ediyor. Ne aforizma ama!
Başka bir haber de 20 yaşındaki bir kızın radikal İslamcılıktan koparak özgürlüğünü nasıl elde ettiği ballandıra ballandıra anlatılıyor! Ailesinin kendisini okula göndermediğini, abisi futbol oynadığı için babası tarafından falakaya yatırıldığını söyleyen kişi, sol tedrisatın ürünü olduğu aşikâr olan “Biz çok kişiyiz ve daha da çoğalacağız” sloganını atmayı da ihmal etmiyor.
Bu hikayelerde radikal İslamcılığı bırakanlar için Allah ve kitabı eski bir dosttan ibaret oluyor. Adeta bir kahraman gibi lanse edilen kişiler sonunda özgürlüklerini elde ediyor ve özgür dünyaya “merhaba” diyor!
Haberlerde kullanılan başlıklardan içeriğe kadar İslamcılık gerçeği ve pratiğiyle uyuşmayan birçok unsur mevcut. Daha çok İslam inancında çelişkiler bulmak ve temel değerleri sorgulamaya yönelik yapılan bu haberlerde dinden bağımsız “özgür dünya” teması göze çarpıyor. Finalde de İslamcılığı bırakanlar yeni dünyalarında ne kadar mutlu ve özgür olduklarını anlatıyor. Neredeyse hepsi kadın olan karakterler ise feminizme ve LGBTİ’ye selam çakmadan geçemiyor.
Bir inanca ve düşünceye mensup insanları, “kendilerini patlatmaya yer arayanlar” olarak tanımlamak ya cahilliktir ya da ideolojik saldırıdır. Masa başından haber yapan Ruşen Çakır ve ekibinin derdi özgür habercilik yapmak değil elbette. Bahsedilen karakterlerin (kurgu ürünü olmazsa bile) tüm Müslümanları ve İslamcılığı temsil ediyormuş gibi lanse edilmesi ve karakterlerin içinde yaşadığı pratiğin İslamcılık gerçeğiyle uyuşmaması bize bilinçli bir dezenformasyonun yapıldığını gösteriyor.